Akıllı Fabrikalar üretim sektörü sohbetlerinin konuğu PTC Türkiye, Yunanistan ve Ortadoğu Genel Müdürü Bilgehan Baykal … Ekin Tazegül sordu, Bilgehan Baykal Artırılmış Gerçeklik konusunda bilgi, deneyim ve görüşlerini anlattı.

Ekin Tazegül: Akıllı fabrikalar olarak yapmakta olduğumuz endüstri 4.0 sanayi 4.0, 4.Sanayi Devrimi , djital dönüşüm, orkestrasyon. Artık hangi ismi tercih ediyorsanız. Bu konuda yapmakta olduğumuz sohbetlerin bir yenisinde PTC Türkiye- Yunanistan ve Ortadoğu genel müdürü Sayın Bilgehan Baykal ile beraber artırılmış gerçekliği konuşacağız. Abi hoş geldin öncelikle nasılsın?

Bilgehan Baykal: Teşekkür ederim Ekinciğim çok sağol. İyiyim sen nasılsın? Sağlık diliyorum herkese dilediğim gibi.

Ekin Tazegül: Eyvallah abi. İstersen önce bir kısaca seni tanıyarak başlayalım ardırdan da artılırmış gerçeklik hakkında konuşalım biraz.

Bilgehan Baykal: Tabi. Ben makine mühendisiyim İstanbul Teknik Üniversitesi makine mühendisi mezunuyum. Daha sonra eğitimime farklı bir branş olan iktisat alanında devam ettim. Yüksek lisansımı kalkınma iktisat üzerine yaptıktan sonra 2016’da da doktoramı iktisat alanında tamamladım. Uzun yıllardır bilişim sektöründeyim. IBM, HP, Türk Telekom gibi şirketlerde çalıştıktan sonra 2014 yılından beri de PTC’nin bölgedeki hem ilk kuran kişiyim, ilk personeliyim hem de bölgeden sorumlu genel müdür olarak görev yapıyorum 7 yıldır diyeyim.

Ekin Tazegül: O zaman abi artırılmış gerçeklik konusunu konuşmaya başlayalım. Şimdi sana önce artırılmış gerçeklik nedir diye soracağım. Fakat burada aslında bir spektrumdan bahsedebiliriz. Gerçeklikten başlayıp, desteklenmiş gerçeklik, artırılmış gerçeklik, artırılmış sanal gerçeklik ve son olarakta sanal gerçeklikle biten bir spektrumdan bahsedebiliriz. Bu spektrumdan da bahsederek bize artırılmış gerçekliği anlatır mısın?

Bilgehan Baykal: Tabi. Yani şimdi öncelikle sanal gerçeklik dediğimiz zaman kullanıcının tamamen gerçek dünyadan ayrıştığı yani bir fiziksel dünyanın olmadığı ağırlıklı olarak bilgisayar modelleme olarak kurulmuş bir sanal dünyada sanal dünyadaki etkileşimini uçuş simülatörleri gibi ya da Disclosure filminde vardı buna benzer bir örnek ya da vaktinde Second Life örneklerden bahsedebiliriz. Sanal gerçekliği böyle tabir edebiliriz. Fiziksel dünya yok, orada bir kopuş var. Desteklenmiş gerçeklik dediğimiz zaman aslında algılayabildiğimiz gerçek dünya, evren üzerinde djital verilerin teknoloji imkanlarıyla ek kap olarak bindirilmesini tarif ediyoruz. Burada gerçek dünya görüntüsüne müdahale yok. Sadece üzerine faydalı ek bilgiler konuyor. Örnek vermek gerekirse lüks araçların navigasyon bilgilerini sürücü ekranı yerine, ön cama projekte etmesi bu şekilde de sürücünün konsantrasyonun etkilenmeden navigasyon bilgilerinin doğrudan görülmesi gibi bir uygulama.

Artırılmış gerçeklikte, desteklenmiş gerçekliğe benzer, iç içe bir kavram aslında ama burada biraz daha fazla gerçek dünya üzerine ya da fiziksel dünya üzerine djital içeriği ekleyerek geliştirilmiş bilgi transferi oluyor. Burada etkileşim artıyor aslında yani tek yönlü bir şeyden ziyade desteklenmişe göre artılmışta çift yönlü biraz daha sanal etkileşim olan uygulamalardan bahsedebiliyoruz.

Artırılmış sanal gerçeklikte ise bu da artırılmış gerçekliğe benziyor ama kullanıcı gerçek dünyadaki nesneler yerine sanal dünyadaki nesnelerle aslında etkileşiyor. Yani sayısal veriler her türlü etkileşim sanal dünyada gerçekleşiyor yine fiziksel dünya yok burada, bunlar simülasyonun farklı tatbikat uygulamalarının aslında şeyleri örnek uygulamaları diye düşünebiliriz.

Ekin Tazegül: Abi gündelik hayatımızda birkaç oyun ve uygulama dışında aslında artırılmış gerçekliği o kadar görmüyoruz ya da benim bu kadar ilgimi çekmedi şimdiye kadar. Burada bu eksiklik sence bir donanım eksikliğinden mi kaynaklanıyor? Donanımın yetersizliğinden mi kaynaklanıyor? Ya da donanım kullanamamızdan mı kaynaklanıyor? Yoksa başka bir sebebi mi var? Yani artırılmış gerçeklik şu anda belki giremedi, sence hayatımıza genel olarak girecek mi? Girerse hangi alanlarda girecek? Bunu sorayım.

Bilgehan Baykal: Bence burada artırılmış gerçekliğin yaygınlaşmasının ya birkaç açıdan inceleyebiliriz. Bugüne kadar artırılmış gerçeklik ve benzeri teknolojileri en çok pazarda reklamını yapan Microsoft Hololensi vasıtasıyla bunu çok şey yapıyordu biliyorsun. Ama Microsoft Hololensi farklı gerekçelerle yaygınlaşmadı. Bir kere maliyeti düşmedi, beklendiği ölçüde düşmedi. Buna çip tedarikiyle ilgili ya da oradaki o özel camla ilgili bir takım şeyler problemler oluştu.

