Akıllı Fabrikalar üretim sektörü sohbetlerinin konuğu Redington Türkiye İş Birimi Yöneticisi Bora İncir… Ekin Tazegül sordu, Bora İncir Nesnelerin İnterneti konusunda bilgi, deneyim ve görüşlerini anlattı.

Ekin Tazegül: Akıllı Fabrikalar olarak, yapmakta olduğumuz Endüstri 4.0, Sanayi 4.0, 4. Sanayi Devrimi, Verilerin ve Araçların Armonisi, artık hangisini tercih ediyorsanız, bu konuda yapmakta olduğumuz sohbetlerin bir yenisinde Redington Türkiye İş Birimi Yöneticisi Sayın Bora İncir ile IoT konuşacağız. Bora Bey hoş geldiniz, nasılsınız öncelikle?

Bora İncir: Hoş buldum. Teşekkür ederim, gayet iyiyim. Beni davet ettiğiniz için bu röportaja, teşekkür ediyorum.

Ekin Tazegül: Katıldığınız için ben teşekkür ederim. İsterseniz sizi kısaca tanıyarak, başlayalım.

Bora İncir: Ben Redington’da yazılım ve cloud ürünlerinde İş Birimi Yöneticisi olarak çalışıyorum. Bu alanda team seatimiz yaklaşık 11 tane markanın sorumluluğuna sahip ve onların Türkiye’deki operasyonlarından, işlerinin gelişmesinden, süreçlerinin doğru olarak yönetilmesinden ülkemizde bizim firmamız ve benim ekibim sorumlu.

Ekin Tazegül: O zaman hızlıca IoT hakkında konuşmaya başlayalım. Şimdi size ‘IoT nedir?’ diye soracağım. Aslında hepimizin gündelik hayatta IoT’yi her yerde kullandığından bahsedebiliriz. İşte bununla ilgili çeşitli istatistikler yayınlandı. En son herhalde 80 milyar ürün bağlı olacak, nesne bağlı olacak vs. Gündelik hayatımızda da telefonlarımızdan başlayarak, artık buzdolabımıza kadar her şeyin akıllandığını bir şekilde nesnenin internetine bağlı olduğunu görüyoruz. Peki bu nesnelerin interneti dediğimiz şey ne?

Bora İncir: Dediğiniz doğru. Artık her tarafta hayatımızın içinde nesnelerin interneti. Çok normal karşılıyoruz, normal hayatımızın bir parçası haline geldi. Halbuki biraz eskiye döndüğünüzde, bilim kurgu gibi gelen şeyler şu anda hayatımızda normal herkesin evinde olan ya da herkesin günlük hayatta yaşadığı şeyler. Hani buzdolabının, kendi kendine sipariş vermesi, bir 10 sene önce güzel bir gülümseyip, geçtiğimiz bir şeydi. Ama artık bugün evlerimizde buzdolapları içeriğine bakıp, size bazı şeylerin azaldığını; sütün, yumurtanın ya da diğer şeylerin azaldığını… Hatta kendi kendine sipariş de verebiliyor. Bu noktaya geldik artık. Hayatımızın içindeler. Bu pandemi döneminde özellikle iyice arttı bakarsanız. Ne kadar farkındayız ne kadar farkında değiliz… Belki farkında olmadan maruz kalıyoruz nesnelerin internetine. Ama işte artık bu pandemide bir yere girerken; sıcaklığımızın ölçülmesi, belli kodları paylaşıyor olmamız mobil telefonda. Bunların hepsi aslında IoT’nin bir parçası. Şeyden çıkılmaz hale geldi aslında bakarsanız. Hayatımızın bir parçası oldu. O kadar bağlandık ki belki farkında olmadan iç içe yaşıyoruz. Daha da gittikçe artacak, sizin dediğiniz gibi. İşte 25 milyar, 60 milyar gibi sayılar var. Sürekli artıyor. Hayatımızın bir parçası oldu. Bunun ilk çıkışının da 1999’da oldu, bu terimin yani ‘Internet of Things’ teriminin çıkışının 1999 olduğunu düşünürseniz ve sonraki teknolojilerle bu ‘Internet of Things’ teknolojilerini destekleyen teknolojilerin de gelişmesini düşündüğümüzde büyük bir hızla artıyor ve kaçınılmaz bir parçası artık hayatımızın ve normal hayatımızın dışında işlerimizin de bir parçası.

