Akıllı Fabrikalar üretim sektörü sohbetlerinin konukları Rockwell Automation Türkiye Sistem Entegratörleri Satış Yöneticisi Umut Kiper ve BrandIT Mühendislik Kurucu Yöneticisi Özgür Aslan… Ekin Tazegül sordu, Özgür Aslan ve Umut Kiper “Endüstri 4.0 Çağında Entegratörlük” konusunda bilgi, deneyim ve görüşlerini aktardı.
Ekin Tazegül: Akıllı Fabrikalar olarak, yapmakta olduğumuz Endüstri 4.0, Sanayi 4.0, 4. Sanayi Devrimi, Verilerin ve Araçların Armonisi, dijitalleşme artık hangisini tercih ediyorsanız; bu konuda yapmakta olduğumuz sohbetlerin bir yenisinde Rockwell Automation Türkiye Sistem Entegratörleri Satış Yöneticisi Umut Kiper ve BrandIT Mühendislik Kurucu Yöneticisi Özgür Aslan ile birlikte Endüstri 4.0 çağında entegratörlük konuşacağız. Öncelikle de ikinize de davetimi kabul ettiğiniz, katıldığınız için çok teşekkür ederim. Umut Bey dilerseniz, öncelikle sizi tanıyarak, başlayalım kısaca.
Umut Kiper: Öncelikle merhaba tekrar. Özgür Bey size de merhaba tekrar. Davetiniz için teşekkür ederim gerçekten. Umut Kiper olarak 9 yıldan beri endüstriyel otomasyon sektöründe bulunuyorum. Bunun içerisinde son kullanıcılarda olduğumuz zaman da oldu ve sonrasında Rockwell Automation tecrübesi ile başlayan global, firma tecrübem de oldu. Şu anda da 2018 yılından bu yana Rockwell Automation Türkiye’de Sistem Entegratörü Kanalı Satış Yöneticisi olarak çalışıyorum. Bu kanalda kimler iş yapar? Neler yaparız? Az sonra zaten detaylıca anlatmaya çalışacağım. İnşallah bütün dinleyenler için umarım ki keyifli bir sohbet olur.
Ekin Tazegül: Teşekkürler. Özgür Bey, sizi de kısaca bir tanıyalım.
Özgür Aslan: Elbette. İsmim Özgür Aslan. Ekin ile katıldığımız bu kaçıncı video konferans, bilmiyorum. Çok keyifli oluyor bunlar. Makina mühendisiyim. Yaklaşık üniversite mezuniyeti sonrası 15-20 yıl civarında üretim sektöründe yöneticilikle geçti. Üretim mühendisliği, proje mühendisliği, bakım şefi, üretim müdürü, fabrika müdürlüğü… Çoğunluğu otomotiv ve üretim yan sanayii firmalarında bu işlerde bulundum. Makina mühendisliği eğitiminin üzerine elektrik, elektronik, robot, yazılım gibi bilgileri de ekledikten sonra 2016 yılında BrandIT mühendisliği kurdum. Endüstri 4.0 uygulamalarının sahadan veri almaktan, artırılmış gerçekliğe hatta kestirimci analitiğe kadar olan çözümlerini çoğunlukla üretim veya makina imalat firmalarına sunuyoruz. Bunla ilgili olarak, PTC’nin, Thingworx IoT platformunu, Vuforia artırılmış gerçeklik platformunu kullanabiliyoruz. Rockwell ile 2.5 seneye yakın bir partnerlik, ortaklığımız var; Rockwell’in de Türkiye’deki certified partner, değil mi Umut Bey?
Umut Kiper: Doğru.
Özgür Aslan: Bunun yanında bir de Microsoft partnerliğimiz var. Böylece Endüstri 4.0’ın bize getirdiği olanaklardan; veri toplama, otomasyon, anlamlandırma, görselleştirme ve bunu kullanmaya kadar olan tüm portföyü sağlayabiliyoruz. Umarım bu sohbette diğerleri gibi çok keyifli olur. Umut’un da katkılarıyla güzel bir sohbet olur.
Ekin Tazegül: Umuyoruz… O zaman en başta da belirttiğim gibi Endüstri 4.0 çağında entegratörlük konuşacağız. Fakat entegratör, kimdir, ne yapar ile başlayalım. Buyurun Özgür Bey. Entegratör kimdir, ne yapar acaba?