Dolayısıyla benim gördüğüm kadarıyla artırılmış gerçekliğin büyüyeceği alan harici spesifik donanım gerektirmeyen ama cep telefonu ya da mobil tarafta akıllı telefonlar, akıllı tabletlerle yapılacak uygulamalar.

Örnek vermek gerekirse işte belli oyunlar diyoruz ya da işte mesela bildiğin şarap uygulaması, şarap tadımı uygulaması bir şarap şişesini gösterdiğiniz anda bu illa şarap olmak zorunda değil, farklı bir şeyde olabilir. Oradan bu tamamen bizim kendi PTC’nin Vuforia uygulamasıyla yapılmış bir uygulamadır. Ya da işte Porsche’un kendi deneyimi gibi farklı alanlarda bunu görebileceğiz.

Yani burada önemli olan bence kritik nokta bir donanım bağından ziyade donanım bağımsız uygulamaların artması. İki fiziksel dünyayla sanal anlamdaki etkileşimin artması yani o etkileşim arttıkça aslında biz arttırılmış gerçeklik uygulamalarını biraz daha göreceğiz. Yani ne kadar desteklenmiş gerçeklikten artırılmış gerçekliğe doğru akış olursa o kadar artırılmış gerçeklik uygulamaların artacağını düşünüyoruz.

Burada bir önemli konu şu; şimdi baktığımız zaman artırılmış gerçekliğin önemli uygulamalarından bir tanesi pazarlama dünyası mesela ya da content ağırlıklı konular, işte burada animasyonlar çizgi filmler olabiliyor ya da işte eğitim olabiliyor. Buradaki hibritleşmeyle beraber artırılmış gerçekliğin yani interaktivitenin arttığında mesela en basit örneklerinden bir tanesi eğitim uygulamaları. Ben eğitimde artırılmış gerçeklik uygulamalarını çok ciddi oranda artacağını düşünüyorum. Basit bir örneğini söyleyeyim. Bir çocuğun okuduğu bir kitap üzerindeki okur okumaz oradan interaktif kalifikasyon ya da aktivikasyon uygulamalarını quiz olabilir, sorular olabilir, oradan bir çizgi film izleyebilir. Yani kontentin 360 derece değerlendirildiği ve işlendiği yöntemler artırılmış gerçekliği de bir kanal olarak artıracak aslında diye düşünüyorum ben. Çünkü artırılmış gerçekliğin en büyük avantajı fizilsel dünyanın üzerine farklı amaçlarla sanal verileri koyabiliyor olmanız bu büyük bir nimet. Bunu ne kadar medya ya da donanım agnostik yaparsanız ve interaktiviteyi arttırırsanız, artırılmış gerçekliğin o kadar artacağını göreceğiz. Çok ciddi uygulamalarda çıkmaya başladı zaten bu yakın zamanda.

Ekin Tazegül: Abi her ne kadar gündelik hayatımızda aslında artırılmış gerçekliği henüz görmüyor olsak da sanıyorum ki sanayide bunu aktif olarak görüyoruz. Burada sana şunu sormak istiyorum. Artırılmış gerçekliğin üretimde en yaygın olarak kullandığı alanlar neler? Artırılmış gerçeklikle beraber firmalar ne kazanıyorlar? Neden uyguluyorlar? Ve son olarakta hangi alanlarda daha fazla göreceğiz üretimde de? Bunu sormak isterim.

Bilgehan Baykal: Şimdi şöyle değerlendirelim ben bir pandemi perspektifinden bir şey yapayım. Mesela güncel bir konuyla şey yapayım işte mesela lockdown (kapanma) oluyor. Ya da lockdowna gelene kadar ülkeler arası uçuşlar yasak ve biliyoruz ki tedarik zinciri anlamında oldukça küresel bir dünyada yaşıyoruz. Yani dağıtık ülkelerde, dağıtık fabrika ortamlarından bahsediyoruz. Ve birbiriyle bağlı bu fabrikalar belli anlamda en azından ERP’ler anlamında, yani maliyetlerin takibi anlamında farklı makinelerin kullanımı anlamında, tedariğin paylaşımı anlamında, iş bölümü anlamında şey eskiden bizim taylorist sistem dediğimiz yani fabrika içindeki belli bir iş bölümü giderek coğrafya ötesi noktalara gitti yani bugün Türkiye’de ki bir çok fabrika, firmanın Güney Afrika’da, Suudi Arabistan’da, Hindistan’da, Mısır’da ve benzeri yerde Avrupa’da, Amerika’da şeyi var fabrikaları var. Üretim tesisleri var, müşterileri var, tedarikçileri var vs. En basit örneklerinden bir tanesi söyleyelim. Mısır’da fabrikanız olduğunu düşünelim. Ve bir makinaya bakım yapmanız lazım, bakım yenileme yapmanız lazım. Şey yapacaksınız ya da problem çözmeniz lazım.

Kimse uçamıyor buradan teknisyeninizi gönderemiyorsunuz. Ama artırılmış gerçeklik uygulamaları sayesinde uçtaki o bakım bilgisine sahip olmayan sıradan bir teknisyenle ekranlarınızı paylaşıp mesela bizim Vuforia Chalk uygulamasında olduğu gibi o makinaya merkezdeki kişinin birebir ekran paylaşımıyla bunu hiçbir donanım gereksinimi olmadan bu müdahaleyi yapabilirsiniz. Şimdi bunun size kazandırdığı artılara bakalım. O bakım teknisyeninin uçak bileti, oradaki konaklama bedeli, covid nedeniyle buradaki covid riski, ölçülemeyen riskleri de koyalım, buradaki iş kaybı ve benzeri şeylere baktığınız zaman aslında giderek bilginin belli alanlarda odaklandığı ve uzakta sıradan bir personelin bile çok ciddi bir eğitim almamış kişinin bile müdahale edebildiği bir yapıya gidebiliyorsunuz.

