Schneider Electric ile İnovasyon Sohbetleri’nin ilk konuğu Schneider Electric Son Kullanıcı ve Sistem Entegratörü Kanal Yöneticisi Muhterem Çaylı oldu. Schneider Electric Innovation Hub’da gerçekleşen etkinlikte Schneider Electric kimdir, Innovation Hub’da neler sunuluyor, dijital dönüşüm anlamında kendileri Manisa fabrikalarında nasıl dönüştüler ve dışarıda firmaların dönüşümü nasıl sağlıyorlar sorularını Ekin Tazegül yöneltti Muhterem Çaylı Cevapladı.

Ekin Tazegül: Schneider Electric Innovation Hub’tan herkese merhabalar. Schneider Electric’le beraber yapmakta olduğumuz inovasyon sohbetlerinin ilkinde sizlerle beraberiz. Bugünkü konuğum Schneider Electric Son Kullanıcı ve Sistem Entegratörü Kanal Yöneticisi Sayın Muhterem Çaylı. Muhterem Bey hoş geldiniz, nasılsınız?

Muhterem Çaylı: Hoş bulduk, teşekkürler sizde hoş geldiniz, siz nasılsınız?

Ekin Tazegül: Ben de iyiyim çok teşekkürler. Açıkçası bu sohbeti gerçekleştireceğimizi bildiğim için birazcık beynim algıda seçicilik yapmaya başladı. Son birkaç haftadır etrafımda her yerde Schneider Electric ürünlerini görmeye başladım. Burada kendi evimdeki prizlerden ışık açıp kapatma butonlarına kadar, hatta gittiğim sanayi tesislerindeki PLC’lerden elektrik panolarına kadar birçok yerde de Schneider Electric’in donanım ürünlerine denk geliyorum ki biliyorum donanım ürünleri dışında birçok yazılım ürünleriniz de var. Şimdi sohbetimize başlarken açıkçası şunu desem çok yanlış olmayacaktır herhalde:

Size en yakın Schneider Electric ürünü maksimum birkaç adım ötenizde. Türkiye’nin her neresinde olursanız olun!

Şimdi şunu sormak istiyorum size Schneider Electric olarak neler yapıyorsunuz? Schneider Electric kimdir? Sizden kısaca biraz dinleyebilir miyiz?

Muhterem Çaylı: Tabii ki teşekkürler öncelikle. Tespit bence kesinlikle doğru. Schneider Electric’i biliyorsunuz aslında. 100 den fazla ülkede 100 binden fazla çalışanı olan global bir şirket Schneider Electric. Tabi Türkiye’de özellikle 2 tane üretim fabrikası olan 1600 e yakın çalışanı olan 5 tane satış ofisi olan, aynı zamanda da 200 e yakın partneri olan bir ülke yapılanması var Schneider Electric’in. Dolayısıyla bu yapılanmada evet, Türkiye’nin her yerinde çeşitli endüstrilerde, hatta evinizde Schneider Electric ürünlerine ulaşmak kesinlikle çok normal. Tabii Schneider Electric aslında “sektörde nasıl çalışıyor?” ‘a da biraz değineyim müsaadenizle.

Ekin Tazegül: Tabii ki.

Muhterem Çaylı: Yatırımlarla çok ilgileniyoruz normal olarak. Dolayısıyla bir yatırım olduğununda, bir bina ile alakalı olabilir, alt yapılarla alakalı olabilir ya da veri merkezleri ile ilgili, Schneider Electric’in ilgilisi aslında ilk teması kurup Schneider Electric’ in ürünlerini, çözümlerini anlatmasıyla başlıyor her şey. Bu tabi neden çok önemli? Bu o firmanın yapacağı yatırımın sürdürülebilir olması noktasında çok kıymetli.

Biz bunu kendimize aslında bir görev görüyoruz. Çünkü ürünleri çözümleri anlatmalıyız ki firma fiyat performans eğrisine göre doğru çözümlerle ilgili doğru bir şartname meydana getirsin. Şartnameler yazıldıktan sonra da tabii ilgili şartnameyi, teklif verebilecek partnerlerimizle ki bu müteahhit tarafı olabilir, endüstriyel otomasyon tarafında sistem entegratörleri olabilir, bir proses oem olabilir, bir makine üreticisi olabilir. Firmanın ihtiyaç duyabileceği tüm modeli Schneider Electric tarafında kurgulamaya amaçlıyoruz. Tabi bu çeşitli endüstrilerde geçerli.

