Turkishtime ve Halkbank’ın organize sanayi bölgelerinde gerçekleştirdiği “Ortak Akıl Toplantıları”nın 26’ncısı OSTİM Organize Sanayi Bölgesi’nde yapıldı. Prof. Dr. Emre Alkin’in moderatörlüğünde düzenlenen toplantıda, Ankaralı sanayiciler ile OSTİM OSB’nin potansiyelleri, sorunları ve alınması gereken önlemler masaya yatırıldı.
OSTİM OSB’yi geleceğe taşıyacak 10 parametre
Toplantıda, OSTİM OSB’nin hızla değişen küresel rekabet koşullarında güçlü bir oyuncu olabilmesi ve potansiyellerini ortaya koyabilmesi için bölge sanayicilerinin katılımlarıyla aşağıdaki 10 parametrede görüş birliğine varıldı.
1. Kamu satın alımlarında yerli firmalara öncelik verilmeli
Bütün kamu alımlarımızın politikası sadece satın almaya dayalı. Yenilik, teknoloji, yerli üretim gibi kıstaslar kamu kurumlarının gündeminde yok. Halbuki kamunun satın alma politikalarının yerli teknolojiyi geliştirecek bir talep mekanizması içermesi lazım. Kamu alımlarının, mümkün olduğu sürece yerli üreticilerden yapılması için yasal düzenlemeler yapılmalı.
2. Kümelenmeler yurt çapında teşvik edilmeli
OSTİM, 50 yıl önce tasarlanmış bir sanayi bölgesi olduğu için bulunduğu coğrafyanın sıkıntılarını yaşıyor. Bölge, şehrin içinde kaldı ve genişleme alanı bulunmuyor. Ancak OSTİM son 10 yılda hayata geçirdiği planlı küme çalışmalarıyla birlikte etkileşim alanını coğrafyasının dışına taşıdı. OSTİM’deki yedi kümelenmenin üyeleri, ihracata yönelik yeni pazarlar bulmada ve rakamlarda çok ciddi ilerlemeler kaydetti. Bu da kümelenmelerin önemini gösteriyor.
3. KOBİ’lerin değeri bilinmeli
Tüm ülkelerin kalkınmasında KOBİ’lerin yeri yadsınamaz. Başta ABD olmak üzere gelişmiş ülkelerin hemen hepsinde KOBİ’lere yapılacak destekleri zorunlu tutan yasalar var. Büyük firmalar gittikçe hantallaşıp, süreçler çok uzadığı için inovasyon çalışmaları dünya genelinde küçük firmalardan çıkıyor. Dolayısıyla bütün ülkeler küçük firmaları korumak istiyor. Türkiye’de de kamunun KOBİ’lere yönelik destek ve satın alımları zorunlu hale getirilmeli.
4. Finansman koşulları iyileştirilmeli
Ülkemizin içinden geçmekte olduğu bu zor dönemde finansmana ulaşım hayli zorlaşmış durumda. Likidite sıkıntısı had safhada. Varlıklar düştü, giderler arttı, böyle olunca da borçları çevirebilmek ve finansman yükünden kurtulmak zorlaştı. Böyle bir dönemde, üreten, ihracat yapan, istihdam yaratan sanayicinin kredi ve risk sermayesi gibi diğer finansman enstrümanlarıyla desteklenmesi kritik bir önem taşıyor.
5. Enerjide çözüm güneş ve rüzgarda
Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri de enerji. Ülke olarak enerjiye olan ihtiyacımız her geçen gün de katlanarak büyüyor. Bu topraklarda yeteri kadar petrol olmadığına göre enerji sorunundan kurtuluşun iki tane somut alternatifi bulunuyor. Birisi güneş enerjisi, diğeri ise rüzgâr enerjisi. Güneş ve rüzgâr enerjisine ilişkin yatırımların, tüm dünyada olduğu gibi devletin destek ve teşviklerine ihtiyacı var.
6. TÜBİTAK, KOSGEB gibi kuruluşlar daha kapsayıcı olmalı
Türkiye’de sanayinin desteklenmesi görevini üstlenen TÜBİTAK, KOSGEB gibi kurumlar, sanayicinin beklentilerini tam olarak karşılayamıyor. Taraflar arasındaki iletişim sorunları bile desteklere engel olabiliyor. Bu tür resmi ya da yarı resmi kurumların sanayiciye olan yaklaşımlarının daha sağlıklı olabilmesi için gerekli önlemlerin alınması gerekiyor.
7. Ortak aklın yanı sıra bir üst akla da ihtiyaç var
Endüstri 4.0, yapay zeka gibi yeni teknolojilerin ve gelecek kurgularının bolca dillendirildiği günümüzde, sanayicinin ortak aklın yanı sıra bir üst akla da ihtiyacı var. Geleceğin nasıl şekilleneceği ve o noktaya nasıl gidileceğiyle ilgili somut bir bilgi yok. Sanayici, bütün bu fütürist öngörüler içinde geleceği okuyamama ve bir yol haritası çizememe sorunuyla karşı karşıya. Oysa doğru yatırımlar ancak doğru öngörülerle yapılabilir.
8. Bürokrasi daha kolaylaştırıcı olmalı
Ülke ekonomisinin büyümesi ve istihdamın artması için sanayinin gelişip güçlenmesi son derece önemli. Küresel pazarlardaki rekabet ortamında gelişmiş ülkelerin şirketleri karşısında zaten birçok sorunla boğuşan sanayici, diğer yandan ülke içindeki işlerini yürütürken bürokratik engellerle karşılaşabiliyor. Bürokrasinin bu anlamda yatırımları kolaylaştırıcı bir işlev üstlenmesi gerekiyor.
9. Beyin göçünü durduracak önlemler alınmalı
İbni Sina, “Bilim ve sanat kendine değer vermeyen toplumları terk eder” diyor. Ülkemiz şu anda benzer bir süreci yaşıyor. Bilim ya da sanatla uğraşan insanların, çabalarının maddi karşılığını almalarının yanı sıra takdir görmeleri ve huzur bulmaları da lazım. Aksi takdirde bu insanlar ülkelerini terk ediyor. Çünkü gelişmiş ülkelerin kapıları bu insanlara sonuna kadar açık. Türkiye son yıllarda en iyilerini kaybediyor.
10. Bilişim şirketlerinde ana sermaye insan
Bilişim şirketlerinin yaklaşık yüzde 80 oranla en büyük maliyet kaynağı ve varlıkları insan. Kira, enerji vb. gider kalemleri, geriye kalan küçük maliyetleri oluşturuyor. Çünkü bu şirketlerde yüksek lisans, doktora sahibi insanlar çalışıyor. Kapsamlı bir yazılımın hazırlanması ise en az 2-3 yıl sürüyor. Bu süre boyunca sıfır satış geliri olan bilişim sektörünün finansman ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için bankaların bu sektöre olan yaklaşımlarını güncellemeleri gerekiyor.