Akıllı Fabrikalar üretim sektörü sohbetlerinin konuğu PTC Teknik Bölge Müdürü Mete Ömerali … Ekin Tazegül sordu, Mete Ömerali PLM (Ürün Yaşam Döngüsü Yönetimi) konusunda bilgi, deneyim ve görüşlerini anlattı.
Ekin Tazegül: Akıllı fabrikalar olarak yapmakta olduğumuz Endüstri 4.0, Sanayi 4.0, 4. sanayi devrimi, dijital dönüşüm, verilerin ve araçların harmonisi artık hangisini tercih ediyorsanız bu konuda yapmakta olduğumuz sohbetlerin bir diğerinde PTC teknik bölge müdürü Mete Ömerali ile ürün yaşam döngüsü üretimi hakkında konuşacağız. Abi hoş geldin nasılsın öncelikle?
Mete Ömerali: İyiyim Ekin sağ ol, sen nasılsın?
Ekin Tazegül: Ben de iyiyim teşekkürler. Uzun zamandır seninle tanışıyoruz, tabi bazı projelerde beraber çalışma şansımız da oldu o yüzden biliyorum ki ürün yaşam döngüsü yani PLM konusunda aslında bu ülkedeki en yetkin kişilerden birisin. O yüzden böyle bir sohbeti seninle gerçekleştireceğim için ayrıca mutluyum, katıldığın için öncelikle çok teşekkür ediyorum.
Mete Ömerali: Ben de davet ettiğin için çok teşekkür ederim.
Ekin Tazegül: İstersen izleyici ve dinleyicilerimiz için seni tanıyarak başlayalım abi. Mete Ömerali kimdir?
Mete Ömerali: Tamam. İsmim Mete 1986 yılında İzmir’de doğdum. Lisansımı İzmir’de Bilgisayar Mühendisliği üzerine yaptım. Daha sonrasında bir start up deneyim ve hemen akabinde de İsveç’te yüksek lisansımı yazılım proje yönetimi alanında gerçekleştirdim. Aynı bu noktada PTC ile de tanıştım. Bir iş teklifi vesilesiyle ve hemen akabinde beni Almanya’ya yolladı PTC, 6 ay PLM üzerine çok detaylı bir eğitim aldım orada. PLM’in tüm modüllerini, tüm detaylarını hem satış anlamında hem daha sonrasındaki kurulum, destek, müşteri memnuniyeti vs. gibi birçok konuda PLM ile ilgili detaylı bir eğitim aldım. Daha sonrasında PTC’de çalışmaya başladım kuzey ülkelerinden sorumlu olarak, yaklaşık 3 sene o pozisyonda çalıştım ve son 6 yıldır da Türkiye’de gelişen pazarlar bölgesinden sorumlu teknik bölge müdürü olarak çalışıyorum. Yaklaşık 10’a yakın yıldır PTC firmasındayım ve birçok ülkeden de sorumluyum. Aynı zamanda da İstanbul da İTÜ’de işletme mühendisliğinde doktora eğitimimi şu an sürdürüyorum.
Ekin Tazegül: Teşekkürler. Ben sorularıma Ürün Yaşam Döngüsü Yönetiminin ne olduğuyla başlamak istiyorum. Tabi burada Ürün Yaşam Yönetimini anlatırken yani PLM’i anlatırken Ürün Veri Yönetimi yani PDM’den farkına da biraz değinmeni isteyeceğim.
Mete Ömerali: Tabii. Şimdi aslında PDM çok daha bilinen bir tanım, oradan başlarsak eğer bu aslında bir kısaltma PDM, PLM bunlar kısaltmalar. PDM ürün data yönetimi, PLM’de ürünün yaşam yönetimi yani Product Lifecycle Management olarak aslında dilimize giriyor. PDM sadece verinin yönetilmesiyle ilgilenen çok daha basit aslında herkesin anlayacağı dilden anlatmak gerekirse biraz dropbox vari, file sistem gibi tüm verileri orada saklayalım ve elimizde bir versiyon olsun, onun yedeklemesini falan alabilelim, bu veriyi yönetelim kadar limitli bir şey ama bütün
Yine faydaları var bu arada proje yönetimi gibi farklı alanlarda da kullanılabiliyor bu yazılımlar ama temel çıkış noktaları data yönetimi ama PLM’i PDM’den ayıran en temel özellikler, en temel farklar bir ürünü ifade eden konu genellikle yanlış bir algıyla CAD dataları, üç boyutlu tasarım verileri ile limitli olduğu düşünülüyor, Türkiye’de de böyle, dünya genelinde de aslında böyle bir algı var ve ürünü ifade eden verinin sadece CAD datasından ibaret olduğunu düşünen biri veya bir firma aslında bir ürünü ifade eden belki %80, %90 kadar önemli veriyi de göz ardı ediyor oluyor. İşte PLM burada devreye giriyor.