Schneider Electric’te gurur duyduğumuz noktalardan bir tanesi yıllık cirosunun çok ciddi bir bölümünü Ar ge’ye yatırıyor olması. Dolayısıyla Schneider Electric’ de inovasyon hiçbir zaman bitmiyor.

Hem donanım tarafında inovasyon hem yazılım tarafında ki kendi inovasyonun yanında aslında yaptığı satın almalar ile birlikte de sektörün çok yakından bildiği halihazırda dünyanın birçok yerinde uygulanmış, referansı olan firmaları da bünyesine katıyor.

Yani Schneider Electric bir sektöre sıfırdan girmek yerine sektörün çok yakından bildiği, dinamikleri çok iyi bilen firmalarla partnerlikler imzalıyor.

Tabi bu aslında toplam Schneider Electric disiplinlerine baktığımızda birçok yatırımdan bahsedebiliriz ama özellikle endüstri tarafındaki yatırımlarından bahsedeyim.

Yakın geçmiş diyebileceğim periyotta 2014 yılında Invensys Group satın alması yaptı Schneider Electric. Ciddi bir satın almaydı. Bu satın almayla beraber aslında çok kritik proseslerde faaliyet gösteren Foxboro gibi bir geleneksel DCS sistemi, yine çok ciddi endüstrilerde halihazırda Türkiye de dahil birçok yerde kullanılan ve Wonderware scada yazılımları. Aslında sadece scada da değil ama yazılım platformu diyelim ona. Bunun yanında Eurotherm markası Schneider Electric’in bünyesine girdi.

Sonrasında 2017 yılında AVEVA ile bir stratejik partnerlik anlaşması imzaladık. AVEVA da özellikle Schneider Electric’ten önce 3 boyutlu tasarım noktasında, dizayn noktasında çok yetkin bir firma. Dolayısıyla AVEVA satın alması ve Schneider Electric’in software gücü bir araya geldiğinde aslında arka planda gördüğünüz tek bir platformdan hem operasyonları yönetebileceğiniz hem fabrikanın dijital ikizini erişebileceğiniz hem dökümantasyonları hem enstrümanları yönetebileceğiniz bir portal çıkıyor ortaya. Dolayısıyla AVEVA satın alması bizim için bu yüzden çok kritikti.

Bunu takip eden yıllarda da Almanya’da özellikle 1980 yılında kurulmuş olan tamamen gıda, ilaç ve kimya endüstrilerinde rüştünü ispatlamış bir markayı bünyesine kattık. O da ProLeiT. ProLeiT diğer satın almalardan biraz daha farklı. Çünkü ProLeiT sadece teknoloji üreten değil, aynı zamanda proses know-howını da çok iyi bilen bir firma. Örnek veriyorum, gıda endüstrisi ile alakalı alkollü-alkolsüz içecekler, süt endüstrisi, tahıl endüstrisi, bunun yanında ilaç, kimya gibi sektörlerin prosesini çok iyi biliyorlar. 100 ün üzerinde gıda mühendisi çalışıyor, yanlış hatırlamıyorsam.

Dolayısıyla bu ProLeiT’i ve dolayısıyla Schneider Electric’i ciddi şekilde farklılaştırıyor artık.

Çünkü biz eskiden her endüstride kullanılmak üzere ürünlerimizi, çözümlerimizi üretirken -ki esnek olması bizim için en temel aslında ihtiyaçtır- isteyen istediği endüstride kullanabilir noktasından hareketle ProLeiT ile birlikte bunun bir adım daha ötesine giderek prosesin aslında dizaynı P&ID diyagramlarının çizimi yada aslında operasyonların yönetimi noktasında da farklılaşmış olduk.

Ekin Tazegül: Yanlış anlamıyorsam zaten donanım anlamında neredeyse 1 asırlık bir tecrübeniz var. Şimdi yazılım anlamında da birçok şeyi getiriyorsunuz. Yapay zekadan nesnelerin internetine kadar birçok konuda çalışmalarınız da var. Bir de üzerine süreci yönetmek anlamında da çeşitli çözümleriniz var. Yani uçtan uca bir çözüm sunuyorsunuz desek çok da yanlış olmaz.