Özgür Aslan: Bu işe girmeden, girdiğim sene 2016 yılında daha henüz sadece PTC’nin, Türkiye IoT partneriyken, acaba kendimize entegratör denir mi, denmez mi? Bu Endüstri 4.0 ile entegratörlük nasıl bir şey olacak, daha adını veya içini doldurmaya çalışırken, bir gün soru gelmişti bir konuşma esnasında… ‘Sizce Türkiye’nin Endüstri 4.0 dalgasındaki yeri nedir?’ diye hani Almanya’daki bu işin doğuş yeri Avrupa. Almanya o yüzden bir lider. ABD, yazılım teknolojilerinde lider. Çin, farklı bir konumda kendini, ‘Made in China 2025’ gibi bir sloganları var. Her ülkenin bir sloganı vardı. ‘Türkiye’de ne düşünüyorsunuz?’ demişlerdi bir partner olarak, ben de dedim ki,
bu kullanmadan kastım, bir proje için birçok; toolu, aleti ve çözümü bir araya getirip, bunları hızlıca harmanlayarak, müşterisine çözüm olarak sunma konusunda… Geçen 5 senede bunun çok doğru olduğunu gördüm. O zamanki tespitim çok yerinde oldu. Çünkü biz Türkler yurtdışındaki benzer firmaları, entegratör firmalara oranla çok iyi bir araya getirip, çözüm bulabiliyoruz. Entegratör, o zaman şudur aslında.
Örneğin; elimizde PTC, Rockwell ve Microsoft gibi 3 tane birbirinden ayrı fakat her bir projede bir arada çalışması gereken işler var. Örneğin, bir üretim firması, fabrika, sahadan veri sağlayacak donanımı ve bunu hazırlanınca kullanacağı, topladığı veriyi kullanacağı yazılımı, veri tabanlarını ve bunun tutulacağı bulut ortamını tek bir firmadan ister. O da entegratör olur. En azından benim Endüstri 4.0 anlamında anladığım ve desteklediğim entegratör tipi budur.
Ekin Tazegül: Evet, Özgür Bey’den entegratörün tanımını gayet güzel dinledik. Şimdi her şey, herkes, her gün gelişiyor. Entegratörlerin de zannediyorum ki bu süreçte gelişmesi gerekiyor. Sayın Umut Bey, Rockwell Automation Sistem Entegratörlerinin gelişimini desteklemek için neler yapıyor acaba? Ya da nasıl destekliyor?
Umut Kiper: Tabii çok olmazsa olmaz bir durum. Yani Özgür Bey’in bahsettiği aslında cevaptan yola çıkarak biraz devam edeceğim ben şimdi. Hakikaten Türkiye’deki entegratör havuzu, çok değerli, kıymetli bir havuz. Yani EMEA bölgesi için tutun da işte Orta Doğu bölgesi için, Afrika bölgesi için buradan ABD’ye iş yapan firmaları düşündüğünüz zaman gerçekten çok kıymetli ve hakikaten aldığı ürünleri çok iyi anlamlandırıp, teknolojiyi çok iyi katıp, mühendislik tecrübesinin çok iyi üzerine katıp, son kullanıcıya çok faydalı bir şekilde sunabiliyorlar ve bu da aslında Türkiye’nin entegrasyon tarafındaki gücünü gösteriyor çok net. Dilerim, bir gün biz de teknolojiyi üretmeye başlarız. Ürettiğimiz teknoloji ile beraber entegre ederiz ama şu anki görünen durumda gerçekten çok ciddi bir entegrasyon tecrübesi olduğu aşikâr Türkiye’de. Tabii bu gelişimi desteklemek lazım. Bu gelişimi desteklemek de aslında az önce Özgür Bey’in de saydığı gibi ciddi partnerlikler sayesinde olabiliyor ancak. Çünkü gerçekten globalde çok güçlü olan firmalar, kendi partnerlerini destekleyerek, onların gelişimine destek verdiği gibi aslında onların yaptığı projeleri de katma değerli hale geliyor.
Ve bu etkinlik, her yıl Avrupa’nın bir ülkesinde bir hafta boyunca düzenleniyor, yaklaşık 1.000’den fazla partner katılıyor. Ortalama 100’den farklı konuda, 100’den fazla farklı konuda direkt laboratuvar ortamında Rockwell eksperlerinden eğitim alabiliyorsunuz veya başka partnerlerin yaptığı projeleri dinleyebiliyorsunuz veya kafanızda bir soru işareti var, ‘Hazır Rockwell eksperini bulmuşken, tartışayım bunu’ diyorsanız çok kısa bir section (seans) ayarlayarak, onlarla görüşebiliyorsunuz gibi gibi… Çok değerli bir etkinlik gerçekten o da. Dolayısıyla bütün bu saydığım basamaklar, sistem entegratörüne verdiğimiz desteğin hepsi birer parçası. Gerek lokal gerek global kaynaklarımızın hepsini onları pazarda daha hızlı hareket etmeleri, daha başarılı olmaları için sürekli kullandığımızı söyleyebilirim.
Ekin Tazegül: Özgür Bey, az önce Endüstri 4.0 kavramı için de ‘Entegratör bence şudur’ dediniz, bu önemli bir nokta çünkü Endüstri 4.0 kavramını da içine kattınız. Peki Endüstri 4.0 ile beraber entegratörlük tanımı nasıl değişti.