Ekin Tazegül: PLM ’in ne olduğunu öğrenmişken belki bu noktada PLM kullanımı bir firmaya ne katar bundan da bahsedersen iyi olabilir.
Mete Ömerali: PLM kullanımı hem firmaya hem bireylere çok şey katması ön görülen yazılımlardır. Firmaya aslında en çok düzeni getirir bence. Çünkü firmalarda en çok sıkıntı ,ki ben proje yönetimi yüksek lisansındayken de bununla ilgili birçok makale okumuştum bununla ilgili teoriler de var,
Yani benim bulamadığım bir veriyi sana sormam, senin bulamadığın veriyi başkasına sorman o veriyle ilgili kütüphanede veya işte dosyalar içinde saatlerce arama yapmamız sonunda aslında bulmamız gereken şeyi bulmamız ama buraya kadar geçen o %70 zaman çöpe giden zaman çünkü bizim asıl işimiz oradan sonra başlayacak. PLM sistemleri bu zamanın bir kere önüne geçiyor, bu zamanın kaybının önüne geçiyor. Zaman kaybının ötesinde sistematiklik getiriyor firmaya belki de en önemli konulardan bir tanesi artık kimse kafasına göre bir değişiklik yapmıyor. Bunu bir sistem üzerinden yönetiyor. Tüm değişiklikler ne zaman yapılmış? Kim tarafından yapılmış? Dökümante ediliyor. Bir firmanın, bir sonraki ürünü geliştireceğinde bir önceki ürünü geliştirirken neler yaptığının çok güzel bir haritası ortaya koyuyor, raporlamalarını ortaya koyuyor. Ve firma içinde zamanın nasıl harcandığını, üretkenliğin nerelerde kaybolduğunu ortaya çıkarıyor. Bunu bir harita gibi düşünebilirsin veya buna, işte nasıl diyeyim, üretim süreçlerine büyüteçle bakmak gibi düşünebilirsin.
Ekin Tazegül: Şimdi baktığımızda aslında her firma şu an da PLM kullanmıyor. Burada hangi firmaların PLM kullanmasının gereklilik olduğunu söyleyebiliriz?
Mete Ömerali: Güzel bir soru.
Ama burada ufağın tanımını doğru yapmak gerekir. Bizim görüşümüz, benim şahsi görüşüm ve firmamın da görüşüne yakın bir şekilde, bu arada ben bu konuşmaları yaparken hep PTC üzerine değil ama genel bir PLM anlatmaya çalışıyorum dolayısıyla çok firmadan firmaya da değişmeyeceğini düşünüyorum, eğer bir tasarımcı varsa veya iki tasarımcı varsa ve bunlar aynı lokasyondaysa belki bu PLM sistemi kullanmak yerine bu haberleşmeyi çok rahat yapabilirler. Çoğu zaman veriyi nereye koyduklarını süreçlerin nasıl akacağını zaten çok iyi biliyordur bu insanlar. Ama sayı ikinin üzerine çıkamaya başladığında, ki çok yukarılara çıkmasına gerek yok beş bile olduğunda hele ki lokasyon sayısı birden fazla olmaya başladığında, ki mesela pandemi de şu an bunun en uç noktasını görüyoruz belki de. Ofislere gidemiyoruz, iletişimlerimiz her ne kadar web tabanlı sürse de oldukça limitli ve dolayısıyla bu noktadan itibaren tüm firmaların PLM kullanmasının bir zorunluluğa yaklaştığını ön görüyoruz. Ama sayıları 10’un üzerinde olan ,bu arada sadece tasarımcı veya ar-ge personeli gibi düşünmemek gerekir; satın alma, üretim planlama, ar-ge personelleri, ürünü üreten shop floor dediğimiz üretim hattındaki çalışan insanların da dahil edildiği sayı, toplamda eğer 10’u geçiyorsa eğer 20’yi geçiyorsa 100’lerden bahsetmiyorum bile bir PLM sistemi kullanmamak çok büyük sıkıntılara sebep olabilir.
