Akıllı Fabrikalar olarak hazırladığımız Dijital Dönüşüm Sohbetleri’nin konuğu BrandIT Mühendislik Kurucusu Özgür Aslan… Ekin Tazegül endüstriyel nesnelerin interneti (IIoT) konusunda merak edilenleri sordu, Özgür Aslan yanıtladı…
Ekin Tazegül: Akıllı Fabrikalar olarak yapmakta olduğumuz Dijital Dönüşüm Sohbetleri’nin yeni döneminde yeni stüdyomuz da, E Ofis’in Flora Plaza Şubesi’nde sizlerle birlikteyiz. Bugün sevgili dostum aynı zamanda da BrandIT Mühendislik’in Kurucusu sayın Özgür Aslan ile beraberiz. Dilersen ilk sorumla başlayayım abi.
Özgür Aslan: Tabi.
Ekin Tazegül: Abi şimdi IoT dediğimizde bilgisayarımızdan, telefonumuzdan buzdolabına kadar her şeyi artık internete bir şekilde bağlıyoruz. Hatta nesnelerin interneti değil artık her şeyin internetinden bahsetmeye başladığımız günlerdeyiz. Peki endüstriyel sahalarda hangi araçlardan neden veri topluyoruz, hangi verileri topluyoruz? Biraz bundan bahseder misin? Neden nesnelerimizi internete bağlı hale getiriyoruz?
Özgür Aslan: Endüstriyel nesnelerin interneti dediğimizde şuan bizim kullandığımız, insanların kullandığı internetten farklı olarak bir işletmenin üretim tesisinin ve makine imalatçısının kullandığı bütün veri kaynaklarını aynı ağa bağlamaktan bahsediyoruz.
Şimdiye kadar bu nesnelerin interneti teknolojisinden önce kullandığınız veri kaynakları insanlardı ki o insanları bir ağa bağlamak için yazılımlar veya kâğıtlar kullanıyorduk. Ve ERP gibi CRM gibi hazır yazılımlar kullanıyorduk. Endüstri 40 teknolojilerinin gelişimi ile beraber bu ağa bir de makineler ve makinelerin yarattığı yönetim sistemleri, scada gibi otomasyon sistemleri de eklenmiş oldu. Artık bu sistemlerin de verilerini alıp biriktirip kullanma ihtiyacımız oldu.
Bunlar üretim yapan makineler, ürünlerin yarı mamüllerin, hammaddelerin veya bitmiş ürünlerin tutulduğu stok alanları, etrafta mal götüren eşya taşıyan forkliftler. Hat sonunda çalışan, hat başında çalışan operatörler; sistemlerin, yazılımların arkada kayıt yapan veri tabanları… bunların hepsi birer nesne oldu ve bu endüstriyel nesnelerin aynı ağa bağlanmaları, endüstriyel nesnelerin internetini oluşturmaya başladı.
Burada önemli olan da daha önce hiç veri almadığınız makinelerden, ekipmanlardan aldığınız verilerin, aldığımız verinin boyutu daha önce bizim tuttuğumuz insanların tuttuğu veya yazılımların tuttuğu verilerin onlarca katı hatta binlerce katı olabiliyor. Bu yeni teknoloji bize daha hızlı veri almayı, anlamlandırıp kaydetmeyi sağladı. Bunun için yeni yeni teknikler, yeni yeni yazılımlar geliştirdik. Özellikle bunun sonunda da bulut teknolojisini eklemem lazım.
Ekin Tazegül: Şimdi abi çok güzel üretim sahasında birçok ekipmandan birçok araçtan hatta insanlardan vs. veri topladığımızdan bahsettik. Peki bu verileri topladık. Daha önce geçmişe yönelik veriler de topluyorduk. Hatta bunları depoluyorduk. Şimdi anlık olarak veri toparlamaya başlayarak bununla ne yapıyoruz? Bu kadar veriyi topladık ama ne yapacağız?
Özgür Aslan: Öncelikli olarak endüstri 40 bizim daha hızlı karar verecek sistemleri kullanmamızı sağladı. Bunun sebebi şu: Eskiden benim de çalıştığım fabrikalarda dünün verisi, geçen haftanın verisi toplanıp raporlanıp her gün sabah dün ne olmuş toplantıları geçen hafta ne oldu toplantıları haline getiriyorduk.