Özgür Aslan: Şöyle değişti. Daha önce yine Rockwell ile örnek verelim, Rockwell’in hali hazırda birçok değerli ve büyük partneri var. Entegratör dediğiniz zaman, belli bir ürünün veya çözümün sahada uygulayıcısı olarak geçiyordu. Umut sen de desteklersen beni.
Umut Kiper: Doğru:
Özgür Aslan: Rockwell partneri veya Rockwell entegratörü, Rockwell’in çözümlerini sahada uygulayan, sahada sunan, bunun servisini, hizmetini veren ve satışını Rockwell gibi firmalarla beraber yürüten veya kendisi ayrı yapan veya müşteri talebi doğrultusunda ona kendi partneri olduğu, entegratörü olduğu firmadan alıp, sahada kuran anlamına geliyordu. Endüstri 4.0’ın sadece entegratörlere değil herkes için proje bazında değiştirdi anlayış şu; bir işe, bir çözüm yok. Bir ihtiyacı, Endüstri 4.0 uygulamasını tek bir teknoloji ile çözemiyorsunuz. Az önce bahsettiğim gibi sahadan veri toplamak için bir IT dönüştürücü, yazılım veya donanıma ihtiyacınız var veya en azından sahadaki örnek veriyorum, PLC’lerden veya eski model makinalardan veriyi almak için dönüştürücülere ihtiyacınız olduğunuz için oradaki OT protokollerini ve uygulamaları iyi bilmeniz gerekiyor. O veriyi aldıktan sonra bunu depolamak için bir veri tabanı bilgisi, SQL veya non SQL, history gibi verileri bilmeniz gerekiyor. Sonra da bunu görüntülemek için de bir yazılım bilginiz olması gerekiyor. Eski model entegratör, sadece Rockwell entagratörün haklarını bilen firma, bu işin tamamını yapamıyor ama müşterinin talebi bu. Yani müşteri diyor ki bana, ‘Sahadaki veriyi al, depola, anlamlandırıp, önüme getir. En azından önüme getir’ diyor. Bu sefer değişen şu olmaya başladı. Entegratörler, ‘Benim başka yeteneklerim de olmalı’ demeye başladı. Bunu haliyle Rockwell gibi ve diğer firmalardan talep etmeye başladı. Rockwell de kendini bu açıdan geliştirmek zorunda kaldı.
Umut Bey’in az önce anlattığı; eğitimler ve teknoloji tanıtımları çok önemli. Bizim gibi firmalara, bağımlı olduğumuz Rockwell gibi firmaların, ana firmaların yeteneklerini artırması, bizim de yeteneğimizi artırmamız anlamına geliyor.
Aynı şekilde biz sahadan aldığımız bilgiyi, ‘Bakın, talep bu tarafa doğru gelmeye başladı. Siz de lütfen şu konuya yatırım yapın’, veri tabanı konusunda, güvenlik konusundaki -yavaş yavaş o tarafa gidiyor artık- veriler toplanmaya, birikmeye başladı. Bunun selameti, o bilginin tutulması için ve sağlığı için bir şey yapmamız lazım, onu da bizden isteyince biz yine aynı şekilde döneceğiz Rockwell’e, ‘Hadi artık, bu konuya da bir şey yapsak mı? Yoksa ben bu çözümü başka bir yerde aramak zorunda kalacağım’ diyeceğim.
Ekin Tazegül: Umut Bey, az önce Rockwell Automation entegratörleri nasıl geliştirdiğinden, nasıl desteklediğinden bahsettiniz. Fakat bu sadece sizin desteğinizle olabilecek bir durum değil herhalde. Bu noktada şunu sormak istiyorum size, neden sistem entegratörleri dijital dönüşüm konusunda kendilerine yatırım yapmak zorundalar?
Umut Kiper: Yani öyle güzel bir soru ki hakikaten, neresinden cevap vermeye başlasam, içini doldurmakta zorlanırım gerçekten. Aslında Özgür Bey’in, verdiği örnek ile bağdaştırmak istiyorum. Şimdi Özgür Bey, zamanında çok güzel bir örnek verdi. Yani bizim geleneksel otomasyon kavramı olarak, sunduğumuz bir paket vardır. Yani bu geleneksel otomasyon dediğimiz şey yıllardan beri fabrikalarda yapılan otomasyon projeleri… Yani bir hat üzerinde revizyon yapılacak veya bir makinanın çalışması sağlanacaksa, temel esaslarını söylemek gerekirse; bir, PLC olmak zorunda. İnput- output sinyallerle kontrol etmek zorundasınız makinayı, olayın temeli bu. Bu olay, 50 yıl önce de yapılıyordu. Bu olay, 30 yıl önce de yapılıyordu, bu olay şimdi de yapılıyor. Ama yapılma şekillerinde inanılmaz değişiklikler var. 50 yıl önceye giderseniz eğer bakarsanız, 50 yıl önce kullanılan tarzdaki ürünlerin, artık son kullanıcı tarafında hiçbir şekilde kabul görmediğini görürsünüz. İşte bu aslında bir nevi değişimin habercisi yani değişim aslında yıllardan beri devam eden ve entegratörlerin de kendisini bu konuda mutlaka ileri seviyeye götürmesi gereken bir olguydu.