Kendini geliştirmek isteyen, ‘Dijital Transformasyon’ yapmak isteyen firmalar, Internet of Things ya da nesnelerin internetine başvurmak zorunda. Burada bir dönüşüm planlarken, dönüşüm parçalarının bir parçası da bu olmak zorunda artık.

Ekin Tazegül: Aslında artık nesnelerin interneti yani IoT’den biraz daha her şeyin interneti olan Everything of İnternet’e ilerlemekteyiz. Peki sanayide bu IoT teknolojileri nasıl kullanılıyor. Nesnelerden hangi veriler toplanıyor? Bunu sorayım size…

Bora İncir: Bunu ilk önce şöyle cevaplayayım. Şimdi değişim çağında yaşıyoruz. Her şey çok hızlı ilerliyor. Hayatımıza; yapay zekâ, makina öğrenme, nesnelerin interneti ya da her şeyin interneti sizin dediğiniz gibi terimler girmeye başladı. Bunlar gittikçe hayatımızda daha fazla yer kaplamaya başlıyor. İşte arabalar, kendi kendilerine gidebilir hale geliyor, bir süre sonra büyük ihtimalle tamamen insandan bağımsız hale gidebilir hale gelecekler. İşte evimize her türlü Internet of Things ile ilgili şeyler giriyor. Çok yakın zamanda büyük IoT firmalarından biri bir şeyi kaybetmemeniz için nesneler açıkladı. Onları alıyorsanız ve kaybetmek istemediğiniz bir nesneye takıyorsunuz ve nerede olduğunu sürekli olarak takip ediyorsunuz. Bu telefonların kaybolmaması gibi… Bu kadar günlük hayatımıza girmiş durumda. Bunun aynı şekilde karşılığı olarak bu üretim ya da iş sektöründe, işlerde de işin içine girmiş durumda.

Üretimde bu biraz sizin ne yapmak istediğinize bağlı. Bu değişim aslında nerede olmak istiyorsunuz, ne zaman bu değişimi yapmak istiyorsunuz…

Şimdi biliyorsunuz, popüler bir kavram var, ‘Ya değişirsin ya yok olursun’ gibi günümüzde bir süredir olan bir kavram var. Dijitalleşme bütün herkesi zorluyor. Bütün işleri, bütün fabrikaları, herkesi zorluyor. Bu açıdan baktığınızda aslında biraz da tersten bakarsak olaya, ‘Siz ne almak istiyorsunuz?’ yani hangi verilerle, işinizi nasıl değiştirmek istiyorsunuz, ilk önce bunun cevabını vermeniz lazım. Ondan sonra aslında yapabilecekleriniz aslında sizin biraz hayal gücünüzle sınırlı ve işinizle sınırlı. Bazı sayılar vereyim ben size, bu değişimlerle ilgili… Pandemiden dolayı bu istatistikler biraz aksamış durumda son 1 senedir gelmiyor ama 2020 itibarıyla yapılan araştırmalarda yaklaşık %34 firmaların, bütün firmaların yani endüstride çalışan firmaların %34’ü bir şekilde Internet of Things teknolojisini kullanmaya başlamış işlerinde.