Muhterem Çaylı: Kesinlikle öyle! Partnerler aslında hani biraz önce değinmiştim sonuçta partnerlerimiz bizim çözümlerimizi alıp uygulayan aslında en temel gücümüz bizim için çok değerliler. Onların sertifikasyonları onların hangi projelerde ne yetkinlikle çalışabilecekleri de bizim sorumluluğumuz aslında. Sürekli partnerlerimizi daha da yukarıya çıkarmayı amaçlıyoruz. O yüzden dediğiniz gibi ürün gamı zaten var donanımda ve yazılımda bunun üzerine bir de sektör know-how ı ile partnerinizin yanında durduğunuzda hem son kullanıcı aslında proje verimliliği noktasında çok iyi bir noktaya geliyor. Hem partnerlerini daha konforlu bir alanda daha hazır çözümlerle, hazır kütüphanelerle o yatırımın içerisinde daha kısa sürede, daha düşük maliyetlerle ve daha yüksek verimlilikle çıkabiliyor.

Bunların hepsi ciddi avantajlar bizim tarafta. Bu satın almalar ile birlikte tabii Schneider Electric asla mevcut ürünlerinde ve çözümlerinde inovasyondan vazgeçmiyor. Altını tekrar çizeyim.

Ne demek istiyorum burada. Bir otomatik sigortadan bile nasıl veri alırım, nasıl ethernet altyapısına dahil ederim ve geçmişe yönelik otomatik sigortanın kapalı olması açık olmasından enerjisini, akımını ve voltajını izleyebilirim noktasını bile çok küçük bir sensörle sağlayabiliyor ya da çok basit bir yol verici olan kontaktör bugün birçok fabrikada halihazırda kullanılan bir ürün çok temel bir ürün ama o kontaktörün bile yine bir IP alabilen ethernet networküne bağlanabilen ve dolayısıyla sadece kontaktörün açılıp kapandığını değil, ne kadar kez çalıştığını, ne kadar yüklenme akımı çektiğini de aslında diagnostic anlamda yönetebilme imkanı veren inovasyonlar, ürün tarafında da her zaman devam ediyor. Bunları da tabi yazılımlarla beraber entegre hale getiriyoruz.

Ekin Tazegül: Schneider Electric’in ne olduğunu, ne yaptığını heyecanla dinliyorum ama eminim izleyicilerin aklına şöyle bir soru var; arkada böyle fütüristik bir alan var. Şu anda dinlemekte zorlanıp arkadaki alana biraz daha yoğunlaşıyor olabilirler.

Bugün Innovation Hub’tayız. Bu Innovation Hub neresidir, ne yapar, nasıl ortaya çıktı? Birazcık bunu dinleyelim burada.

Çünkü hem donanımsal anlamda hem de yazılımsal anlamda birçok ürünü de görebiliyoruz. Hatta bir PoC merkezi olduğunu ilk bakışta söylemem de herhalde yanlış olmayacak.

Muhterem Çaylı: Kesinlikle öyle aslında inovasyon zirveleri Schneider Electric’in 2019 yılından itibaren müşterileriyle, paydaşları ile ilgili ürünlerini, teknolojilerini paylaşmak için oluşturduğu etkinlikler aslında. 2019 yılında başladık biz buna. Pandemi öncesinde. Çünkü bu kadar çok yatırım yapıyorsanız, bu kadar çok inovatif çözümlerden bahsediyorsanız tabii ki bunları da paylaşmanız gerekiyor. En temel isteğimiz arzumuz bu.

2019 Innovation Summit’ten sonra aslında bu bizde biraz Innovation Truck’a dönüştü. Biz bir tırla bu çözümleri içerisine entegre ederek aslında Türkiye’nin her yerinde organizasyonlar düzenledik. Yani aslında teknolojiyi paydaşlarımızın ayağına getirdik.