Yani siz bir müşteriye, iyi ürün ve iyi hizmet sunarken, yarın başka birisi daha iyi ürünü daha kaliteli bir şekilde sunmaya başlarsa, iş belli bir yerden sonra zaten fiyattan çok daha farklı yerlere gitmeye başlıyor. Çünkü hiç kimsenin tercüme edebileceği bir fiyat değil. Niye sistem entegratörü dijital dönüşüme yatırım yapmak zorunda… İşte tam da bu yüzden yatırım yapmak zorunda. Çünkü artık son kullanıcılar, belki 3-4 sene önce; dijital dönüşüm, IoT kavramları herkesin kulağına yavaş yavaş gelmeye başlıyordu… ‘Ne yapacağız ne edeceğiz?’ falan… Şu an çoktan başladılar. Şu an zaten birçoğu kendisine danışman tuttu. Birçoğu, birkaç sistem entegratörü firma ile görüşüyor. Bu konuda entegrasyon yapan yetkin firmalar ile görüşüyorlar. Mesela Özgür Bey, bunlar arasında bir örnek BrandIT olarak ve dolayısıyla artık sistem entegratörü firmalardan proje isterken bile talepleri bu konuda evrilmeye başladı.
Bu değişime ayak uydurmazsanız, bizim gibi global firmalar dahil… Yani Rockwell neden bu konuya yatırım yaptı? Rockwell neden bu konuda global partnerlikler yaptı? Neden lokal partnerliklere önem veriyor? Neden son kullanıcılarla bununla ilgili bir sürü mesai ve kaynak harcıyor? Kesinlikle bu sebepten dolayı. Dolayısıyla bu bir sektörün gerçeği, gereksinimi, ihtiyacı ve bu konuda da sistem entegratörü firmaların ben görüyorum ki hepsi kendine mutlaka kaynak ayırmaya başlıyor. Bununla ilgili personel istihdam etmeye başlıyorlar. Mevcut personelleri eğitmeye başlıyorlar. Bizi çağırıyorlar, ‘Gelin, bu konuda bizi eğitin. Yani bizim bu konuda bilgimiz yok. Kendimizi artık geliştirmek istiyoruz’ diyorlar ama hepsi bir yerden başlıyor. Hani çok güzel bir laf var:
Ekin Tazegül: Özgür Bey, şimdi Endüstri 4.0 diyoruz. Siber fiziksel sistemler diyoruz, dijital dönüşüm diyoruz, her ne dersek diyelim aslında bu kavram içinde olmazsa olmaz bir şey var o da ‘IT’ ve ‘OT’ arasındaki entegrasyon. Peki bu IT, OT entegrasyonunun başarısına etki eden faktörler neler?
Özgür Aslan: Çok güzel, en çok karşılaştığımız problem. Önce sebepten başlayalım, bu işe niye giriyor firmalar. Çokça üretim tesisinde çalışırken, yaptığımız herkesin yaptığı standart şey, sabah dünün olmuş toplantıları. Her sabah vardiya başında veya gün başında fabrikanın açılışından yani günün başından yarım saat sonra bütün birimler bir araya gelir. Herkesin elinde raporlar. Eğer şanslıysa herkesin elinde tek sayfalık eğer değilse çokça sayfalık raporlar. 1 saat boyunca, çok uzun süre boyunca, dün neler yapıldı? Bir önceki gün neler olduğu, bittiği görülür.
IT, OT iş birliğinde de kasıt bu. OT, bilgi sahibi olan taraf. IT ise size kararları aldıracak bilgiyi toplayan taraf. Endüstri 4.0’ın en büyük faydası o OT tarafındaki hantal, büyük skadalar, scada sistemlerinin üzerindeki sabit, değişmeyen ve analize, yoruma açık olmayan, sizin yorumlamanız gereken ham veriyi, karar verecek bilgiye çevirmesi gerekiyor, faydayı sağlıyor.