Ekin Tazegül: Sektördeki birçok firma bir PLM modülü kullanmayı düşündüğünde ya aslında biz ERP kullanıyoruz neden bir de üzerine PLM kullanalım gibi bir yaklaşım sergileyebiliyor. Belki ERP’nin PLM ’den farkı nedir ya da PLM’in ERP’den farkı nedir buna biraz değinirsen, açıklık getirmiş olabiliriz.
Mete Ömerali: Çok doğru bir nokta bu. ERP sistemleri daha öncesinde yani bundan yaklaşık 20 sene önce PLM daha yeni yeni hayata girerken ERP sistemleri aslında vardı ve kullanımları daha yoğundu. Dolayısıyla bu bir alışkanlığa sebep oldu ve her şeyin ERP’de yönetilmesi gibi bir fikir var firmalarda ve insanlarda. Dolayısıyla tüm süreçlerin, her şeyin neyle ilgili olursa olsun ERP ’de yönetmeye çalışıyorlar.
Bunlardan en önemlisi esnekliğinizi yok eder. Mesela az önce söylediğimle biraz çelişkili oluyor gibi düşünebilir insanlar, az önce ne demiştim PLM size sistemsel bir düşünme tarzı getiriyor, sistem getiriyor ve sistemler genelde özgün düşünmeyi de biraz baltalarlar. Çünkü bir sistemin içine hapsettiğinizde insanları, fikirlerini çok rahat beyan edemeyebilirler. Ama PLM aslında bunu yaparken, bu özgün fikri yaratmayı da bir ERP kadar baltalamıyor. Dolayısıyla PLM kullanan insanlar, hala özgünce tasarım fikrini ortaya atabiliyorlar, bunları yönetebiliyorlar. Belirli bir noktaya geldikten sonra belki bir ERP entegrasyonunu düşünmeleri gerekir firmaların.
ERP ürünün tasarımı bittikten, üretim planlaması da bittikten sonra üretileceği noktada aslında firmaların devreye alacağı, stoklarını tutacağı; hatta stok tutmak için de ayrı yazılımlar var, müşteri ilişkilerini yönetmek için de ayrı yazılımlar var. Belki ERP bunlardan da ayrışmalı ama benim konum olmadığı için o detaylara çok girmiyorum. Ama ürün üretildikten veya üretilmesine karar verildikten sonra faturalama vs. gibi işlemler ERP ‘de yürütülmeli. Ama ondan önce ürünü ifade eden tüm tasarımsal süreçler PLM’ de yürütülmeli diye düşünüyorum.
Ekin Tazegül: Burada abi aslında çok kritik bir şey söyledin. ERP’ de daha sonra entegre olabilir, başka sistemlerden bahsettin bunlara gereksinim duyulabilir diye peki PLM sistemlerinin belki de senin kullandığın PLM çözümü özelinde hangi sistemlerle entegre çalışabilmekte?
Mete Ömerali: Evet şöyle düşünebiliriz, bir ürünü tasarlayacaksanız bir firma olarak hangi aşamadan başlıyorsunuz? Çünkü ürünün yaşam döngüsü demek ürünün daha doğmadan, bebekliğinden bile öncesinden başlayarak o fikirler bir ürün üretelim fikriyle başlıyor aslında. Sonra fikir aşaması, müşteri ihtiyaçları bazen geliyor. Müşteri diyor ki ben şöyle bir ürün istiyorum beni a noktasından b noktasına götürsün istiyorum ama aynı zamanda bunu yaparken de maliyeti çok düşük olsun istiyorum gibi fikirlerini söylüyor. Sonra bunlarla ilgili gereksinimler yaratılmaya başlanıyor. Çünkü her müşteri talebi illaki bir gereksinimi karşılamak zorunda değil veya birçok müşteri talebi bir gereksinimi de karşılamıyor olabilir. Bu gereksinimler belirlendikten sonra bir ürün ortaya çıkarırken ne yapıyoruz? Dizayn tasarımlarının nasıl olması gerektiğini daha üst seviyeden dökümante ediyoruz. Daha sonrasında ancak