Daha sonrasında pandemi ile beraber tabi biraz zor duruma düştük. Çünkü artık etkinlikler düzenleyemiyorduk ama tabi yatırım hiçbir zaman bitmiyor. Sürekli Schneider Electric çözümlerinde ileriye gidiyor, yeni yatırımlar geliyor vs. Bu zamanda tabi daha pandemi koşullarına uygun bir alanda bu çözümlerin sergilenmesi zorunluluğu doğdu. Bir yandan da tabi ki bunu yaparken neden daha inovatif bir alan olmasın? Neden online da burada etkinlikler düzenlemeyelim? İşte bulut teknolojileri artık hayatımızda çok güçlü bir şekilde var.

Dolayısıyla şuan inovasyon merkezimiz bizim genel merkezimiz de İstanbul’da. Halihazırda operasyonlarımızı yürüttüğümüz aslında genel merkezimizin dördüncü katında sergiliyoruz. Buradaki müşterilerimizi ağırlıyoruz. Geçtiğimiz yıl çalışmaya başladı burası. Geçtiğimiz yıl itibariyle aslında 100 ün üzerinde belki çok üzerinde ziyaretçi ağırladık. Burada hem online olarak hem yüz yüze.

Ekin Tazegül: Çok merak edilecek bir nokta. Hemen çözümleyelim istiyorum. Buraya gelmek isteyen ziyaretçiler elbette ki olacaktır. Nasıl başvurabilirler, nasıl gelebilirler, herkese açık mı?

Muhterem Çaylı: Kesinlikle herkese açık. En basit yolu eğer bir Schneider Electric’te bir tanıdığınız varsa, Schneider Electric çalışanı. O çalışan zaten sizi bu konuda yönlendirecektir. Eğer tanıdığınız yoksa ya da daha kısa sürede nasıl başvururum diyorsanız;

Schneider Electric web sitesine girerek inovasyon merkezi bölümünden ilgili bölümü doldurmanız ve talebinizi bize ulaştırmanız yeterli. Biz kısa süre içerisinde sizlere dönüyor olacağız. İlgili rezervasyonu noktasında size en kısa sürede burada ağırlıyor olacağız. Dolayısıyla tekrar burada aslında herkesi inovasyon merkezine davet ettiğimizin altını bir kez daha çizmiş olalım.

Ekin Tazegül: Tamamdır. Biz de bu videomuzun Linkedin paylaşımımızın altında açıklamalara nasıl başvurabileceğinizi, nasıl iletişime geçebileceğinizi belirten bir formu da ya da linki de ekliyor olacağız. ( Forma Ulaşmak için Tıklayın)

Muhterem Çaylı: İnovasyon merkezinin aslında neden önemli olduğuyla alakalı da bir kısa değinmek istiyorum. Donanım tarafındaki inovasyonu anlatmak çok kolay çünkü ürüne dokunabiliyorsunuz. Elinize aldığınızda çok kısa bir şekilde görebiliyorsunuz ama;

Yazılım tarafında, özellikle bu endüstri 4.0 ile beraber üretim süreçlerinin dijitalleşmesi gibi konuları gerçekten anlatması çok kolay değil. Anlatsak bile karşı tarafın hissetmesi çok kolay değil. Çünkü bu yatırımlar uzun süreli yatırımlar. Bu yatırımlarda tabii ki 1 ay içerisinde görselleştirebileceğiniz şeyler var ama 6 ay süren 1 yıl süren 2 yıl süren projeler de olabilir. Çünkü dijital dönüşüm çok geniş bir kavram.

Bir makinenin görselleştirilmesi de bir dijital dönüşümdür fabrikanın ya da fabrikaların ERP ile tam olarak entegre edildiği ve bir sistemden merkezi bir sistemden yönetilmesini sağlamak da bir dijital dönüşümdür. Dolayısıyla bu tarz yatırımlara girmeden önce ben aslında 6 ayın sonunda ne tarz ekranlar kullanacağım, 1 yılın sonunda aslında üretim sistemlerimi ne hale getirmiş olacağım, kalite aynı şekilde ya da IT ekiplerinin sistemi nasıl yöneteceklerini görmek, onların en büyük aslında challengesi. Dolayısıyla inovasyon merkezinin en büyük katma değeri tam olarak burada ortaya çıkıyor.