Birçok iş sistem alınan çıktılar veya Excel’e veya CSP dosyalarına dönüştüren tablolar, onları birleştirmelerle olduğu için sorunun başına geldiğiniz zaman da bu verilen verileri, doğru formatta, doğru miktarda güvenilir bir şekilde alıp, diğer birimlerle entegre edip, size analiz ve ön görü olarak, sunması gerekiyor. Bu işin nasıl yapılacağı, zorluğu da şuradan kaynaklanıyor. Bir 5 sene veya 10 sene öncesine kadar diyeyim. Son 10 senede alınanlar da çok bir şey ifade etmiyor ama son 5 seneye kadar firmalar, üretim makinaları satın alırken; hıza, az bakım gerektiren ve düşük maliyetli ekipmanları tercih ediyorlardı. Bir iş için bir makina alacaksa, bu 3 tane kriter en yüksekti. Yani ben hem uygun fiyata, en iyi teknolojiye, en hızlı çalışan ve en az bakım isteyeni alayım veya servis bakımı en azından elimin altında olanı istiyorlardı. Fakat görüldü ki bu OT, IT entegrasyonunun öneminden dolayı bu makinanın, verilerini third party, üçüncü parti yazılımlara veya sistemlere atma yeteneği, verme yeteneği çok önemli. Çünkü siz bir ekipmanı 200.000 Dolar’a aldıktan sonra çalışırken, buradan veri almak için 10.000 Dolar’lık bir lisans daha lazım veya üstüne 5.000-6.000 Dolar’lık bir PLC koyup, içinde olan bilgiyi dışarıyı vermediğini, benim içinden söküp, almam gerekiyor. İlave sensör koymam gerekiyor gibi işlere girdiğiniz anda, ‘Ben bu yatırımı baştan yapsaydım aslında 10.000 değil 1.000 Dolar’ıma mal olacaktı veya içine yedirebilecektim. Bunu diyebiliyorsunuz. İşin zorluğu buradan kaynaklanıyor. Haberleşmeye açık olmayan veya haberleşme özelliği olmayan makinaları konuşturmak, konuştururken, o veriyi doğru ve güvenli şekilde aldığını garanti etmek ve onu doğru bir şekilde depolamak gerekiyor. Bu iş için kullandığımız, kullanmak için sadece donanım ve sadece yazılım da yetmiyor. İkisinin bir arada çalışması gerekiyor. Rockwell gibi firmalar, Umut Bey’in bahsettiği gibi PLC’leri veya kontrol ünitelerini, makina kontrolü için değil artık bu gibi verileri dışarıya verebilecek özellikte üretmeye başladılar. Az önce anlattığım; müşteri ihtiyacı, entegratör baskısı ve entegratörün de ana firmaya olan baskıyı bu yönde de gelişmeye başladı. Artık bize ürettiğiniz donanımlar sadece makina kontrolü için değil makina haberleşmesi için yüksek hızda güvenli veriyi alabilecek hatta edge computing dediğimiz, uçta veri bilgi işlemeyi de yapabilecek ekipmanlar haline gelsin ki benim IT tarafındaki yüküm azalsın, veriyi ben makinadan, ekipmandan, donanımdan, sistemden alıp, içeride çok yüksek miktarda veriyi, çok yüksek frekansta alıp, orada işleyeyim, computing işlemini orada yapayım sonra ihtiyacım olan veriyi IT tarafına aktarayım ki hem IT maliyetlerim azalsın hem de OT ürünlerimin değeri artsın. Burada Rockwell’in, çok güzel çözümleri var, çok güzel ürünleri var. Yakın zamanlarda sürekli yeni yeni ürün serileri alıyoruz.
Umut Kiper: Biz de şanslıyız.
Ekin Tazegül: Umut Bey, şimdi sektörde birçok firma görüyorum, birkaç dijitalleşme adımı attıktan sonra, ‘Oldu, bitti, biz artık dijitaliz, dijital olarak dönüştük’ diyor. Şimdi burada size şunu sormak istiyorum. Bir Scada, MES sistemi kurmak ile dijital dönüşüm gerçekleştirilmiş olur mu? Dijital dönüşümde bahsedilen sistemler, fabrikaların tam olarak, hangi kısımlarına hitap ediyor.
Umut Kiper: Aslında evet, şu anki yaşanan en büyük handikap bu Ekin Bey. Yani gerçekten dijital dönüşüm tarafındaki çözümlerin, kavramı veya ifadesi ne olduğu kimse tarafından net bilinmiyor. Kimse derken yani çoğunluk tarafından söylemek istiyorum bunu. Maalesef ki bir makinada scada yapmak, dijital dönüşüm projesi yaptığınız anlamına gelmiyor. Bunu biz yıllardan beri çok uzun yıllardan beri hatta kendi sistem entegratörlerimizde çok farklı farklı uygulamalar da yaptık. Bizim bahsettiğimiz bu çözümler, hep IoT çözümleri. Aslında fabrikaların daha tepesinde bulunan çözümler veya merkezinde… Kim nasıl konumlandırmak isterse. Ama böyle makina bağlı çözümlerden bahsetmiyoruz. Tam tersine bizim için scadanın varlığı önemli. Çünkü veri almamız için ham verinin toplandığı yeri bulabilmemiz için gerçekten güzel bir kaynak.