Ve şimdi bu büyük bir tasarruf anlamına geliyor. Neden? Coğrafya ötesi veya farklı ülkelerdeki her fabrikanızda bir teknisyen ya da bakım elamanı bulundurmak mecburiyetinde değilsiniz. Sınırlı bir eğitim ya da level 1 eğitimi verdirterek aslında merkezden bütün problemleri çözebilirsiniz ya da aynı şekilde kullanım alanlarına da girelim. Hani nerede çok kullanılıyor? Özellikle personel eğitimi yani mavi yakalı eğitiminde mesela bir makine eğitimi, bir operasyon eğitimini tamamen paylaşılmış ekranlar üzerinden, artırılmış gerçeklik üzerinden yapabilirsiniz. Hem bunu ekran paylaşımıyla yapabilirsiniz hem de artırılmış gerçeklik seneryolarını o fiziksel ürüne ya da modele tuttuğunuz anda hangi montajı, hangi bakımı, hangi prosesle adım adım yapacağınızı gösteren eğitim sürecini gerçekleştiriyor olabilirsiniz. Ve bu eğitim sürecini tamamen tasarlanan seneryoya göre tik atarak yani okey ala ala, adım adım denetlenir bir şekilde yapmanızda mümkün. Dolayısıyla bu da size onlarca, yüzlerce insanı bir Arçelik veya Vestel olduğunuzu düşünelim Türkiye’nin önde gelen beyaz eşya markaları yüzlerce servisi var bu firmaların.

Yüzlerce servis personelini eğitim vermek için İstanbul’a, Ankara’ya, Bursa’ya toplamaktansa uzaktan böyle bir eğitimle yapabilmek yani anlatılmaz bir maliyet avantajı haline geliyor. Hele ki rekabetin bu kadar hızlandığı bir dönemde.

Gibi alanları var yani artırılmış gerçekliğin birebir şirket gelir gider tablolarını, bilançolarını tesir eden bu tür somut parasal faydaları var diye tarif edebiliriz.

Ekin Tazegül: Şimdi dediğinden abi şunları çıkartıyorum; birincisi artırılmış gerçeklik kullanarak biz ulaşımdan kaynaklı maliyetleri düşürebiliyoruz. İkincisi herhalde eğitim süreçlerinin hızlanmasını sağlıyor. Aynı zamanda bu eğitim süreçlerinde herhalde bir donanıma gerçek bir aletle çalışması yerine sanal bir ortamda yani yarı sanal bir ortamda çalışarak çeşitli hurda miktarlarını vs.de azaltabiliyoruz vs. bir çok faydası var. Peki bu faydaları elde etmek isteyen bir firma size başvurduğunda geldi dedi ki evet bizde bakımlarımızı bu şekilde yapmak istiyoruz ya da eğitimlerimizi böyle bir eksende yapmak istiyoruz. Bu noktada karşı taraftan bir beklentiniz var mı? Hangi gereksinimleri karşılıyor olması lazım

Bilgehan Baykal: Var.

Ekin Tazegül: Bu donanımsal olabilir, yazılımsal olabilir bir de böyle bir firmayla diyelim ki bir anlaşmaya vardınız daha sonrasında nasıl bir süreç bekliyor böyle bir firmayı?

Bilgehan Baykal: Biz şöyle yapıyoruz. Benim ilk sorduğum soru şu; bana teknolojik bir inisiyatifi hayata geçirmek amacıyla birisi yaklaştığı zaman ya da firmalardan bir tanesi soru sorduğu zaman ben niçin bunu yapmak istediğini soruyorum ona. Yani bunu bir entelektüel çaba ya da gelişim amacıyla yapmak istiyorsa yani ondan önce bu vakanın olgunlaşması gerektiğine inanıyorum. Örnek veriyorum bakımlarımızı biz bu şekilde yapmak istiyoruz. Niye yapmak istiyorsunuz diye soruyorum ben. Derse ki bana benim böyle bir ulaşım problemim var. İki sürekli eğitim konusunda mesela eğitim manuellerini hard copy basılması büyük bir yer kaplıyor. Zaman kaplıyor, güncellemeleri takip edemiyorum, üç boyutlu model değiştiği anda bunu anlık olarak yansıtamıyorum gibi gerekçeleri söylediği anda ya da söylemiyorsa bile en azından maliyet azaltmak, bakım etkinliğini artırmak, müşteri memnuniyetini arttırmak belki somut iş hedeflerinden bahsedebildiğimiz bir noktaya geldiğimiz zaman biz teknolojiyi konuşmaya başlamak istiyoruz. Ya da teknolojinin bu avantajlarını konuşmadan teknolojiye geçmek istemiyoruz. Çünkü bağlamsız kalıyor o zaman neden? Bütün kurumlarda aslında bütünleşik iş yapıyoruz. Departmantal silo yaklaşımla artık iş yapılmıyor. Üretim tarafında yapılacak bir şeyin bir değişikliğin bakım tarafından, ya da müşteri hizmetleri tarafından etkisi var çünkü. O nedenle ilk önce ekonomik faydayı ya da yani bunun paydaşlara faydası nedir? Paydaş dediğimiz kimdir? Şirket hissedarı olabilir, şirket çalışanı olabilir, tedarikçi olabilir, müşteri olabilir, çevre olabilir.

Bu manada o teknolojik inisiyatifin paydaş memnuniyeti tarafından nereye odaklandığını ilk önce tarif etmemiz gerkiyor. İkinci aşamada biz bunu bir somut business fizibilite planı haline getirmeye çalışıyoruz aslında, bir iş planı haline getirmeye çalışıyoruz. Yani bu proje ne tür bir kaynak ihtiyacına sahip, ne tür bir eğitim ihtiyacını gerektiriyor. Ne tür bir opex, capex bütçesi gerektiriyor? Ve bunun şirkete getireceği fayda ne?