Burada yaklaşık 80 nin üzerinde yazılım çözümünü sergiliyoruz. Ve bu, buraya gelecek kişilerin sektörüne yönelik çözümlerin tamamen tanıtıldığı bir alan haline geliyor.

Yani maden endüstrisinden geliyorsanız madene yönelik çözümlerden bahsediyoruz. Gıda endüstrisi için daha spesifik uçtan uca izlenebilirlik hikayesini anlatıyoruz ya da daha dedike operasyonların dijitalleşmesine giriyoruz. Aynı şekilde su ve atık su tarafındaki projeler olabilir ya da kişiler olabilir. Aslında burada herkese kendi dünyalarına ait deneyimler yaşatmayı amaçlıyoruz. Dolayısıyla yazılımda bu kadar hazır kullanılabilecek ekranlar görmek gerçekten çok ciddi bir katma değer ve bize en çok farklılaştıran nokta burası.

Ekin Tazegül: Ben de tam olarak bu soruyu soracaktım, iyi ki cevap verdiniz gayet güzel oldu. Şimdi gerçekten burayı 1 PoC merkezi varsayımında bulunmuştum. Sizin de anlattıklarınıza bakınca hiç de yanılmıyorum aslında. Satış süreçlerinde özellikle gidip de bir yazılımı anlattığınızda hemen bir PoC ile desteklemek gerekiyor. Sanıyorum ki buraya gelen misafirleriniz bir PoC’ye neredeyse ihtiyaç dahi duymadan neler olduğunu, neler olabileceğini hızlı bir şekilde görebiliyorlar.

Muhterem Çaylı: Kesinlikle aslında tam olarak PoC nin zaten ihtiyacı bu. Yani insanlar bu yazılım sistemini kendilerine nasıl entegre edeceklerini ve sonunda nasıl bir ekran kullanacaklarını görmek istiyorlar ve bu ekran ne kadar özelleştirilebilir olacak? Yani gün sonunda ben her şeyde size mi bağımlı olacağım yoksa ben kendi uzmanlarımla kendi raporları oluşturabilecek miyim ya da ilave eklemeleri kendim yapabilecek miyim?

Bunlar PoC de çıkıyor. O yüzden aslında PoC isteniyor. Burası sizin de dediğiniz gibi aslında PoC ihtiyacını çoğunlukla ortadan kaldırıyor. Biz burayı kurarken hayallerimizden bir tanesi de, mevcutta çalıştığımız paydaşlarımızla onların datalarını da Cloud da bu sistemler ile örtülerek aslında gerçek anlamda bir PoC yapmak da var. Bunu şu an üniversitelerde yapıyoruz. Üniversitedeki genç kardeşlerimizin buradan faydalanmasını sağlamak amacıyla aslında online olarak uzaktan bu sistemleri deneyimlemeleri üzerinde workshoplar yapmalarını sağlayabiliyoruz. Dolayısıyla buna da çok aslında uygun bir altyapımız var burada.

Ekin Tazegül: Aynı zamanda online da bir laboratuvar desek yanlış olmayacak o zaman.

4 ya da 5 ay kadar önce bir haberle karşılaştım. Schneider Electric’in Manisa fabrikası, Avrupa’nın ilk ve tek endüstri 4.0 fabrikası ya da akıllı fabrikası olarak seçildiği. Açıkçası Ben bunu gördüğüm an dedim ki, “terzi kendi söküğünü dikmiş”. Şimdi birazcık da sizden ayrıntısını dinlemek istiyorum.

Avrupa’nın ve Türkiye’nin ilk ve tek endüstri 4.0 ya da akıllı fabrikası Manisa fabrikanız seçildi. Manisa fabrikasında neler yaptınız, neleri başardınız da böyle bir model fabrika haline alabildi.

Muhterem Çaylı: Manisa fabrikasında çok yeni bir fabrika değil Manisa fabrika 1980’li yıllarda operasyonuna başlamış bir fabrika ve discrete automation aslında yapan bir fabrika.

Ekin Tazegül: Ayrık üretim.