İşte bu kadar bilgiyi alıp biriktirmek bize daha hızlı karar verebilecek karar destek sistemleri sağladı. Bu karar destek sistemleri o an için içinde bulunduğumuz durumu doğru yansıtması ile beraber. Bundan sonra önümüzdeki birkaç saati, belki vardiyayı, belki birkaç günü, ne olabileceğini, olasılıkları, onunla ilgili ne önlem alırsak ne karar verirsek sonucunun ne olacağı konusunda bize destek veren sistemlerden oluşuyor aslında.
Bu verileri eskiden veya bundan on sene önce tuttuğumuz o yazılımlar veya insan kaynaklı toplanan veriler az olduğu için bugüne kıyasla o büyük veri big data dan daha az olduğu için bunları tutmak, raporlamak, analiz etmek kolaydı. Artık daha önceden yazılımlardan ve insanlardan gelen verinin bin katı binlerce katı daha çok veriyi alıp, anlamlandırıp, kaydedip bunu analiz etmek için çok daha güçlü sistemlere ihtiyaç duyuldu. Bu güçlü sistemlerde bize daha hızlı öngörü veren, daha hızlı tahminleme yapan, kestirim yapan yazılımları sağladı.
Ekin Tazegül: Abi burada dediğinden aslında biraz da şunu anlıyorum, eskiden pazartesi toplantıları vardı, hep beraber otururduk: Geçen hafta ne oldu, nereye gidiyoruz, ne yapacağızı konuşuyorduk. Şimdi artık anlık olarak veri alıp ne oluyor, ne yapmalıyız, ne yaparsak gelecekte ne olur, biraz daha buna bakıyor hale geldi.
Şimdi anlattıkların kulağa çok hoş geliyor ama bunun bir de maddi tarafı var tabiki. Bu şekilde bir nesnelerin interneti projesi yürütmek için ne kadarlık bir yatırım yapmak gerekiyor ve bu yatırım karşılığında nasıl bir geri dönüş bekleniyor? Her boyutta firmanın bu yatırımı yapması gerekir mi? Bundan gerçekten bir fayda sağlayabilir mi? Yoksa belli bir dijital olgunluğa erişmiş olan firmaların yapması mı çok daha mantıklıdır acaba?
Özgür Aslan: Birbirinin içine geçen iki soru aslında bu ve etki ve değer arasındaki geçişi simgeliyor. Öncelikle her işin maliyeti, özellikle endüstriyel anlamda yapılan her projenin maliyeti sağlayacağı fayda ile oranlıdır. Böyle projelerde endüstriyel dijitalleşme projelerinde yaptığınız yatırımın bir yıl içinde geri dönüşünü sağlayabiliyorsanız bu başarılı proje olduğu anlamına gelir.
Şöyle tarif edeyim, siz yaptığınız proje ile üretim tesisinde 3 konuda iyileşme beklersiniz. 3 konudan en az bir tanesinde iyileşmek istersiniz. Bu nedir? Ya hammadde maliyetlerinin, girdi maliyetlerinin veya işte bu kaliteyle ilgili olan maliyetlerinin düşmesi, işçilik maliyetinin azalması veya enerji maliyetlerinin düşmesi. Bu maliyetlerden herhangi birini düşürecek bir dijital dönüşüm projesi yapıyorsanız yıl sonunda yaptığınız uygulamanın maliyeti ile kazandığınız değerin arasındaki farka bakacaksınız.
O yüzden dijital dönüşüm projelerinde 10.000 $, 50.000 $, 100.000 $ tamamen firmanın kendi kapasitesi, kendi cirosu veya verimliliği hatta verimsizliği ile doğru orantılıdır.