biz bu şablonu oluşturup ürün tasarımına gerçek anlamda üç boyutlu veya iki boyutlu modellemenin yapılmasına, elektrik ve mekanik yapılmasına ihtiyaç duyuyoruz süreç böyle devam ediyor. Sonra üretilebilirliğine bakıyoruz. Servis edilebilirliğine bakıyoruz. Bunlar PLM ’in çok önemli komponentleri. Ve son noktada da ürünü üretiyoruz, sahaya veriyoruz. Burada kalite süreçleri de var hepsini kapsayan. Ürün üretildikten sonra da artık Endüstri 4.0’la birlikte bağlı bir kalite yönetimi de ihtimaller içinde ,ve aslında fayda sağlayacak konulardan bir tanesi, yani dizayn tasarım fikrinin, yani design intent denen konunun gerçekten kullanıcılar tarafından doğru algılanıp algılanmadığı, yani bana verilen arabayı ben aslında tasarlandığı şeklinde mi kullanıyorum yoksa çok yanlış bir şekilde mi kullanıyorum? Eğer çok yanlış şekilde kullanıyorsam ürünüm mü değişmeli, benim kullanıcı ihtiyacım mı veya kullanım şeklim mi değişmeli? Ve en sonunda da o ürün bir noktada ya geri toplanıyor ya da geri dönüştürülüyor bir şekilde. Bu sürecinde aslında takip edilmesi belki o üründen yeni ürün yaratılması böyle bir ihtimal de olabilir firmanın yani tersine lojistik faaliyeti de diyebiliriz. Bütün bunların da yönetilmesi gerekiyor PLM bunların hepsine değiyor öncelikle onu söyleyeyim. Bunların hepsini PLM’de üretmek zorunda mısınız? Hayır ama bunların hepsini üretmek zorundasınız. Örneklendirmeye çalışalım gereksinim yönetimini yöneten bazı gereksinim çözümleri var. Bazı PLM sistemlerinin içinde gereksinim yönetimi modülleri var ama biz genel konuştuğumuz için bir ürün üzerinden gitmiyorsak eğer, eğer siz gereksinim yönetimini PLM’ de yapmıyorsanız PLM kabiliyetlerinizin içinde bu modül yoksa veya siz o firmadan almayı tercih etmediyseniz bir gereksinim çözümüyle entegre etmeniz ve gereksinimlerle ürün aracını bağlamanız gerekir.
Bu tamamen firmanın ihtiyaçları, elindeki mevcut yapılar içinde olmadır. Az önce senin sorduğun soruya ben şöyle bir cevap vermiştim; ERP çok büyük ve PLM oradan biraz pay alıyor, veya bunu demeye çalışmıştım tam böyle ifade etmemiş olsam da. Tam tersi de yapılmamalı yani ERP’nin görevleri de PLM’e bindirilmemeli veya CRM’in görevleri de PLM’den yönetilmemeli teknik olarak buna bir engel yok. Çünkü PLM denilen sistemler de aynı Java ile, C ile yazılmış programlar. Onlar da konfigüre ve kastimize edilebiliyor ama ERP ‘deki faturalamayı PLM’ e almak PLM’nin doğasına uygun olmayacağı için ERP ’deki sert yapıyı PLM’de sağlamak konusunda belki aynı netlikte olamayacağımız için o esneklikler faturalamada ciddi sıkıntılar yaratabilir veya konuya uygun olmayabilir. Dolayısıyla PLM’in ana işi mümkün mertebe ürüne değen noktaları yönetmek ve onu yapmayan tüm diğer sistemlerle de gerektiği noktalarda entegrasyon sağlamak.
Ekin Tazegül: Aslında burada bir sonraki soruma da cevap vermiş oldun. Ben sana planlama, tasarım ve ürün geliştirme noktalarında nasıl toptan çözüm bulabiliyor diye soracaktım ya da nasıl toptan çözüm sunabiliyor diye soracaktım. Bu konuda eklemek istediğin bir şey var mı yoksa az önceki cevabın bu soruyu da kapsadığını düşünüyor musun?