Muhterem Çaylı: Tabii ki ayrık üretim yapıyor. Burada tabii bu süreç içerisinde öncelikle iso sertifikasyonları noktasında ciddi bir yol kat edildi. 7 ve üzerinde iso sertifikasyonu var fabrikanın. Ama bunu yaparken de aslında günün konusu endüstri 4.0 ya da operasyonların dijitalleşmesi konusunda çok ciddi ataklar yaptı. Ne demek istiyorum? Örneğin;

Üretim hatlarındaki verimlilik ya da verimsizlikleri gerçek zamanlı izleyebiliyor. Duruşlarını duruş analizlerini daha dedike aslında araştırmalar yapmak için hatanın nereden kaynaklandığı noktasında gerçek zamanlı veri izleyebiliyorlar. Bunun yanında kalite operasyonlarını dijitalleştirebiliyorlar. Biliyorsunuz üretim yapan fabrikalar için kalite çok önemli bir konu.

Özellikle müşteriden gelebilecek feedbackleri de yönetmek anlamında. Burada kalite operasyonlarını gerçek zamanlı olarak izleyebiliyorlar. O kalite sorununa dönüşebilecek enstrüman ya da prosesleri ile alakalı kalibrasyon gerektiren tüm sistemlerinin yönetimini dijital yapabiliyorlar. Yani daha sorunu aslında gelmeden önce o sorunun neden olabilecek noktaları kök nedenle aslında çözerek bunun öncelikle önüne geçebiliyorlar.

Onun yanında enerji ile alakalı sistemlerini gerçek zamanlı izleyebiliyorlar. Yani fabrikada t anındaki tüm enerji dağılımını bunu geçmişe yönelik kıyaslamalar ile görüp aslında farklılıklar nereden kaynaklanıyor? Verimlilik ya da verimsizlik noktalarının tespitini çok hızlı yapabiliyorlar. Tabii.

Manisa fabrika bizim hem Türkiye’de hem de dünyanın birçok yerine ihracat yapan bir fabrika olduğu için biz oraya çoğunlukla müşterilerimizi ziyaretçi olarak götürüyoruz. Dolayısıyla oradaki ziyaretçi yönetim sistemi de yine dijital çözümler kullanılıyor.

Hatta o ürünleri dünyanın neresinde kullanırsa kullansın insanların feed back verdiğinde feed back leri gerçek zamanlı olarak izleyebilecekleri portalları var. Yani aslında onları farklılaştıran şey kağıtsız üretim. Çünkü onlar artık operasyonlarında kağıdı tamamen ortadan kaldırıp daha çok veriyi kaynağından ulaşarak ve gerçek zamanlı olarak izleyerek aslında bu farklılığı ortaya koyuyorlar.

Ekin Tazegül:

Yani “dün ne oldu”‘yu konuşmuyorlar, “şu anda ne oluyor”‘u konuşuyorlar. Hatta bir de üzerine “yarın ne olacağını” da tahmin edebiliyorlar desek yanlış olmayacak.

Açıkçası umuyorum ki ileride Manisa fabrikası için inovasyon sohbetlerinin bir bölümünü komple ayıracağız ve Manisa fabrikasında nasıl başarıldı bunu konuşacağız ama şimdilik ben bütün Schneider ailesini bu başarı için ayrıca tebrik ediyorum. Bahsettiğiniz dijital dönüşüm noktasında aslında kendi içinizde dönüşmüş bir yersiniz. Ve bununla da kalmıyorsunuz, dışarıdaki firmaların dönüşümünü de sağlıyorsunuz. Burada dijital dönüşüm ya da endüstri 4.0 danışmanlık hizmeti verdiğinizi söyleyebiliriz ki bu noktada aslında biraz da rakip sayılırız. Akıllı fabrikalar olarak da böyle bir hizmet veriyoruz ve sektörde de birçok noktada müşterilerimize konuşurken Schneider Electric le biz zaten o işi yaptık diyebiliyorlar.

Şimdi burada size şunu sormak istiyorum. Kendi içinizde başardığınız bu dönüşümü firmalara da sunuyorsunuz. Nasıl sunuyorsunuz, neler yapıyorsunuz? Biraz bahseder misiniz?