Yani bu bahsettiğimiz platform, böyle bir ortam. Çünkü artık günümüzde konuştuğumuz platform, üzerinde çalıştığımız platform da böyle bir platform. Dolayısıyla bir scada sistemi yapmak, dijital dönüşüm projesi gerçekleştirmek anlamına gelmez. Ama dijital dönüşüm projesi gerçekleştirmenin de bir parçasıdır. Onu da yok sayamayız, önemli bir parçasıdır. Yani biz de proje yapmak istediğimizde, Özgür Bey ile yaptığımız örneklerde de çok kez denk geldik ki eğer sahada scada sistemi varsa, bir PLC varsa, gerçekten iyi bir kontrol sistemi varsa sahada, bizim veriyi almamız, daha doğrusu almaya başlamamız çok daha hızlı oluyor. Çünkü hali hazırda ham veri zaten bir şekilde sahada var. Alıp, anlamlandırmaya başlayabiliyoruz ama örneğin bir scada sistemi yoksa da bunu yeni baştan entegre etmeniz gerekiyor. Önce verileri toplayıp, oradan IoT platformuna almanız gerekiyor.
Ekin Tazegül: Özgür Bey, şimdi siz Endüstri 4.0’ın birçok alanında aslında çeşitli çözümler sunuyorsunuz müşterilerinize. Burada şunu sormak istiyorum. Firmaların beklentileriyle yapılabilirlik ne kadar eşleşiyor?
Özgür Aslan: Firmaların beklentileri aslında iki yerden geliyor. Bir tanesi kendi ihtiyaçları, mevcut yönetim tarzıyla, ERP tabanlı yazılımlarla yaptıkları üretiminde çözemedikleri bazı problem yine bundan kastım, anlık veri gelmemesinden dolayı geciken kararlarla yaptıkları çözümlerdir, yönetim şeklindeki problemler, bu bir. İkincisi örnek olarak piyasada çıkmış, kendini tanıtan büyük global firmaların yaptığı uygulamalardan aldıkları bilgiler. Yani birisi kendi gerçekleri, burada bir hata var, farkındalar. Kayıtları da bir türlü ilerletemiyorlar. Zaten senin çokça anlattığın gibi bugünkü Webinar’da da anlattın.
Bir taraftan bunun şeyi içindeler, ‘Evet, bu yönetim sistemini değiştirmemiz lazım. Daha dijital ve daha analizci sistemlere geçmemiz lazım’, diğer taraftan rakip veya hedef aldıkları firmaların yaptığı uygulamaları görüyorlar. ‘Aa! Bu çok güzelmiş, biz de yapalım’ diyebiliyorlar. Şimdi beklenti bu iki taraftan gelince mevcut durum ile o gördükleri hani diyoruz ya, ‘Filmlerde izlediğimiz gibi’ diye, arada çok büyük bir fark var.
Şimdi buraya kadar gidebiliyorlar. Türkiye’deki yönetim kademesinin hep böyle patron firması çoğunluklu olmasından da kaynaklı olarak, kararlar belli analizler ve detaylı çalışmadan, mühendislik çalışmasından sonra alınmayınca böyle sonuçlar ortaya çıkabiliyor.
Son olarak şunu söyleyeyim. Her projenin belli bir getirisi olması gerekiyor. Bu iş böyle ERP veya muhasebe yazılımı gibi değil. Yani muhasebe yazılımına verdiğiniz parayı siz bir getiri olarak düşünmezsiniz. ‘Bunun bana getirisi şu olacak’ demezsiniz. Bu olmak zorundadır o firmada.
Üretimde, ben de üretim yöneticiliği yaparken, bir yatırımın 3 yıl geri dönüş süresinin 3 yıl olmasını kabul edemez. Çünkü 3 yıl sonra neyi üreteceğimiz bile belli değil. Ne yapacağımız bile belli değil. O yüzden bu tip yatırımlar, kısa vadeli geri dönmeli. O yüzden küçük projelerle, en azından 1 yıl içinde size geri kazanım sağlayabilecek ufak ufak projelerle başlamak daha mantıklı olacaktır. Evet, ben bu yazılıma yatırımı yaptım. Bu yazılım sayesinde duruşlarımı %10 azalttım. %10 duruş azaltması demek, 50 birimlik kar demek. Ben bu işe 50 birim para harcadıysam, ben kardayım. İlk senenin parasını çıkardı, bundan sonraki 50’ler benim cebime kalacak gibi bir düşünce makul olur. Firmalara da bu açıdan yaklaşmaya çalışıyoruz açıkçası.
Ekin Tazegül: Övgünüz için teşekkürler. Biz de elimizden geldiğince Türkiye sanayisini, Avrupa ile Amerika ile yarışabilir hale gelmesi, gerçekten bir rekabet avantajı elde edebilmesi ve bunu doğru bir şekilde yapabilmesi için doğru yolu izleyerek, doğru noktaya varabilmesi için elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Benim size son bir sorum var aslında. Şimdi Rockwell Automation ve BrandIT belli noktalarda beraber çalışan iki firma. Şimdiye kadar beraber neler yaptınız, başarı hikayeleriniz var mıdır? Varsa sizden dinleyebilir miyiz? Hanginiz başlamak isterse ilk sözü ona vereyim.