Bunları tarif ettikten sonra aslında müşteri bu faydaları anlatıyoruz. Şimdi Türkiye’de olan şöyle bir alışkanlık var ve ben bunu reddediyorum artık. Bunu kabul etmiyorum. POC yapalım diyor mesela firmalar. Ben diyorum ki niçin? Bir kere POC’nin ne olduğunu konusunda anlaşmamız gerekiyor. Proof Of Concept dediğimiz kavram müşterinin kendi verileriyle onu görmesi demek. Bu çözümün işe yaradığını görmesi demek. Ama şunu görüyorum ki daha birçok firma daha doğru düzgün sunumu görmeden ürünün speklerini görmeden, demosunu bile görmeden POC yapmak istiyor. Bu tür firmalara ilk söyledğim şey şu; zamanınız mı çok? Paranız mı çok? POC dediğimiz konuyu Proof of Conceptin gerçekten sizin verinizle anlamlı olması için bu adımların atılması gerekiyor ki siz bu adımlarda bütün soru, cevabınızı bulamadığınız soruları orada sorun. Mesela şöyle şeyler duymaya başladım yakın zamanda; birden fazla firmayla POC yapmak. Zannediyorum bazı insanların çok vaktide bol yani zamanı da bol. Böyle zamanlarımız yok bizim en azından. Özellikle müşterilerin olmaması lazım diye düşünüyorum. Çünkü sorduğumuz zaman birçok insanın çok yoğun olduğunu da duyuyoruz. Şunu yapmamız gerekiyor bu somut faydayı tarif edip bu somut faydayı gerçekleştirme dinamikleri nelerdir? Bunu müşteri tarif ederse ya da firma tarif ederse o teknolojik girişinde başarılı olur. Bunları tarif etmeden yapılacak adımların bağlamsız kalacağını düşünüyorum. Bunu IoT (Nesnelerin interneti) için de söylüyorum Augmented Reality (Artırılmış gerçeklik) için de söylüyorum, üç boyut modelleme için de, ERP için de, her şey için söyleyebilirim bunu.

Ekin Tazegül: Abi bu noktada o zaman direkt olarak sana şunu sorayım. Ülkemizdeki firmalar artırılmış gerçeklikte ne kadar ilgililer ya da Dünya’da farklı yerlere gidiyorsun zaten Yunanistan ve Orta Doğu’da da çalışıyorsun. Oralarla karşılaştırdığında belki Dünya ile karşılaştırdığında ülkemizin durumu nedir acaba? Ne kadar kullanıyoruz arttırılmış gerçekliği?

Bilgehan Baykal: Bence fena değiliz. Yani giderek bu konudaki ilgi de artıyor. Özellikle start up ekosisteminde de bu anlamda çok ciddi şey var, bir yakşalım var. Temelde Türkiye’de şöyle bir problem var yani o problemi aşabilsek aslında çok sayıda meseleyi de aşacağız.

Türkiye’de firmalar bünyelerinde, kadrolarında çalıştırdıkları personellerin maliyetlerini bir maliyet unsuru olarak görmüyorlar. Bence bu büyük bir problem yani o insana verdiği paradan tasarruf etse ya da o çalışana o mavi ya da gri yakaya ya da beyaz yakayı o rolden teknoloji vasıtasıyla azad edip başka bir rol verse kazanacağı, yapacağı tasarrufu ölçmüyor. Dolayısıyla işin emek boyutunu, bir maliyet boyutu olarak koymuyor. Bunu koymadıkları için bunu doğru ölçmedikleri için teknoloji tarafından yapılacak yatırımlar çoğu zaman onlar açısından yüksek bedelli gibi gözükebiliyor. Halbuki o işi teknoloji değil, emekle yaptığı zaman o maliyet var. Biz demiyoruz ki o insanı işten çıkar. Dünyanın, işin ve istihdamın değişimi teknolojinin değişimi nedeniyle farklı yetenekler kazanmak zorunda zaten çalışanlar. Eğer zaten o yetenekleri kazanacak bir işiniz ve o işi sağlayacak djital yetenekleri sağlayacak bir iş gücünüz, iş ordunuz yoksa zaten geçmiş olsun. Zaten rekabet sizi süpürüp gidecek.

Sizin hem rekabete karşı ayakta duracak derecede nitelikli, rekabetle başa çıkabilecek bir işiniz olması lazım ve iş gücünüzü de ona göre oryante etmeniz lazım yani bu eski dünyadaki gibi statik aynı işi yapan 10 yıllık 20 yıllık adamlar mümkün değil o işler bitti yani. Sürekli olarak iş gücünüzü uyarlamanız lazım, o nedenle diyoruz ki kademe kademe teknoloji kullanımına geçerken lütfen iş gücünüzün de maliyetini iyi ölçün ve iş gücünüzün de oryante olacağı yeni alanları, teknolojik şeylere eğitim alt yapısını ona göre kurgulayın. Bunu yaparsanız aslında geri dönüş oranlarını return on investment (ROI) Daha sağlıklı hesaplayabilirsiniz diyoruz. Temel sıkıntı burada. Türkiye bunu aşsa aslında o kadar hızlı teknoloji hamlesi, atılımı yapacak ki bir bu. İkinci problem şu Türkiye ile ilgili; Türkiye’deki devlet teşvikleri Türk sanayisine büyük zarar veriyor. Ben bunu her yerde söylüyorum. Öyle müşterilerimiz var ki bizden bir yazılım projesi yapacak olsa yazılım, donanım bir ayda bakın bir ayda Ekin tasarruf edebileceği yani projenin maliyeti bir ayda çıkıyor.

Sırf o TÜBİTAK ya da işte KOSGEB, Teydep vs. teşviğini beklediği için o inatla o projeyi yapmayanlar o tasarrufundan şey yapıyor. Teknolojide de geri kalıyor, zaman kaybediyor. Niye? Ben elimdeki bütçeyi inşaata harcayayım ama bunu devletten alayım. Devletin bu teşvikleri gerçekten durdurması lazım diye inanıyorum ben, büyük zarar verdiğine inanıyorum ya da başka bir formasyona dökmesi gerektiğini düşünüyorum.

Ekin Tazegül: Peki abi burada artırılmış gerçekliğin içinde canlı verinin önemini sormak istiyorum sana. Canlı veri olmadan da aslında bir artırılmış gerçeklik uygulaması kullanılabilir herhalde fakat canlı veri olursa ne değişir?