Mete Ömerali: Burada belki biraz BOM, Bill of Material, konseptinden bahsetmek lazım Bill of Material dediğimiz ürün ağacı Türkçe de çevirisi itibariyle. PLM’i nasıl ifade ederiz? PDM’den ayırmak için teknik bir terimle nasıl ifade ederiz dersek, bunu teknik anlamda söylüyorum biraz daha PLM’i bilen insanların belki daha rahat anlayacağı ama daha biraz başa alırsak şöyle de diyebilirim, belki bir ürünü ifade eden alt paydaşlar var, alt parçalar var. Bir araba örneğinden gidelim. Arabanın şasesi, motoru, elektrik aksamları işte hareketli parçaları vs. gibi alt kıvrımlarını dilediğiniz gibi modelleyebilirsiniz. Sonra her bir parçanın içine mesela motoru konuşuyorsak motorun alt kıvrımında pistonlar, diğer motor parçaları, vidalara kadar düşünürseniz hepsini modellemeniz gerekir. Modellemekten kastım üç boyutlu modeli değil ama o yapıyı kurmanız gerekir. Hangi parça, hangi parçanın altında olacak? Bu parçayı satın mı alacağım? Ben mi tasarlayacağım? Üretirken ben mi üreteceğim? Hazır parça olarak mı alacağım gibi. Tüm bu kararları biz ürün ağacı veya BOM yapısı altında yönetiyoruz. BOM’un altına mesela motor ile ilgili örnekten devam edelim. Motorun tasarım parçalarını pistonları vs. bir araya getirip o motor bloğunun oluştuğu üç boyutlu tasarımı bağlıyoruz. Ama her bir parçayı tek tek bağlıyoruz ve bizim BOM yönetiminde belki %100 değil de %150 BOM yani varyasyon yönetiminde yapmamız gerekiyor. Bu ne demek? Biz araç tasarlarken o aracın dizel, elektrikli veya normal benzinli opsiyonları olabilir. Bunlar için farklı farklı motor güçlerinde motorlar kullanıyor olabiliriz her birini tek tek aslında modellememiz gerekir ama spesifik bir kullanıcı sadece bir tanesini seçip onu satın alacak. Ona uygun şekilde de son ürünleri nihai ürünleri de yaratacağız. Ama bu BOM konsepti üzerinde ürünü ifade eden tüm her şeyi CAD tasarımından bahsettik yazılımlardan da bahsedelim biraz. Yazılımların entegrasyonu, dokümantasyonların varsa standartların ISO standardı gibi, ürünü satacağımız ülkelere göre değişebilecek fiyatlama bilgilerini tutmak istiyorsak, tutabiliriz. Parça satın alıyoruz tedarikçilerimizden, tedarikçi iş birlikleriyle ilgili burada verilileri tutabiliriz. Dolayısıyla a’dan z’ye aklınıza ne geliyorsa bunların tamamını PLM’de tutmamız gerekir veya tutmalıyız.
Ekin Tazegül: BOM yönetimiyle ilgili abi yaptığın bir sunumda benim çok hoşuma giden bir cümle kurmuştun. Bir noktada şunu söylemiştin mesela diyelim ki bir firmaya, yine motor örneğinden gidecek olursak,
diye. Sanıyorum ki PLM’le birlikte aslında bir aksamdaki ya da bir parçadaki değişimin etkileyebileceği tüm aksamları bütünde görebilmemizi sağlıyor doğru mudur?
Mete Ömerali: Çok doğru. Biz PLM’i bir ürünü yarattıktan sonra, PLM’de bir ürünü yarattıktan sonra veya onu modelledikten sonra o ürün aslında kendi içinde o parça da bir ürün, motor da bir ürün, araba da bir ürün farklı farklı bakış açılarıyla biz bunu satın mı alsak, kendimiz mi üretsek, a’dan z’ye o ürünün hayatını yönetiyoruz aslında.
Şimdi bu noktada bir ürünle ilgili işte diyelim ki 100 kişilik bir ekibiz sen de tasarımcısın ben de tasarımcıyım. Bizim kendi fikirlerimize göre o parçayla ilgili değişiklikler yapmamamız gerekiyor. Varsayalım ki sahadan şöyle bir bildirim geldi. Parça kırılıyor. Yeterli sertlikte, mukavemette değil ve bu parçayı biz düzeltmek istiyoruz birkaç yöntem olabilir. İlk aklıma gelen iki yöntemden bir tanesi benim diyelim tercih edeceğim yöntem bu. Materyalini değiştirmek işte kullandığım plastikse daha alaşımı kuvvetli başka bir plastik madde kullanmak veya hatta maddeyi komple değiştirip demirden yapmak gibi düşünebiliriz. Ama senin bakış açında belki sadece o et kalınlığı denilen parça kalınlığını artırmakla da aynı sıkıntı çözülebilir.