Özgür Aslan: Ben başlayayım. Sahada Rockwell’in, Türkiye’de çok geniş, benim bildiğimden, tanıştıktan sonra daha da fazla hâkim oldum. Çok geniş bir sektör yaygınlığı var. Kastım şu, gıda sektöründen, madenciliğe, otomotivden, ilaca kadar çok sektörde çözüm sağlayabiliyorlar. Kurdukları ilişkiler, müşterileriyle hali hazırda veya potansiyel müşterileriyle kurdukları ilişkiler çok güçlü. Genelde şöyle oluyor. Ya benim bize gelen firmalar ama çoğunlukla Rockwell tarafından bilgilendirilmiş, proje oluşturmuş firmalara beraber gidiyoruz. O firmalarla ben ilk görüşmelere başladığımda Umut Bey ve Umut Bey’in ekibindeki beraber çalıştığı satış ekibindeki arkadaşlar, müşterileriyle Endüstri 4.0 anlamında ve dijital dönüşüm anlamında belli bir doygunluk seviyesine getirmiş oluyorlar. Müşteri, ihtiyacını hesaplayabilir ve sunacağımız hizmetin faydasını anlar hale geliyor. Benim en baştan bakın, endüstri 1 buydu, 2 buydu, 3. devrim buydu deyip, anlatmama gerek kalmıyor. Yaptığımız uygulamalar ise çeşitli. Burada bize hem müşteriyi ve projeyi doyuma ulaştırma veya o projeyi de belli bir seviyeye getirme kısmında, bilinç seviyesine getirme kısmında faydası dokunduğu gibi bizim sunacağımız çözümde de bayağı az önce anlattığım gibi çok güzel donanım veya yazılım çözümleri sunabiliyor. O projeyi oturup, çalışıyoruz.
Bundan sonrasını da Umut’tan dinleyelim isterseniz.
Umut Kiper: Seve seve… Yani Özgür’ün bahsettiği çok önemli. Hakikaten müşterinin o ihtiyacını anlayıp, analiz edip, ona bir şey sunmak çok önemli. Çünkü müşteri çoğu zaman şu anki günümüzdeki tabii çok bilgili ve iyi seviyede olan müşterileri tenzih ediyorum ama bir kısmında gerçekten çok yeni bir kavram olduğu için doğal olarak, bunu eleştirmiyorum. Talebin ne olduğunu veya gerçekten ihtiyacının ne olduğunu anlamakta insanlar sıkıntı yaşayabiliyorlar.
Yani biz çünkü sektörü çok iyi tanıyoruz. Bahsettiği gibi benim satış ekibimdeki arkadaşlarım da sektöre bağlı satış yöneticileri var ve o arkadaşların her biri, kendi sektöründeki müşterisindeki ihtiyaçları, prosesleri çok iyi biliyorlar. Şimdi biz o açıdan bilip, bir de Özgür Bey’in gücünü yanımıza aldığımız zaman, BrandIT’nin gücünü yanımıza aldığımız zaman, müşteri için gerçekten tamam, çözüm budur, benim için ilerlenmesi gereken yöntem budur haline geliyorsunuz. Önemli bir nokta aslında. Artık entegratörlük kavramı da biraz değişmeye başlayacak. Yani eski entegratörlük kavramları, yeni entegratörlük kavramları gibi olmayacak belki bir 5 sene sonra. Eskiden proje bazlı çalıştık, teklifimizi verdik, kazandık, değeri aldık, güle güle… Bu şekilde çalışıyordu entegratörler. Artık öyle değil. Artık günümüzde bu çok net bir danışmanlık durumuna dönüşmeye başladı. Yani insanlar artık entegratör olarak gördüğü firmalardan özellikle IoT tarafındaki yatırımlarda danışmanlık da bekliyorlar. Yani bugün BrandIT, müşteri ile konuşmaya gittiğinde müşteri, tabii ki BrandIT’nin referanslarını, BrandIT’nın yaptığı projeleri duymak istiyor. Entegratörün yaptığı şeyleri duymak ve onlar arasından bir şey seçmek, müşteri için her zaman en güzel şeydir. Yapılmış, çalışan bir şey, garanti, hiç sıkıntı yok. Ama aynı zamanda bir danışmanlık da bekliyorlar. Yani entegratör geldiği zaman, ‘Fikir versin bize. Bunu yapmayalım. Yeri geliyorsa hayır onu yapmayalım, bunu yapalım bak. Sana bunu yaptığımızda daha çok kazanç sağlayacaksın’ gibi danışmanlık da versinler istiyorlar. Dolayısıyla bu entegratörlük kavramı da danışmanlıkla daha çok harmanlanacak bir kavram gibi geliyor bana önümüzdeki yıllarda. Çoktan aslında bu harmanlama başladı