Planlama aşamasında olanlar değil aktif olarak kullananları söylüyorum ve bunların daha ilginci %95’i bu Internet of Things teknolojisi ile yaptığı projeler mission kritik duruma gelmiş yani firma için vazgeçilmez hale gelmiş ve çok ciddi oranda faydalar sağlamış. Ciddi oranlardan faydalardan ne örnek verebilirim… Mesela maliyetlerini düşürmüş, daha hızlı ürün çıkarmaya başlamış gibi ciddi sonuçları var. Yani sorunuza dönecek olursak, ‘Nereye gitmek istiyorsunuz’ aslında bu biraz hayal gücünüzle sınırlı. Çünkü yapabileceklerinizin sınırı yok. Buzdolabının sipariş verdiği, arabaların kendi kendine gittiği bir dönemde aynısını kendi işinizle de çok rahat uygulayabilirsiniz.

Ekin Tazegül: Peki her üretim ekipmanını internete bağlayabilir miyiz?

Bora İncir: Buna ilginç bir örnek ile başlayayım. İlk bilgisayar dünyasında izleme önemlidir. Çünkü izleyip, ona göre karar verirsiniz. Bir şey bozulacaksa ya da işiniz duracaksa, durmaması için izleme önemlidir. İlk izleme cihazı, bir kahve makinasını izlemek için yapmışlar. İlk monitoring örneğidir bu. Yaptıkları da şu; kahve makinasına bir tane kamera koyuyorlar ve o kamerayı herkese yayınlıyorlar. Kahve bittiğinde biri gidiyor, kahveyi gidiyor, dolduruyor. Tabii bu çok minimum. Ama ilkel bir örnek. Zamanının ilk örneği.

Şöyle düşünün, almak istediğiniz veriyi almak için teknolojiler var. Ya sizin kullandığınız ekipmanlarda, endüstride standartlar var. Yeni makinaların çoğunda var bunlar. Bunları bağlayabilirsiniz. Eskilerden de almak için yöntemler var, teknolojiler buna uygun olarak gelişmiş durumda. Sensörler eklenebilir, yeni cihazlar eklenebilir.

Bunlardan alıp, ne yapacağınız, biraz önceki soruyla bağlarsak aslında ne yapacağınız, bunları nasıl değerlendireceğiniz önemli. IoT ile çalışan firmaların, bu verileri topladıktan sonra ciddi bir kısmı bunları advance bir analitik tool ile birleştirip, buradan aldığı sonuçlara göre, işlerini daha çok optimize ediyor, hızlandırıyor ya da maliyetini yapıyor. Sonuçta evet bağlayabilirsiniz, bir engel yok ama bu verilerden ne yapacağınız ne almak istediğiniz önemli.

Ekin Tazegül: Az önce aslında izlenebilirlikten bahsettiniz. İlk kahve makinası ile ortaya çıktığından. Peki bu gerçek zamanlı ya da anlık veri dediğimiz verilere ulaşabilmenin bizim için önemi ne? Ona ulaşabildiğimizde ne oluyor? Çok kısa bahsettiniz, analitik olarak, kestirimci yani ön görücü tahminler yapabiliyoruz fakat gerçek zamanlı olmasının bizim için önemi nedir?

Bora İncir: Gerçek zamanlı olması, şimdi şöyle düşünün. Artık hız çağındayız. Müşteriler, hemen cevap istiyor, hareket istiyor ya da hatta bazı yerlerde kestirimci kısımda, kestirimci bakım kısmında daha sorun çıkmadan haberim olsun istiyor. Hatta hiç etkilenmesin istiyor. Fabrikalarda da üretim sanayinde de aynı şey var.

Öyle cihazlar var ki 1 saniye durması ya da çok kısa bir kesinti olması fabrikanın ciddi miktarda para kaybetmesine, üretimin aksamasına neden olabiliyor. Ama eğer biz bazı şeyleri anında anlayabilirsek hatta olmadan önce anlayabilirsek, o zaman ciddi fark yaratabiliriz. Yani üretim durmaz, üretim kapasitemiz aynen devam eder, planlamayı buna göre yapabiliriz.