Bilgehan Baykal: Şimdi yani giderek arttırılmış gerçeklikle analitiğin iç içe geçtiğini görüyoruz.

Biz analitiği 4 safhada tanımlıyoruz her yerde anlatıyorum: Tanımlayıcı anlalitik, teşhis analitiği, tahminleyici analitik ve reçete analitiği. Reçete analitiği dediğimiz aslında son nokta, tahminleyici analitiğin üzerine optimizasyon algoritmalarının çalıştırılmasıyla, açıklayıcı analitik de ne olduğunu anlarız, teşhiş analitiğinde neden oluyoru biraz onu anlarız, görürüz. Yani alarmlar vasıtasıyla, arıza analitiği deriz buna bir boyutuyla. Tahminleyici analitikte ne olacağını görürüz. Reçete analitiğinde de ne olmasını istiyorsak onu tarif ederiz aslında.

Şimdi arttırılmış gerçeklikte real time veri alarak yavaş yavaş yani şeyi yapmak oldukça kolay açıklayıcı anlatik ve teşhis analitiğini yapmak kolay. Yani fiziksel bir model üzerine şeyi yaptığımız anda bir sanal dünyayı taşıdığımız anda orada neler olduğunu anlık veri üzerinden ve bir teşhis analitiği anlamında da bir arıza ya da bir aşım meselesi var mı bunları görebiliriz. Yani alarmları görebiliriz mesela. Özellikle bir cep telefonu örneğimiz vardı burada bizim arttırılmış gerçeklikle, analitiği birleştirip makine hareketlerinden simülasyonla, yapay zekayı kullanarak makinenin paternine göre buradan artırılmış gerçeklik üzerinden, fiziksel veriyi birleştirerek davranış analizi şeyleri ya da modellemelere doğru gidebiliyoruz. Burada gerçek veriyle en önemli kesişim noktalarından ikincisi de anlattığım analitiğin real time verinin analitik anlamda inmesinin dışında özellikle arttırılmış gerçekliğin üzerine bindiği üç boyutlu modelleme de jenaratik tasarımların yapılması. Yani burada belli ürün simülasyonlarının çok daha iyi tasarlarımların iyileştirilmesi konusu var bu da giderek iç içe gidiyor. Buradaki üç boyutlu modelleme tarafı çok önemli bir, çok fazla konuşulmayan bir taraf ama özellikle mühendislik tarafında üç boyutlu modellemelerin sınanması denenmesi bununla ilgili simülasyonların yapılması anlamına da ikinci alanda da buranın çok önemli. Gerçek zamanlı veriden de beslendiğini düşünüyoruz ve ön görüyoruz.

Son olarak tabi yani şunu görüyoruz; üç boyutlu modelleme dünyası yavaş yavaş tamamen buluta taşınacak. Bu kaçınılmaz bir şey.

Yani McKinsey’nin araştırmasıydı yanılmıyorsam gelecek 10 yıl içinde tasarımın, üç boyutlu modellemenin %10’u özür dilerim %60’ı şeye taşınacak buluta taşınacak diye çünkü mümkün değil yani bunu On Prem’deki o data markt da data stroreda tutmak dolayısıyla üç boyutlu modeller giderek şeye taşındıkça buluta taşındıkça real time veriyide bu anlamda kullanmak bulut üzerinden çok daha efer olacak analizlerin yapılması ya da analitik aktif bazlarının kullanılması dolayısıyla buradaki yaygınlaşmanın artacağını görüyoruz.

Ekin Tazegül: Abi şimdi endüstri 4.0 diye bir kavramdan bahsediyoruz. 2011, 2012 yıllarında başladı günümüzde de hala endüstri 4.0 diyoruz. Bir dönüşüm sürecindeyiz diyoruz ve geçen hafta Ali Rıza Ersoy ile de konuştuk endüstri 4.0’ın temel teknolojilerinden birisi de aslında arttırılmış gerçeklik burada endüstri 4.0 içinde arttırılmış gerçekliğin rolü, önemi nedir abi?

Bilgehan Baykal: Şöyle anlatalım; şimdi bizim endüstri 4.0’ı algılamamız şu şimdi endüstri 4.0 sensörlerden veri toplamaktan ibaret bir şey değildir ya da eldeki veri, veriler üzerinden işte belli patent tanımlamalar değildir endüstri 4.0 başka bir şey aslında.

Endüstri 4.0’ı ben şöyle anlıyorum ve anlatıyorum aslında. Biz endüstri 4.0’ı fiziksel ve djital dünyaların bir araya gelmesi diye tarif ediyoruz.

Bunun da çok basit belli sebepleri var. Tedarik zincirleri o kadar değişiyor ve hızlanıyor ki bu pandemi öncesinde de görüyorduk pandemi sonrasında daha da görüyoruz. Tedarik zinciri hızlandığı andan itibaren ve müşteri talepleri büyük voletitelerde değiştiği andan itibaren bu B2C için olabilir, B2B için olabilir. Regülasyonlar etkiliyor bunu, çevre hassasiyeti etkiliyor, değişen müşteri talebi değişiyor, z kuşağı deniliyor, milenyumlular deniyor. Bu değiştiği andan itibaren sizin açınızdan daha önceki yıllarda çok önemi olan maliyeti azaltmaktan ziyade, yani ERP dünyasında olduğundan ziyade, şu an ön plana çıkan time to market dediğimiz ürünün ya da hizmeti son kullanıcıyla en hızlı buluşturma kavramı çok önemli hale geliyor. Bu da ne anlama geliyor; talep değiştiği andan itibaren sizin üretiminizle tasarımınız da değişiyor. Tedarikçi ilişkileriniz de değişiyor. Siz bir tasarımı değiştirdiğiniz diyelim. Üç boyutlu modellemenizi değiştirdiniz, arge grubu değiştirdi. Eğer sizin satın almanız ya da üretiminiz buna hazır değilse üç boyut arge bölümünde bir parçayı üretmekten vazgeçip, bunu bir tedarikçiden alalım noktasına geldiniz ve bunu anlık olarak üretimle, satın almayla, satışla, finansla paylaşmadığınız durumda sizin o time to market’ınız haftalar bazında artıyor.