Bu ikisinin de ciddi etkileri olacak. Bu parça eğer 100 farklı vida örneğinden gidiyorsak bu vida eğer 100 farklı araçta 500 ayrı lokasyonda kullanılıyorsa ve ben kafama göre gidip ya dur ben bu vidanın materyalini işte metalden daha sert bir alaşıma çevireyim dediğim anda bir maliyet analizi yapmam gerekir, iki bu parçanın bu noktada kırılmayacağı ama belki daha hassas noktada diğer parçaları kırabileceğini de ön görmem gerekir. Belki ben o materyali kullanıp, üretebilirim ama yurt dışına satmamla ilgili yasal bir engel de olabilir. Bütün bunları yönetmem gerekir. Ben her şeyi biliyor olamam, her ürünü biliyor olamam ama bu değişiklik yöntemini başlatırken tüm paydaşları bundan etkilenecek olanları, dahil edebilirim bu sürece.
Tabi bu kapsamlı bir değişiklikse, basit bir değişiklikse daha ufak takımları dahil ederim hem bunu yönetirim, dökümante edebilirim hem de herkese PLM şu bilgiyi verir aslında: Der ki bak Mete bir değişiklik yapmak istiyor. Başlamasına sebep olan hata buydu, değişiklikten etkilenecek parçalar bunlar ve bu değişiklik şu kadar zaman içinde yapılacak, şu kadar parça etkilenecek, bu kadar ana montaj etkilenecek. Bu değişikliği onaylıyor musun? Onaylamıyor musun? Ve ben daha sonra o materyali değiştirme kararı aldım veya senin önerinden gidelim et kalınlığını değiştirme kararı aldık 1 milimi 2 milime çıkardık yeterli mi? Değil mi? Gerçekten 2 milim mi yaptım yoksa ufak toleranslar diye düşündüğün şey aslında senin orada belki yüzdeli boyutta hatan mı var?
Bunların da bir şekilde onaylanması revize edilmesi gerekiyor. Bütün bunları da yönetiyor PLM. Değişiklik yönetimi a’dan z’ye yapıyor. Sonra bunu dökümante ediyor ve ileri de mesela bir firmanın hani senin bana ilk sorduğun kısımdan biraz yola çıkayım. Ne değiştirdiğini sorsak bu firmaya
Bu sayede biz gerçekten firmamızın ne kadar verimli çalıştığını, nerelerde hatalar olduğunu çok net analiz edebiliriz.
Ekin Tazegül: Çeşitli şirketlerde, özellikle PLM kullanan şirketlerde birçok faydayı görmekle beraber benim özellikle dikkatimi çeken bir fayda var. O da gerek firma içinden kişilerle gerekse paydaşlar ve tedarikçilerle yetki ve rol bazlı bir erişim sunuyor. Bu yetki ve rol bazlı erişim ne tür faydalar sağlamakta bir firmaya?
Mete Ömerali: Öncelikle hayatın her yerinde olduğu gibi banka işlemleri içinde düşünebilirsiniz bunu. Bankada paranız var ve bu paranızın belki ne kadar olduğunu sadece siz bilmek istiyorsunuz. Ama tabi ki bu paranızla ilgili sizinle işlem yapan bankadaki yetkili de, bu paranızı çekmek istiyorsanız, diyelim mesela hesabınızda 10 lira varsa 5’ini çekmek istiyorsanız işte 5 lirayı çekme talebiniz oldu paranızın da buna uygun olduğunu sistemlerden kontrol edip size bu parayı veriyor gün sonunda. Dolayısıyla onun da bir yere kadar sizin bu paranızı görmesiyle ilgili yetkileri var. Ama o kişinin siz orada yokken ne kadar paranız olduğuna bakmasını, sizin adınıza işlem yapmasını, parayı farklı hesaplarda değerlendirmesini, hatta çekmesini istemezsiniz. Aynı şey üründe de geçerli. Bir ürün bir firma için en önemli asset aslında. Siz tüm gizli bilgilerinizi rekabeti sizi öne çıkaran bilgilerinizi ürünlerde veya süreçlerde saklıyorsunuz üretim süreçlerinde. PLM her ikisini de yönetiyor zaten.