İkinci konuya gelirsek, evet, firmaların böyle projelere başlamak için gerçekten önemli bir altyapıya ihtiyaçları var. O da, otomasyon ve endüstriyel haberleşme altyapısı. Bu konuda Akıllı Fabrikalar ile beraber çok projeler yürütüyoruz. Akıllı Fabrikalar bizim için müşteri adaylarımıza gidip onların dijital olgunluk seviyesini ölçüyor. Bu dijital olgunluk seviyelerinde önce nereden başlamaları gerektiğini, mevcut durumlarını, hedeflerini ve aradaki yol haritasını çiziyor. Bize de aslında o yol haritasındaki yeri konumlamamız, yapmamız gereken şeyleri yapmamız kalıyor. O açıdan Akıllı Fabrikalar’ın bu danışmanlık hizmeti hem müşterilerimizin hem de bizim işimize yarıyor.
Oradan sonraki noktada biz devreye giriyoruz ve ihtiyaçları olan bütün dönüşüm teknolojilerini dijital dönüşüm projelerinde uçtan uca hizmet olarak verebiliyoruz.
Ekin Tazegül: Aslında böyle bir yatırım yapılacaksa da (elbette genellikle yapılmıyor ama) yatırımın geri dönüşüne bakmak lazım. Normalde inşaat sektöründe vs. 15 yılda bir yatırımın geri dönüşü olsa karlı bir yatırım olarak görülüyor ama bilişim sektöründe bu bir yılla herhalde sınırlı. Bir yılda geri dönüşünü vermiyorsa hiç o projeye girmemek çok daha iyi olabiliyor anladığım kadarıyla.
Şimdi Abi endüstriyel nesnelerin internetinden enine boyuna bahsettik. Fakat sektörlere göre eminim ki kullanımları da değişiyordur. Şimdi senin şu ana kadar yaptığın projeleri de biraz baz alarak hangi sektörlerde nasıl çözümler sundunuz ve bunun karşılığında firmalardan ne değişti? Birazcık başarı hikayelerini de dahil ederek bize anlatabilir misin acaba?
Özgür Aslan: Öncelikle üretim sektörünü ikiye ayırabiliriz. Birisi kesikli üretim diğeri de sürekli üretim. Kesikli üretimi farklı operasyonlardan geçen üretimler olarak anlatabiliriz. Otomotiv veya belli gıda sektörleri buna çok büyük örnek.
Bir hammaddeyi alıp farklı farklı operasyonlarda farklı atölyelerde veya farklı makinelerde ara işlemlerden geçirip, en sonunda son ürün haline getirme işlemine kesikli üretim diyebiliriz. Sürekli üretimde ise çelik üretimi, kâğıt üretimi gibi bir bant bir akış, belki kimya sektörü gibi sürekli devam eden bir yerlerde kesilmeyen yani ürünü belki de görmediğiniz üretimlerden bahsedebiliriz.
Burada kullandıkları teknolojiye göre endüstriyel IoT kullanım alanı değişiyor. Sürekli üretimden başlarsak kimya tesisleri, petrokimya tesisleri de olabilir veya boya gibi tesisler, sıvı üreten gıda firmaları gibi yerlerde halihazırda otomasyon teknolojileri çok daha iyi olduğu için zaten bu alanı anlık izlemek ve anlık raporlama sistemlerine sahipler. Biz bu günlerde bu çalıştığınız firmalarda anlık scada sistemlerinin üzerine öngörü, kestirimci analitik içeren uygulamalar yerleştiriyoruz.
Burada sahadan veri toplamamız nispeten kesikli imalata göre çok daha kolay olduğu için hazır aldığımız veriyi tahminleme, kestirim hatta reçetesel analitik sistemlerinde kullanabiliyoruz. Burada firmalar neyi sağlıyorlar, ne fayda alıyorlar?
Kesikli üretimde ise durum biraz daha kritik. Çünkü bundan 10 – 15 yıl öncesine bakarsanız hiçbir firma alacağı makineyi içindeki verileri üçüncü parti yazılımlarla veya sistemlerle haberleşir şekilde almıyordu. Yani makinenin hızlı olması, uygun maliyetli olması ve bakımı az olması yeterli bir kriterdi. Şimdi bulunduğumuz durumda o makinelerin konuşabiliyor olması, endüstriyel protokollerle, başka makinelerle veya başka sistemlere konuşabiliyor olması önemli. O açıdan kesikli üretim yapan firmalarda ilk baştaki o endüstriyel otomasyon ve haberleşme yatırımı kritik bir arka plan oluşturuyor.