Onun için anlık veri, kritik oluyor. Bir örnek vermek gerekirse, örneğin; bir kapının açılıp, kapanması yani iki saniye… Otomatik bir kapı düşünün, basitten gidelim. Bunun açılıp, kapanması iki saniye sürüyor diyelim. Bu normal çalışma şekli. Bunun 2.5 saniye olması bir sorun olur mesela. Bu bazı durumlarda sorun olabilir, bazı durumlarda sorun olmayabilir. Yani mesela yeni bakımdan çıktı bu kapı, iki saniyede kapaması lazım, 2.5 saniye olması için hiçbir sebep yok. Ama 2.5 saniye olduğunda o anki şartlar altında buna ilgi gösterilmesi gerekebilir ki daha fazla bozulmasın ya da başka sonuçlara yol açmasın gibi bir örnek verebilirim. Tabii bu kapı, basit gibi görünebilir ama bunu birçok farklı şeyde düşünebilirsiniz, kendi iş süreçlerinizde düşünebilir. Ben basit olsun diye kapı örneğini verdim. Ya da aynı şekilde ikiye dönersek, 2.5 saniyede açıldı ama bakımının üzerinden üç ay geçmiş. Bu normal bir şey olabilir. Yani beklenebilir bir durumdur. Sonuçta oradan aldığınız verileri, anlık verileri hızlı işlemeniz ve ona göre, işinize göre, analitikten geçirip, karar vermeniz sizi, firmaları farklı yere taşıyacaktır. Müşterinizin, hepimizin müşterilerinin beklentisi, hızlı cevap vermek hatta önceden haber vermek. Yani bu kapı bozulmadan önce müşteriye haber vermek, bunun bakıma ihtiyacı olduğunu, bakım birimlerini yönlendirmek, üretimi aksamadan bunu yapmak, günümüz dünyasının rekabet koşullarında fark yaratacak bir konudur.

Ekin Tazegül: Peki hangi firmalar, nesnelerin interneti teknolojilerine yatırım yapmalı?

Bora İncir: Aslında Dijital Transformasyon yapmak isteyen firmaların, özellikle üretim firmalarının hepsi IoT teknolojilerine yatırım yapması gerekiyor. Bu kaçınılmaz bir dönüşüm. Yani bir dönüşüm yapacaksınız ki artık çağımız herkesi bir dönüşüme zorluyor. Bu dönüşümün merkezinde Internet of Things olmalı. Birçok sektörde de aslında bu dönüşümü görüyoruz aslında. İşte arabalarda görüyoruz, otomotivde görüyoruz, sağlıkta görüyoruz, özellikle bu pandemide… Devlette görüyoruz, enerjide görüyoruz, çok alanda görüyoruz. Üretimde en başta görüyoruz artık. Günümüzde üretim artık eskiden bir makina, makinanın başında ondan sorumlu bir kişi, onu takip eden bir kişiden artık connected bir hale geldi artık. ERP sistemlerine bağlı üretim makinaları, bunları izleyen sensörler var, sensörlerden gelen verilerle anlık kararlar veren bir iş süreçleri silsilesi var. Bunların hepsi birbirine bağlı. Hem cihaz bağlı hem ERP sistemleri bağlı.

Hepsi birbirine bağlı olunca verimlilik, anormal ölçüde artıyor. İşin durması, aksaması gibi konular minimum düzeye iniyor. İnsan kaynaklı hatalar artık yok oluyor. İnsanları daha rutin işler yerine daha yetkinlik gerektiren işlerde kullanabiliyorsunuz. Yani sonuçta günümüzde rekabet içinde olmak isteyen, ilerde de var olmak isteyen firmaların hepsi, Internet of Things’e yatırım yapması gerekiyor.

Ekin Tazegül: Şimdi her sektörde aslında IoT herhalde kullanılmaya başlandı. Her sektörün de ihtiyacı olduğunu söyledik. Peki gelecek ile ilgili biraz ön görülerinizi öğrenmek istiyorum. Nesnelerin interneti teknolojileri, hayatımızı nasıl etkileyecek? Hem endüstriyel anlamda hem de bizim günlük hayatımız anlamında neler değişecek?