Muhterem Çaylı: Bu konuda danışmanlık yapan firmaların hiçbirini rakip olarak görmüyoruz. İnovasyona destekleyici olarak görüyoruz kesinlikle. Bu danışmanlık biz de nereden çıktı, neden böyle bir aksiyon aldık bundan da kısaca bahsedeyim. Aslında Schneider Electric, halihazırda ürün ve çözüm noktasında inovasyona devam ederken aslında çok ciddi firmaları bünyesine katarak hazır çözümleri piyasaya sunabilecek duruma gelirken, tabi ikinci nokta onları paydaşlarımıza anlatmak ve onların projelerinde bunları bir araya getirmek.

Ama burada en büyük sorun az önce de anlattım ya donanım tarafında bir ürünü almak kolay . Çünkü görüyorsunuz ne alacağınızı vs. ama yazılım tarafı çok kolay olmuyor.

Özellikle de bu tarz 6 ay 1 yıl 2 yıl sürecek projelerde gün sonunda gerçekten ne kullanacağım, bunun bana ne gibi artıları olacak işte benim yatırımının geri dönüşü ne olacak? Dolayısıyla ne vereceğim ne alacağımı hissetmek de çok kolay olmuyor. Son olarak da fabrikanın mevcut otomasyon sistemleri. Çünkü bir fabrika ortaya çıkarken aslında dünyanın birçok yerinden prosesler geliyor. Birçok yerinden makineler geliyor. Her biri farklı otomasyon sistemleri ile geliyor. Bunların ne kadarının backup’u elinde var, ne kadarının yok? Bunlarla ne kadar entegre olabilirim de aslında çok ciddi bir sorun fabrikalar için.

Dolayısıyla biz dedik ki burada gerçekten Schneider Electric hem otomasyon noktasındaki uzmanlığı hem IT noktasındaki uzmanlığını danışman olarak paylaşmamız gerekiyor. Aslında bu buradan çıktı ve çok da başarılı gidiyor. Firmalarda yaptığınız firmanın projesine göre faaliyet gösterdiği sektöre göre 2 gün, 3 gün, 4 gün, 5 günlük çalışmalarla biz üretimciler ile de konuşuyoruz.

Sadece teknik ekiplerle konuşmuyoruz. Üretimci arkadaşlarla aslında günlük operasyonlarını konuşuyoruz. Onlar nerelerde dijitalleşmeye ihtiyacı var? Bunu anlamaya çalışıyoruz. Çünkü teknik ekip için Schneider’ı nasıl kullanacağı daha ulaşılabilir ya da anlaşılabilir olsa da üretim, kalite, IT için bu çok kolay olmayabilir. Özellikle bu yapılan toplantılarda onlara üretim, kalite için günlük neler yapıyorsunuz? Nasıl yapıyorsunuz? Nerelerde sorun yaşayabilirsiniz? ve biz size bu noktalardan nasıl yardımcı olabiliriz? ‘i anlatmaya çalışıyoruz.

Dolayısıyla böyle olunca firmalar artık gerçekten zaten aslında dijital dönüşüme kadarki operasyonlarında bunu yönetiyorlar. Birçok şeyi manuel yapıyorlar ama sonuçta yapıyorlar. Yeni Exceller tutuyorlar, bunları topluyorlar, farklı sistemlere giriyorlar, data arkadan geliyor. Data’nın kalitesi ile alakalı soru işaretleri olabiliyor. Çok ciddi adam saat kaybediyorlar belki bu iş için. Bunları dijitalleştirirken aslında nasıl adım adım onlara yardımcı olacağımızı açıklıyoruz. Daha ciddi şekilde kendilerine güvenleri geliyor. Çünkü artık o akıllarındaki soru işaretleri ortadan kalkıyor. Onları nasıl bir yolculuk bekliyor, bu tarz çözümlerle kendi fabrikaları arasında nasıl bir entegrasyon kurulabilir, onları bekleyen ilave yatırım maliyetleri ne olabilir gibi aslında bütün sorularına cevap bulmaya çalışıyoruz.

Dolayısıyla sizin, bizim ya da sektördeki birçok firmanın onlara bu konuda verdiği danışmanlıklar aslında firmanın çok daha hızlı dijitalleşmesi noktasında onları çok cesaretlendiren, onların aslında yol map lerini, yol haritalarını çıkaran çalışmalar oluyor. O yüzden biz bu konuda gerçekten çok heyecanlıyız. Sektörde bu tarz şeylerin arttığını görmekten çok mutluyuz.