Hiçbir firmanın böyle bir lüksü yok artık. Bu nedenle diyoruz ki biz üç boyutlu modellemeden başlayan mühendislik disipliniyle fiziksel taraftaki üretim disiplinleri birleşmek mecburiyetinde. Endüstri 4.0’ı doğuran ana gerekçelerden bir tanesi bu.

İkincisi üretkenlik seviyeleri özellikle gelişmiş ülkelerde oldukça artık yani arttırılamıyor üretkenlik bu nedenle temel olarak katma değeri düşük emek üretimden çıkartılması gerekiyor ve bununda makinalaşma yoluna gitmesi gerekiyor. Oradan çıkan iş gücünün de daha nitelikli rollere yönelmesi gerekiyor. Öbür türlü maliyet baskısını burada yeterli yenemiyor kurban. İkinci aşaması da bu. Şimdi bu nedenle fiziksel ve dijital dünya bir araya gelmek istedi. Üçüncü olarak da buna şey olarak artık planlama tesir etmiyor. Planlama yaptığınız planlamalar gecikiyor çünkü koşullar çok hızlı değişiyor. O yüzden sizin etkin karar almanız lazım. Etkin karar almak içinde, sizin anlık veriye ihtiyacınız var. Bu nedenle sizin fiziksel ve dijital dünyaları bir araya getirmeniz gerekiyor. Çok farklı mecradan veri toplayabilmeniz gerekiyor. Farklı algoritmalarla, bütün algoritmalarla, bütün algoritmaları belki de birleştirerek analitik yapabilmeniz gerekiyor. Fiziksel ve djital modelleri de birbiriyle konuşturabilmeniz gerekiyor. Ve bunları mümkünse bulut üzerinden ve mobil üzerinden her yerde erişilebilir yapmanız gerekiyor. Şimdi burada arttırılmış yani olabildiğince çevik ve hızlı bir iş dünyasına doğru gitmemiz gerekiyor. Yani bunu yapmayan firmalar şey yapacak yani çünkü üretmek kolaylaştı artık, mühim olan hızlı üretebilmek ve kaliteli ve bunu servisle birlikte verebilmek.

Bu nedenle fiziksel ve dijital dünyaların bir araya geldiği artırılmış gerçeklik gibi dünyalar, örnekler giderek artacak çünkü firmalar problem çözme anlamında, eğitim anlamında, bakım tarafında, montajları daha hızlı yapabilme anlamında yani şöyle düşünelim. Yıllarca şeyi dinledik 72 saatte işte bilmem 48 katlı gökdelen yapabilen Çin’i gördük mesela. Yani yakında 24 saat içinde fabrika hayata geçiren yerlerde göreceğiz. Çok hızlı olacak bu işler.

Yani eğer ki işte mesela işte üretimde o simülasyonu yapabiliyorsanız djital ikizinizi yapabiliyorsanız bu süreçleri yaptığınız zaman sizin fabrika araştırmanız, üretime geçmeniz çok çok hızlı hale geliyor. Yani bu teknolojilerin hepsi mevcut biz yapıyoruz bunları, depoyu daha iyi yönetmek yani bu ön hazırlıkları yaptığınız fiziksel ve dijital dünya bir araya getirdiğiniz bir dünya da arttırılmış gerçeklik olmayan bir endüstri 4.0 düşünülemez diye düşünüyorum ben de Ali Rıza Bey’e hem selamlarımı gönderiyorum buradan hem de ona katıldığımı söylemek istiyorum.

Ekin Tazegül: Abi peki arttırılmış gerçeklikle beraber gelecekte hayatımız nasıl etkilenecek ya da değişecek? bunu hem sanayi anlamında hem de gündelik yaşamımız anlamında sormak isterim sana.

Bilgehan Baykal: Yani pandemiyle beraber bir kere gördüğümüz şöyle bir şey oldu; Yani dijitalleşme 4 tane sektörde mesela Türkiye açısından bakarsak çok ön plana çıktı. Nedir bunlar? İşte e ticaret, gıda, perakende ve eğitim vb. teknolojiler mesela çok ön plana e ticaret, gıda, lojistik bir de işte şey o eğitim ve entertainment tarzı şeyler çok ön plana çıktı. Şimdi birkaç tane şey olacağını düşünüyorum. Ben özellikle eğitim ve content tarafının giderek etkileşiminin tek taraflı olmaktan çıkıp yani bizim bir şeyi seyretmemizden ziyade artık giderek onun parçası haline geleceğimiz bir yapı haline gelecek birincisi bu artırılmış gerçeklik vb. teknoloji de de burada göreceğiz. Yani Pokemon oyunu vardı mesela hatırlarsan outdoorda işte bizim uygulamalarımızda da yapılmıştı yanılmıyorsam vuforiadaydı galiba. Bunun ev içine nasıl girebileceğini göreceğiz zaman içinde. Örnek veriyorum bir Yüzüklerin Efendisi ya da Harry Potter’ı artık bir çocuğun sadece filmini izleme değil, kitabını okuyup onun figürlerini alıp, filmini izleyip belki arttırılmış gerçeklikle etkileşime gittiği farklı farklı bir deneyimini göreceğiz bir bunu göreceğiz.

İkincisi bu dijitalleşmeyle beraber özellikle dijital dünyayı yani e ticaretin ve vb. şeylerin artmasıyla beraber bunun gıdadan ziyade mesela farklı alanlarda işte örnek veriyorum perakendede, tekstilde arttırılmış gerçeklik uygulamalarıyla o kıyafetin kendi üzerinde oturup oturmadığını, tespit edebileceğimiz ve daha mağazaya gitmeden sipariş verebileceğimiz şeylere geçiyor olabiliriz.