Bora İncir: Aslında şu an değişiyor. Her tarafımızda var. Yani belki birkaç sene önce konuşsaydık, böyle bilim kurgu gibi ya da gelecekte böyle olacak diye fanteziler yapabilirdik ama şu anda çevrenize baktığınızda her yerde varlar. Yani evimizde var, arabalarımız değişiyor, arabalarımızda var. Üretim teknolojileri değişiyor, firmalar kendi değişiyorlar. Üretimleri daha hızlı ve optimize hale getirmeye, süreçleri yapmaya çalışıyorlar. Bunun için IoT’yi kullanıyorlar. Enerji değişiyor, eril enerji verimliliğini artırmak için IoT kullanılıyor. Aslında şu anda çevremize baktığımızda bunları her yerde görebiliriz. Her yerde bunlar ve şu anda hayatımızı değiştiriyorlar. Buna direnen sıkıntı yaşayacak, kaybedecek aslında. Ama ister istemez de bütün herkes, bütün firmalar, bir şekilde ya planlama aşamasında ya deneme aşamasında ama bu teknolojilere yatırım yapıyorlar bir şekilde.

Ekin Tazegül: Peki IoT’nin her zaman faydalarından konuşuluyor, nereye baksak. Peki bizim korkmamız gereken bir şey var mı, bu IoT teknolojileri hayatımıza bu kadar entegre hale gelirken…

Bora İncir: Dikkat etmemiz gereken yerler olduğunu düşünüyorum. Genellikle ben korkma kısmına karşıyım. Her şeyde korkulacak bir şey düşünebilir. Ama güvenlik bu kadar şeyin olduğu yerde ciddi bir konu. Güvenlik kısmı önemli. Güvenliğe dikkat etmemiz gerekiyor. Ama korkmak anlamlı değil yani bu korkmaktan çok ne olduğunu bilip, buna göre yaklaşmanız gerekiyor.

Güvenlik diye düşününce de aslında bu işe çok temelde düşünürseniz; nesnelerin internetinin bulunduğu yerin güvenliği ya da bağlantının güvenliği. Bunla veriyi aktardığı yerin, merkezin güvenliği ve bu merkezde topladığınız verilerin güvenliği gibi üç kısımda düşünürseniz, bu üç kısımdaki güvenlik çok önemli. Ama bu demek değildir ki, ‘Eyvah! Güvenlik açığı var. Biraz uzak duralım’, bu herhalde en yanlış yaklaşım olur.

Her şeydeki gibi yani bugün internette de bir sürü güvenlikle ilgili açık var. Ama herhalde internet kullanmayanımız yok. Hele uzaktan çalışma, uzaktan eğitim gibi konuların, günümüzde en popüler, en yüksek seviyeye gelmesiyle hayatımızın kaçınılmaz bir parçası. IoT da öyle yani. Bu da kaçınılmaz bir parçası. Burada bir sorun potansiyeli var ama bunu bilerek, buradaki güvenlik kurallarına uyarak, dikkat ederek yapmanız lazım veya yaklaşmanız lazım.

Ekin Tazegül: Peki Türkiye sanayisi IoT’ye ne kadar ilgi duyuyor? Neler yapıyor? Nesnelerin interneti sektöründe Türkiye’deki gelişim konusunda neler bekliyorsunuz?