diyebiliriz. Entegratörlerin aslında kendini geliştirmesi, bu konuda da çok gerekli. Yani nasıl ki dijital dönüşüm tarafında IoT tarafında kendini geliştirmesi gerekiyorsa bu danışmanlığı verebilecek seviyeye gelmesi lazım. Bu seviyeye gelmesi için de artık günümüzde yöntem hep bu şekilde zaten. Ciddi anlamda kendisini güçlü hissedeceği, kendisine destek vereceğine inandığı partnerlikler kurması lazım entegratörlerin. Çünkü bu partnerlikler vesilesiyle ancak dünyadaki yeni teknolojiler, gerçekten insanlara ve fabrikalara katkı sağlayacak çözümler, entegratörlere çok daha hızlı bir şekilde akmaya başlar. Onlar zaten bu tecrübeler kendisine geldikçe bu referanslarla birlikte son kullanıcıyı çok daha değerli şeyler sunmaya başlarlar. Dolayısıyla bu danışmanlık kısmı da bence artık entegratörlük kavramında önemli bir hal alacak. Özgür Bey’in bahsettiği referanslara çok fazla ekleyecek açıkçası spesifik bir şey gelmiyor aklıma. Bahsettiği sektörler gerçekten otomotivden, lastik sektörü, çimento sektörü, gıda sektörü, ilaç sektörü… Hepsi Rockwell’in çok dominant olduğu müşterilere sahip sektörler ve gerçekten güzel müşteri referanslarımız oluşmaya başlıyor burada Rockwell ve BrandIT olarak. Umuyorum ki önümüzdeki yıllarda çok daha farklı referanslar çıkacaktır. Son bir sadece aklıma gelen bir anekdotu paylaşmak istiyorum aslında bu soruyla ilgili. Biz 1.5-2 sene önce sanırım değil mi Özgür Bey, bu bir data toplama işi bizim mikroların kullanıldığı yer değil mi?
Özgür Aslan: Doğru.
Umut Kiper: Ya hani iş, işi açar diyorum ya entegratörlerin gerçekten önemi burada ortaya çıkıyor. Şimdi bu vereceğim örnekte şunu gördük biz. BrandIT, veri toplama projesi için bir müşteri ile anıldı. Şu an müşteri adını telaffuz etmeyeceğim. Müşteri, tek istediği şey; verileri toplaması, detayını belki Özgür Bey ekleme yapar. Anlamlandırması ve üretimini daha iyi hale getirebilmek. Daha da özetle daha fazla para kazanabilmek. Çünkü adam buna yatırım yapacak. Yalnız şöyle bir handikap vardı orada, sahaya gidildiğinde görüldü ki veri alınacak noktalarda maalesef veri verecek sistemler ve cihazlar yok. Sonrasında Özgür Bey aradı bizi, sağ olsun. Dedi, “Yani burada bu işi yapacağız ama sahada veri toplayacak cihazlara da ihtiyacımız var.” Şimdi işte burada gerçekten hani Özgür Bey’in o bahsettiği partnerliklerin önemi çok iyi devreye girmesi lazım. Şimdi orada sahada bir anda Özgür Bey’in kurması gereken PLC’ler ortaya çıktı, hardwareler… Ama bu hardwarelerin de tabii belli bir sertifikasyona sahip olması lazım. Yani IoT platforma hizmet edecek, bu IoT platformu besleyecek hardwarelerin belli bir sertifikasyon ve güvenlik imkanlarına sahip olması lazım ki gerçekten tutarlı ve güvenli olsun. .
Ekin Tazegül: Ben ikinize de katıldığınız için çok teşekkür ediyorum. Açıkçası bugün Endüstri 4.0 kavramı için de belki de yeterli konuşulmayan bir konuyu konuştuk. Endüstri 4.0 içinde entegratörlüğü konuştuk. Özgür Bey, Umut Bey ikinize de katıldığınız için çok teşekkür ederim, benim için çok keyifli bir sohbetti. Sizi dinlemek harikaydı, umuyorum dinleyiciler, izleyicilerimiz de keyif alacaklar ve bu konuda gerçekten, ‘Evet, yeterli bilgiyi aldım’ diyebilecekler. İkinize de katıldığınız için tekrardan teşekkürler.
Umut Kiper: Ben teşekkür ederim Ekin Bey. Çok keyifliydi. Dilerim, önümüzdeki yıllarda entegratörlük kavramının gerçekten ne kadar değerli olduğunu, endüstriyel dönüşümde hep birlikte bir kez daha göreceğimizi düşünüyorum açıkçası.
Özgür Aslan: Görüşmek üzere, hoşça kalın.
Umut Kiper: Kendinize iyi bakın, görüşürüz.
Ekin Tazegül: Görüşürüz.