Burada fiziksel model olarak belli kendi vücudumuz olabilir, şey olabilir, farklı bir şey olabilir manken modelleri olabilir ama buna benzer uygulamalar başladı mesela. Tabi yani bunun şey tarafına endüstri tarafına uygulamaları şeyleri çok iş gücü üzerinde özellikle çok büyük bir değişimi ve dönüşümü olacak. Yani farklı yetenekler şey yapmayayım mesela örnek veriyim yine şeyden örnek vereyim onu atlamadan söyleyeyim. Mesela şöyle örnekler yani olacak; çok nitelikli MIT hocasının ya da Harvard profesörünün kendi hologramını yarattığı farklı makine öğrenme yöntemleri işte nöral ya da text to speech öğrenme yöntemleriyle verdiği dersin dünya üzerindeki farklı dillerde bir anda anlık takip edilebilmesini göreceğiz mesela sanal gerçekliğin arttırılması, arttırılmış gerçeklik farklı farklı yöntemlerin bir araya gelerek. İşte ev içindeki örnek veriyorum sizi tanıyan fitness ya da yoga uygulamalarının artacağını göreceğiz mesela. Bu işin tabi gündelik hayattaki şeyi, yani gündelik hayatta çok fazla uygulama göreceğiz bununla ilgili. Yavaş yavaş gelen gündemlerden birisi spatial yani coğrafi, mekansal tanımı üzerine çok sayıda uygulama görmeye başlayacağız yakın zamanda. Bu üretim alanındaki örneklerden demin bahsettim aslında. Üretimin yapılışı, montajı, kısaltılması, eğitimlerin hızlandırılması ve benzeri şeylerde bunu göreceğiz. Dediğim gibi en çok pazarlama, reklam, üretim, bakım alanlarında göreceğiz diye toparlayabilirim.

Ekin Tazegül: Aslında herhalde yıllardır beklediğimiz zamanında Google’nin çalıştığı Google glass tarzında kolay taşınabilir, gündelik hayatımızda kullanabileceğimiz gözlükler sanıyorum ki şu anda da Apple böyle bir çalışmanın içerisinde farklı firmalar çalışıyor. Böyle gözlükler ya da taşıması kullanması kolay araçlar hayatımıza girdikçe herhalde bu teknolojileri yaratmak, kullanmakta çok daha kolaylaşacak doğru mudur?

Bilgehan Baykal: Yani olabilir, yani farklı donanımlar eğer kullanıma kolaylık şeyi sağlıyorsa bu arttırılmış gerçeklikteki önemli problemlerden bir tanesi işte donanımların ağırlığı ya da pil süreleri, baş ağrısı yapması sanal gerçeklikteki problemlerden bir tanesi işte kalp beyin arası mide bulantısı, riskler onlar giderildikçe aslında kullanımın artacağını görüyoruz. Tabi önemli konulardan bir tanesi şu; yani kentleşmenin artmasıyla beraber insanlar giderek daha yalnızlaşmaya başlıyor. Yalnızlaşmaya başladıktan itibaren de kendilerine ait dünyalar yaratmaya başlıyorlar, sanal dünyalar olabiliyor bu. Burada farklı komüniteler olmaya başlıyor. Basit bir örneğini vereyim; hani artırılmış gerçeklik sanal gerçeklik değil ama şu an dünyanın en çok izlenen ikinci oyunu Esport bilgisayar oyunu. Olimpiyatlarda başlıyor yani inanılmaz bir takipçisi var. İşte şimdi neden bu tamamen değişen insan ve kent yaşamı nedeniyle oluyor aslında. Yani bu tür dönüşümleri göreceğimizi düşünüyorum. Yani burada toplumsal dinamiklerin değişeceğinin de şeyi var yani bir başka boyut yavaş yavaş son dönemdeki artan trendlerden bir tanesi dijitalleşmenin artmasıyla ilgili büyük şehirler çok pahalı hale gelmeye başladığı için insanlar birçok firma çalışanlarını başka ülkelerde çalışabilmesine izin veriyor.

Hani bizde Türkiye’de şey başladı; evden çalışma başladı. Yurt dışında farklı ülkede yaşayabilirsin diyor. Buna tabi ki vergi rejiminde önemi var, yaşam maliyetlerinin anlık şeyi var. O nedenle mesela şöyle şeylerde göreceğiz. Bazı büyük metropollerin cazibelerini kaybedeceği ve bu nedenle daha küçük ve yakın şehirlere ya da bambaşka coğrafyalara Güney Amerika’dan gelip Türkiye’de iş yapabilecek mesela saat farkını organize edip. Bu nedenle yavaş yavaş 7/24 yaşayan bir dünyaya doğru da gidiyor olabiliriz. O nedenle bu tür teknolojilerin hepsi çok daha hızlanarak artacak diye düşünüyorum.

Ekin Tazegül: Peki abi artırılmış gerçeklik üzerine çalışmak isteyen kişi ya da kurumlara bir önerin var mıdır?

Bilgehan Baykal: Var. Birkaç tane önerim olabilir.

Bir tanesi yani üç boyutlu modelleme konusu yani endüstriyel tasarım konusu giderek daha da önem kazanan bir branş haline gelecek bence çok değerli bir branş.

Burada jenaratik tasarım, ergonomi kullanıcı deneyimi dediğimiz yeni ya hepsi yeni değil ama özellikle kullanıcı deneyimi tarafında hibrit ortamlara yönelik sadece ürün değil. Aslında farklı medyalarla etkileşim çok önemli bu nedenle communication dizayn dediğimiz iletişim tasarımı tarafın ben çok önemli bir branş olduğunu düşünüyorum. Bu alana gidilmesini öneririm bir.

Analitik tarafı tabi önemli. Analitik artık giderek komodite oluyor. Yani analitik öğreniliyor da ama analitik öğrenmeye kalkan herkese şunu söylerim; çoğu insanda patlıyor analitik öğrenmeye çalışırken. Çünkü matematik bilmiyor çoğu insan. Temel matematik becerilerinin öğrenilmesi lazım yani mesela sayı teorisi, denklemler ben bugüne kadar 500 kez bunu söylemişimdir. Temel matematik bilgisi olmadan, yeni matematik bilgisi olmadan rica ediyorum hiç kimse analitik öğrenmeye çalışmasın.