Bora İncir: Türkiye bu konuda fena değil bence özet olarak cevap verirsem. Tabii şey değil; ABD, Avrupa ve Türkiye… Ya da daha Doğu’ya gittikçe bu dönüşüm, bu transformasyonun, nesnelerin internetinin kullanımı biraz daha geride. ABD bizden daha önde, doğal olarak… O taraftan çıktığı için belki bu teknolojiler. Ama Türkiye’de de epey bir firmada, üretim firmasında birçok firmada, enerji firmasında, devlette, projeleri görüyoruz, bu dönüşüm çabalarını… Bunların bir kısmı, daha ufak boyutta, bir kısmı daha global boyutta. Yani firmayı tamamen dönüştürmekten niyetlenen firmalar da var. Daha ufak boyutta, ‘Önce değeri göreyim. Nerede yapabilirim, deneyeyim. Bir pilot çalışma yapayım’ boyutunda olan da var. Ama burada ciddi bir hareket olduğu kesin Türkiye’de de. Zaten Türkiye’deki IoT sayılarına baktığınızda IoT konusunda çalışan firmaların sayısına baktığınızda, onda da ciddi bir sayı var. Yani küçük de büyük de işte, büyük sistem entegratörler ya da niş bu konuda firmaların sayısı epey fazla. Güzel projeler de görüyoruz yani böyle aslında bütün firmayı değiştiren ve bunun sonucunda işte operasyonel birimini artıran, sabit giderlerini azaltan ondan sonra kayıpları ciddi ölçüde azalan firmalar görüyoruz.

Ben Türkiye’deki endüstriyel olarak, IoT’ye yaklaşımdan çok memnunum. Burada bir hareket var. Batı’daki kadar olmasa da bayağı rekabetçi firmaların olduğunu ve bu konuda hızlı ilerlediğimizi düşünüyorum. Ben Türkiye’deki sektörlerden çok umutluyum çok fütüristik bakıyorum.

Ekin Tazegül: Peki nesnelerin internetini bağlamak isteyen bir firma, size başvurduğunda, ‘Böyle bir proje yapmak istiyoruz’ diye nasıl bir süreç bekliyor? Öncelikle onlara neler soruyorsunuz, onların hangi ihtiyaçları karşılaması gerekiyor?

Bora İncir: İlk önce şeyi söyleyeyim, biz bu konuda PTC firmasının temsilcisiyiz. PTC, global anlamda eski ve köklü firmalardan biri. CAD-CAM firması olarak başlamış, onun üzerine; yapay zekâ, makine öğrenme, artırılmış gerçeklik yeteneklerini eklemiş ve şu anda da bir IoT platformunu Industrial IoT hatta sunan, bir firma. Bize biri başvurduğunda aslında biz PTC firmasının çözümleriyle ilerlemeyi tercih ediyoruz ve onu açıklıyoruz. PTC firmasının bu en temel özelliği de birçok yerden veri alabilmesi ve bu veriyi farklı ortamlara taşıyabilmesi, bunun üzerinde analitik yapılmasına izin verilmesi ve diğer mobillerle mesela üretim yaşam döngüsü ya da artırılmış gerçekçilik gibi modüllerle destekleyerek, aslında bir firmanın ihtiyacı olan toplam yaklaşımı ya da genel yaklaşımı, bütünsel yaklaşımı sağlayabilen çözümler sunuyor. Bize biri başvurduğunda aslında biz PTC’nin çözümleriyle ilerlemesi için onlara yardımcı oluyoruz.

İlk aşamamız, ne istediklerini anlamaya çalışmak, bir planlama aşaması… Bir değerin ortaya çıkarılması aşaması. Burada firma ile beraber çalışabiliyoruz, ortak partner firmalarımız var. Partner firmalarımız ile beraber firmanın ihtiyaçlarını, değerin nerede olduğunun belirlenmesini sağlamaya çalışıyoruz. Bir sonraki aşamada da pilot bir proje ile devam ediyoruz. Bu pilot projede aslında ilk başta düşünülen değerin nasıl gerçekleşeceği, firmanın ne gibi sonuçlar alabileceği ortaya çıkıyor. Buradaki başarıyı gördükten sonra da aslında daha yaygın, firmanın diğer iş süreçlerini de içine alan, farklı kısımları, makinaları da işte nereden, neler alınabilir, nasıl bağlanabilir gibi artık projeleştiği bir aşamaya geçiliyor.