Dolayısıyla bu arada buradaki kurallar da her zaman için firmalarda eşit değil. Mesela bir proje de ben bir ürün için yönetici pozisyonundayken, başka bir üründe o üründeki sadece bir tasarımcı veya sadece değerlendiren biri olan veya sadece bir misafir olarak o projenin içine dahil edilmiş fikri alınacak biri olarak da eklenmiş olabilirim. Dolayısıyla ben her ürünü de eşit şekilde görmemeliyim. Her üründe eşit şekilde değişiklik yapma hakkım olmamalı. Çünkü ben oradaki derinliği ve o etkinin nelere sebep olabileceğini ön göremiyor olabilirim yetkim veya o proje dahilindeki bilgimle. Dolayısıyla PLM birçok yazılımda olduğu gibi kullanıcıları gruplar ve rollere bölüyor genel itibariyle farklı firmalarda, farklılaşan şeyler var. PLM şunu yapıyor farklı PLM’ler farklı farklı yapabilir bunu bazısı ürün bazlı yetki veriyor, bazısı kişi bazlı yetki veriyor. Benim daha aşina olduğum yöntem şu şekilde; hem ürünlerin yaratıldıkları yerlerinde çünkü bazı ürünler birçok üründe kullanılabilecek hazır kütüphane ürünleri bazıları da bizim o an yarattığımız o ürüne spesifik ürünler veya alt ürünler bunların tamamı o ürün grubuna yetkiler çerçevesinde bölünüyor.
Ekin Tazegül: Abi diyelim ki şimdi birisi bizi izledi ve şöyle bir şey sordu kendi kendine ya evet bu PLM’in birçok faydası var bizim şirketimizde de kullanılabilir acaba kullanabilir miyiz? Bu noktada hangi gereksinimleri karşılaması lazım ki böyle bir PLM sistemini kendi içinde kullanabilir hale getirsin firmasını?
Mete Ömerali: Burada çok net bir limit yok öyle söyleyelim. Çünkü PLM kaç tane kullanıcı kullanacaksa ona bağlı olarak büyüyor. Yani senin dediğinle aslında çoğu zaman müşterilerimizden veya potansiyel müşterilerimizden duyuyoruz. Hani evet işte çok büyük firmalar PLM kullanıyor ama işte biz o seviyede değiliz, ufak bir firmayız, bizim için çok maliyetli olur gibi. PLM bir kere kullanıcı bazlı lisanslanıyor genel itibari ile, dolayısıyla ne kadar az kullanıcınız varsa maliyet o kadar az ama tabi kişi bazlı maliyet aynı yani sayı ne kadar değişirse değişsin.
Bundan sonrasında belirli bir bilgi birikimine sahip olması gerekir, o bilgi birikimi tabi ki eğitimlerle kazandırılan, çok basit eğitimler bu arada iki üç günlük, bir haftalık eğitimlerle PLM’i kullanıcı olarak rahatlıkla kullanabilirsiniz. Birçok insan belki bu eğitimleri almadan da kullanabilir yani gerçekten zor sistemler değil. Ama bir eğitim mutlaka fayda sağlayacaktır.
Fakat bunun haricinde şöyle bir gereksinim olsun diye bir durum yok. Hatta daha ileri gidelim.
Bütün opsiyonlar ve hibrit yapılar mevcut. Dolayısıyla eğer bir IT gücünüz yoksa da bu hizmeti bir buluttan alabilirsiniz. Yok biz bunu yapmak istemiyoruz veriler bizim kendi lokalimizde kalsın diyorsanız; kendiniz çok basit bir serverda bunu kurabilirsiniz. Burada da büyük yükler yok. Yani benim kendi iş için kullandığım diz üstü bilgisayarımda da ben PLM sistemini kurup, çalıştırıyorum. Bu arada server tarafından bahsediyorum client tarafından da değil. Normalde asla böyle bir kurulum yapmayız. Onu serverda kurarız ama biz kendi denemelerimiz, demolarımız için bilgisayarlarımıza kuruyoruz. Bilgisayarlarımız çalıştırabilecek kapasitede yani. 10 gb RAMle rahatlıkla çalışabilecek sistemler. Dolayısıyla böyle çok net bir gereksinim yok. Yani illa böyle olacak diye bir limit yok.
Ekin Tazegül: Peki karar verdiler ve böyle bir sistemi uygulamaya koymak istiyorlar bu tarz firmaları nasıl bir süreç bekliyor acaba?