Çünkü daha regresyonun ne olduğunu anlatmamız için denklem teorisine dönmemiz gerekiyor. Algoritma vs. yazmak istiyorsanız, mantık algoritmaları, küme teorileri yani bunlara biraz kafa yormak lazım. Yani bunları bilmeden olmuyor açıkçası. Yani yerine göre türevin, integralin, karmaşık sayıların, trigonometrinin de farklı farklı önemleri var ama çok fazla gündelik hayatta analitiğe değen üç, dört kavram önemli. Bunları çok iyi öğrenilmesi gerekiyor, analitiğe daha sonra gitmek gerekiyor.

Ama hepsinden ötesi herkese söylediğim, kendim oğluma söylediğim, arkadaşlarıma söylediğim, üniversitelerde konuşma yaparken söylediğim şu; problem tanımlama ve problem çözme becerisi gerekiyor. İnsanlarımızda, dünyada da böyle konuştuğumuz konularla ilgili yani niçin onu konuştuğumuz ya da o problemin ne olduğuna dair bir tanımlama da anlaşma problemi var.

Yani bir problem tanımlama, bu çok önemli bir konu önce bir tanımlamayı halletsek çözmeye geleceğiz ama daha tanımlamayı aşabilmemiz lazım önce problem detection ve problem solving dediğimiz konuların, okullarda ne yazık ki bunlar tam bir şey içinde anlatılmıyor. Bir bilimsel çerçeve de anlatılmıyor. Bunların önemli olduğunu düşünüyorum.

Ekin Tazegül: Abi son bir soru soracağım. Siz, sen herhalde yıllardır kaç yıldır PTC’desin tam hatırlamıyorum ama

Bilgehan Baykal:7,7 yıldır.

Ekin Tazegül: Şimdiye kadar neler yaptınız? Başarıları hikayeleriniz nelerdir? Kısaca bahsetme şansın var mıdır?

Bilgehan Baykal: Yani çok iyi use caseler yaptık. Hem Türkiye’de, hem Orta Doğu’da yani işte mesela Orta Doğu’nun Suudi Arabistan’da en büyük akıllı şehir projelerinden birini biz yaptık mesela. Bu bence değerli bir projeydi. Türkiye’de yani çok Türkiye’nin iyi firmaları Türk sanayisinin kalbindeki iyi firmalar bizim çözümlerimizi kullanıyorlar. Yani bine yakın müşterimiz var. Üç boyutlu modelleme ve şey tarafında nerden baksanız yani PLM, CAD çözümlerinde. Üniversitelerle çok ciddi ilişkilerimiz var yani akademik lisanslarımız var. Türk sanayinin önemli firmalarında çalışıyoruz.

Onun haricinde mesela son dönemde en çok övünerek yaptığımız, anlattığımız şeylerden bir tanesi bu Metal Eşya Sanayisi Sendikası’nın yaptığı bence Türkiye için çok değerli olan model fabrikada bizim çözümlerimizi baştan sona görebilirsiniz.

Bu önemsediğimiz mesela projelerden bir tanesi. Hakikaten o model fabrika pandemi dönemi keşke olmasaydı onu, bütün firmaları davet etmek isterim. Yani çok değerli bir yer Ataşehir’de. Çok da buna Metal Eşya Sendikası emekte koydu, entelektüel kapasite de koyuyor. Türk sanayi tabi yani iyi insanlar yetiştiriyoruz. Bu anlamda, akademik anlamda eğitimler veriyoruz.

Birçok kaynağımız webten açık yani lise öğrencileri var bizim üç boyutlu turlarımızı kullarak tasarımlar yapan gibi gibi bunlar değerli bulduğumuz şeyler.

Yani oldukça farklı alanda, farklı firmaya fayda sağlamanın dışında bence Dünya’ya sunduğumuz iyi bir mesaj var. Bu fiziksel ve dijital dünyanın birleşmesi konusu burada entelektüel bir liderlik yapıyor olalım, Harvard Business Review ile yazdığımız bir makaleler var. Bunların oldukça değerli olduğu benim içinde gurur verici olduğunu söyleyebilirim. Çok severekte çalıştığım bir firma PTC. Dünya anlamında, Dünya’ya da katma değer sağlayan, Dünya’da sadece imalat değil, tedarik zincirine de katma değer sağlayan bir firma bunları sayabilirim aslında.

Ekin Tazegül: Abi çok teşekkürler katıldığın için benim başka bir sorum yok dilersen sende ekleme yapmak istersen onu dinleyelim daha sonrasında

Bilgehan Baykal: Yani şöyle ben teşekkür ederim böyle imkanı verdiğin için sevgili Ekin. Akıllı fabrikaları çok beğeniyorum yani çok önemli bir amaca hizmet ediyor bence. Yani Türk sanayisindeki farklı tecrübelerdeki, farklı işte Tolga Yanaşık işte Ali Rıza Bey işte etraftan networkten şey yaptığımız bunlar kendi alanındaki sektöründeki lider insanlar hani ben 23 yıldır bu dünyadayım. Herhalde 400’den fazla fabrika gezmişimdir. Türkiye’de gitmediğim yer kalmadı. Türk sanayisine dair fikrim olduğunu düşünüyorum. Hem akademik anlamda hem şey anlamında akıllı fabrikalar bu anlamda iyi bir amaca hizmet ediyor bu interaktif olması da bence değerli, bir tür mini MBA gibi de oluyor. Ben kendimde izliyorum aslında. Şimdi Ali Rıza Bey’den, Tolga Yanaşık’tan bu gibi isimlerden yani arkadaşımda bir kısmı tabi ama farklı uzmanlıklarını öğrenmek değerli ve kendi dilinizde bulabildiğiniz için bu anlamda tebrik ediyorum sizi. Başarılarınızın devamını diliyorum.

Ekin Tazegül: Çok teşekkürler abi. Katıldığın içinde yeniden teşekkürler. Zaman ayırdığın için. Görüşmek üzere.

Bilgehan Baykal: Sağlıklı günler diliyorum.

Write A Comment