Biz bunların hiçbirinde yani destek sağlıyoruz ama doğrudan biz kendimiz yapmıyoruz yönetim olarak. Biz bu konuda uzmanlaşmış partnerlerimizi işin içine sokuyoruz. Partnerlerimiz ile müşterilerimizi birleştiriyoruz ve onların bu projeleri başarıyla yapması için elimizden gelen desteği vermeye çalışıyoruz.

Ekin Tazegül: Peki şimdiye kadar neler yaptınız Türkiye’de? Biraz başarı hikayelerinizden bahsedebilir misiniz, rica etsem…

Bora İncir: İlginç bir örnek var, onu anlatayım. Yine komple bir toptan bir yaklaşım diye söyleyeyim. Sadece bir tane böyle kısa bir proje değil. Firmanın tamamen dönüşmesi projesi vardı. Ciddi sonuçlar sağladı. Aslında baştan aşağı IoT Transformasyon projesiydi. Yine burada PTC’nin ürünlerini kullandık, thingworx adı altında IoT platformunu kullandık PTC’nin. Sonuçlar ilginç, notlarımı almıştım. Bir yandan da onlara bakayım.

Bu süreç sonunda sabit giderlerinde %40 civarında bir azalma gerçekleşti bu IoT Transformasyonu sonunda. Ürünlerin çalışma sıklığı ya da durmadaki azalması %40 oranında daha verimli, daha çok kullanabilir hale geldi. En ilginci de atıklardaki… Bu arada bu firma kâğıt sektöründe çalışan bir firma. Üretimde bayağı ciddi kâğıt atık oluşuyordu. Onları işte ton başına 2.3’ten, 1.7’ye indirdi. Yani ciddi oranda atık maliyeti azaldı sadece bu projeyi uyguladığında ve bu daha projenin başlangıç kısmında oldu. Yani gördüğünüz gibi, bir firma başka ne ister? Operasyonel verimlilik, atıkların azaltılması, maliyetin düşürülmesi, çalışanın memnuniyeti, bütün hepsinin sonunda da ürünleri izlenebilir hale geldi. Bunun sonunda da müşteriler ürünleri takip edebilir ve müşteri memnun hale geldi.

Bu yani mesela güzel bir örnek, bütün projeler için. Firmaların elde edecekleri kazanımları gösteren… Türkiye’de yapılmış güzel bir örnek. Bunların artması, hepimizin isteği; ülkemizin gelişmesi, firmalarımızın gelişmesi için…

Ekin Tazegül: Umarız öyle olur. Benim size yönelteceğim sorular bu kadar. Sizin eklemek istediğiniz bir şey var mıdır acaba?

Bora İncir: Var, şöyle bir şey söyleyeyim. Internet of Things hayatımızın her tarafına girmiş durumda, her yerinde, ilk başta konuştuğumuz gibi. Artık hayatımızın bir parçası, çok farklı teknolojiler, çok farklı hem iş alanında hem yaşamımızda işimizin bir parçası, yaşamımızın bir parçası olmuş durumda. Uzaktan çalışmak, yeni rekabet koşulları, müşterilerin daha fazla ilgi istemesi, daha fazla talepkar olması. Bütün bunlar hayatımızın vazgeçilmez bir dönüşümün parçası bence.

Onun için benim firmalara önerim, bundan korkmasınlar. Bir an önce çalışmaya başlasınlar. Burada yapılabilecekler sizin işinizle ve hayal gücünüzle sınırlı. Eminim, buna başlamak isteyen firmalar, çekinen firmalar üzerine biraz çalışsalar kendilerini çok geliştirecek, kendi işlerini geliştirecek projeler ya da fikirler üretebilirler çok kısa sürede. Sadece çalışmaya başlamak gerekiyor.

Ekin Tazegül: Bora Bey, katıldığınız için ben çok teşekkür ederim. Umarım ki dinleyiciler için de gayet doyurucu bir sohbet olmuştur. Çok teşekkürler katıldığınız için.

Bora İncir: Ben teşekkür ederim, görüşmek üzere, iyi günler.

Write A Comment