Ekin Tazegül: Gayet güzel. Şimdi aslında sektördeki birçok IT firmasına vs. baktığımız kendi içinde çok fazla dönüşmediği birçok şeyi Excel üzerinden yönettiklerini görüyoruz.

Buradaki en büyük avantajınız herhalde hem kendiniz dönüştünüz, dönüşmeye devam ediyorsunuz hem de dışarıda aslında bir dönüşüme öncülük ediyorsunuz ve dönüştürüyorsunuz.

Bu yüzden de güven verip buradaki alanda da gördüğümüz ya da göremediğimiz birçok üründe çok kolay bir şekilde ve çok güvenli bir şekilde müşterilerinize sağlayabiliyorsunuz ve işin güzel yanı daha sonra da bunu sürdürülebilir hale getirebiliyorsunuz değil mi?

Muhterem Çaylı: Yani dediğiniz gibi fabrikalarda şu an datayı kaynağından alamayınca herkes aslında bir döküman tutarak bunu almaya çalışıyor. Ama dedik ki bir otomatik sigortadan bile datayı alıp bir networke bağlayabilirsiniz. Bir kontaktörü bile izleyebilirsiniz. Bunun yanında tabii ki aslında size aşağıda yani fabrikanın çalışması için gereken tüm sistemlerden data alınabilir. O datayı aldıktan sonra da gerçek zamanlı olarak bunu takip ettiğinizde çok ciddi katma değerler çıkabilir.

Tabii Schneider, burada sadece sizin de altını çizdiğiniz gibi çözümü yazılım tarafında veren bir firma değil aslında örnek veriyorum bir makineden data alamıyorsunuz, bu makinenin otomasyon sistemini modernize edebilir. Bir prosesten data alamıyorsunuz, o prosesin otomasyon sistemini yenileyebilir ya da akıllı sensörlerle aslında daha hızlı, daha güvenli olarak almanızı sağlayabilir.

Bu konularda ciddi şekilde aslında fark yaratıyor Schneider Electric.

Ekin Tazegül: Aslında Schneider Electric ile ilgili konuşulabilecek çok çok fazla şey var. Fakat bunu bir güne sığdırmak imkansız. O yüzden biz de böyle bir innovasyon sohbetleri serisi yapalım dedik. Bugünlük bu sohbeti burada keselim istiyorum ama eklemek istediğin bir şeyler varsa onları da duymak isterim.

Muhterem Çaylı: Kısa kısa bahsettik. Muhtemelen bundan sonraki çekimlerde de yine izleyenlerimizle dinleyenlerimizle buluşuyor olacağız. Hangi sektörlerde ne tarz çözümler sağlayabildiğimizi.

Ama konunun özü bugün bir endüstriyel tesis, bir akıllı bina, altyapı sektörleri ya da veri merkezleri noktasında donanımdan yazılıma kadar yapılabilecek çok şey var. İster yeni yatırım olsun, ister mevcut fabrikaların ya da operasyonların dijitalleşmesi olsun. O yüzden öncelikle tüm izleyen ve dinleyenlerimizi inovasyon merkezine davet edelim.

Tabii burada özellikle onların dedike problemlerini daha detaylı olarak inceleyip onlara nasıl yardımcı olabileceğimizi açıklamaya çalışalım. Onun haricinde bize her zaman ilgili projelerinde erişebilirler. Onun da mesajını vererek bitireyim, çok teşekkürler.

Ekin Tazegül: Ben çok teşekkür ederim katıldığınız için. İnovasyon sohbetlerinin ilkinde bugün Muhterem Çaylı ile beraber Schneider Electric’in İnovasyon Hub’ındaydık. Beraber birazcık Schneider Electric kimdir, Innovation Hub’da neler sunuluyor, dijital dönüşüm anlamında kendileri Manisa fabrikalarında nasıl dönüştüler ve dışarıda firmaların dönüşümü nasıl sağlıyorları ayrıntılı olarak konuştuk. Önümüzdeki haftalarda da farklı konu ve konuklarla beraber inovasyon sohbetlerine devam ediyor olacağız. Hepinize dinlediğiniz için çok teşekkür ederiz,

Muhterem Çaylı: Çok teşekkür ederiz.

Write A Comment