Bundan sonraki iş ise daha önce hiç canlı veri ile üretimi yönetmemiş veya bunu öğrenmemiş firmalara, anlık veri ile üretim yönetimi kültürü aşılamamız gerekiyor. Bu kültürü almak bile, yani dünün verisi ile dünün gazetesi ile bugünkü borsa yatırımını yapmak yerine anlık veri ile anlık karar verme yeteneği kazanmaya çalışıyor firmalar. Bu yeteneği kazandıktan sonra, ki ortalama bir tesiste bizim yaptığımız gıda, elektronik, otomotiv gibi müşterilerimize yaptığımız işlerde en az bir sene alıyor bu. Yatırımı yapıp veriyi gelip alıp önünüzde öngörü sistemleri kursanız da çalışanların o anlık veri ile karar verme kültürünün yerleşmesi yaklaşık bir seneyi alıyor.
Bu ilk yılda sağlanan yüzde 5 yüzde 15 arasındaki verim firmaların bu projelere devam etmesini ve daha fazla iyileştirme daha iyi öngörücü sistemler geliştirmeye çalışmasına yol açıyor, o da bizim açımızdan sevindirici.
Ekin Tazegül: Abi son soru demiştim ama aklıma bir soru daha geldi. Eğer iznin olursa sana da o soru yöneltmek isterim. Sanayide özellikle gezdiğimiz firmalarda çoğunlukla görüyoruz ki eski makineler kullanıyor, özellikle Türkiye sanayisinde. Peki bu eski makineleri de internete bağlı hale getirebiliyor muyuz? Onlardan da anlık olarak veri toplayabiliyor muyuz? Bunu da sormak istedim.
Özgür Aslan: Evet sahada çok fazla konuşamayan makine var. Bu makinelerden veri almanın birçok yöntemi var. Normalde bir çoğu PLC kullanıyor, programlanabilir logic kontrol kullanıyor, ve oradan almak istediğimiz verinin ne olduğuna bağlı olarak ilave sensörler, ilave PLC’ler veya dönüştürücüler kullanabiliyoruz.
Burada 2 tane şey öne çıkıyor, o makinedeki bütün parametreleri, bütün sensör verilerini almak bizim için faydalıysa, yani firmanın endüstriyel IoT projesine veya dijital dönüşüm projesine girişi için sebebi olan o iyileştirmeyi sağlayacak veri o makinede varsa evet o makinanın bazen otomasyon altyapısını yenilemeye kadar gidebiliyoruz. Ama projenin ilk başında yaptığımız, önce makinenin çalışıyor olup olmaması veya hangi arızayı verdiği bilgisini almak bile yeterli oluyor. Bunun için de temel basit ve uygun maliyetli veri okuma cihazlarından kullanıyoruz.
Ekin Tazegül: Çok teşekkürler abi, benim bugün sana sorularım bu kadar. Senin son olarak eklemek istediğin bir şeyler var mıdır?
Özgür Aslan: Türkiye’de bu işe başladığımız 2016 yılından beri inanılmaz değişimler oldu. O zaman makinelerden veri alabilmek ve bunu canlı gösterebilmek çok önemliydi. Ama şimdi artık orayı çoktan geçtik.
O açıdan dünyanın çok gerisinde olduğunu düşünmüyorum. Sadece yetişmiş personel, yetişmiş mühendis tarafında hala büyük bir açığımız var. Teknolojiye erişimimiz iyi. İyi geliştirebiliyoruz. Biraz daha kendimizi eğitmeye önem vermemiz gerekiyor.
Ekin Tazegül: Çok teşekkürler abi çok keyifli bir sohbetti benim adıma. Umuyorum ki izleyicilerimiz de bizim kadar keyif alacaklardır. Evet, bugün BrandIT Mühendisliğin Kurucusu Özgür Aslan’la beraber endüstriyel nesnelerin interneti hakkında konuştuk. Önümüzdeki zamanlarda farklı konular ve konuklarla da Dijital Dönüşüm Sohbetlerine devam ediyor olacağız. Şimdiye kadar ayırdığınız vakit için çok teşekkür ederiz. Kendinize iyi bakın.