Mete Ömerali: Çok güzel bir soru. Şimdi her şeyden önce adaptasyon ve bunu gerçekten istemek çok önemli. Mesela Türkiye’deki bir tane müşterimizle çalışan biri söylemişti. Bir PLM müdürü gibi çalışıyordu öyle diyelim. Bu arada büyük bir firmadan bahsediyorum. Tahmin ediyorum 150 tane tasarımcısı olan, 1000’e yakın toplam paydaşı PLM’den veri alan bir firmayı düşünün. Dedi ki ilk devreye alırken içeride çok büyük bir şey sıkıntısı vardı yani “biz PLM kullanmak istemiyoruz, bu çok sıkıntılı, benim işim değişecek, ben eskiden böyle yapıyordum, artık böyle yapmak istemiyorum gibi ve ciddi bir ön yargıyı yıkmaya çalıştık”. Ama devreye aldıktan çok kısa bir süre sonra aynı insanlar gelip aman PLM durmasın çalışsın eğer durursa biz çok büyük sıkıntı yaşarız, işimizi yapamayız dolayısıyla ne yap ne et PLM’in verimli çalıştığına emin ol diye yine beni sıkıştırmaya başladılar dedi. Yani onun hayatı hep zor geçiyor ama firmalara tabi ki büyük avantajlar sağlıyor ama bu ilk etapta gerçekten yıkılması gereken veya değerin gösterilmesi gereken önemli bir önyargı.
PLM insanların işini bozan bir şey değil aksine iş yapmanızı kolaylaştırıyor. Siz bir kitap yazmak istiyorsunuz. Bugün o kitabı kağıtlara yazıp düzgün bir el yazısıyla onu gidip matbaada, hatta eski usul dizgi yöntemiyle mi basmak istersiniz? Yoksa işte bugün hep kullandığımız Microsoft Word gibi bir programda yazıp işte istediğim yeri kalın yapayım, istediğim yeri italik yapayım yeni bir şey eklemek istiyorsam araya gireyim ondan sonra da bir tuşa basarak printerdan çıktı alayım mı isterseniz? Gün sonunda kitabı hep siz yazıyorsunuz ama bir tanesinde dizgi süreçleri, daktilo süreçleri, el yazısı süreçleri aylar alırken bir hatayı düzeltmeniz vs. bunda çok rahat ayrıca kopyalanabilmesi de çok çok kolaylaşıyor. PLM’de aynı bu tip avantajlar sağlıyor. Burada ben firmalara şunu tavsiye ederim;
Mevcut süreçlerini çünkü insanlar yazılımlara uymak zorunda değil, yazılımlar insanlara uymak zorunda ben bugün cep telefonumu kullanıyorsam benim hayatımı onun istediği gibi yaşamak için kullanmıyorum ben kendi hayatımı istediğim gibi yaşıyorum gitmek istediğim yere gidiyorum ve biri beni aradığında ulaşmasını istiyorsam bana ulaşabilsin istiyorum. Ben birini aramak istersem arayabilmek istiyorum. Ama rahatsız edilmek istemiyorsam, telefon beni rahatsız etmiyor gelip, kapatıyorum ve bitiyor.
Nispeten önemsiz olanları da belirtin ama onların öncelik olmadığını anlatın. Bir yol haritasının tasarlanması, ürünü size uygun hale getirirken, burada çok kritik bir konu var. Konfigürasyon (configuration) ve kastümizasyon (customisation) diye bu ikisinin ne olduğunu ben hemen belirteyim. Kastümizasyon bir ürünü eğip bükmek ve ürünün izin vermediği şeyleri ona yaptırtmak gibi düşünebilirsiniz. Yani biraz yazılım bilenler için söylüyorum gidip kaynak kodlarını değiştirerek değişiklikler yapmak. Yapılıyor mu yapılıyor. Ama yapılmalı mı? Hayır mümkünse yapılmamalı çünkü PLM sistemleri mesela PTC üzerine konuşursak bizim PLM sistemimiz tahmin ediyorum 30binden fazla müşteride kullanılıyor. Bütün PLM’ler düşünürseniz işte belki yüzbinlerce müşteri PLM kullanıyor ve bu PLM sistemleri de hem birbirleriyle birlikte gelişiyorlar hem pazar ihtiyaçlarına göre gelişiyorlar hem de müşterilerin çözemedikleri sorunu çözmek için gelişiyorlar ve o gelişme aslında tüm müşterilere de açılıyor. Bu sistemi alıyorsanız bu bilgi birikimini de satın alıyorsunuz. Sadece sizin işinizi yapacak bir alan almıyorsunuz. Bu bilgi birikimlerine göre süreçlerinizi değiştirirseniz, tabi ki ben burada süreç değiştirmekten kastım iş yapı süreçleriniz değil temel süreçlerden bahsediyorum, o zaman bu PLM size değer katmaya, sizi daha düzgün şekilde iş yapmaya itebilir ve büyük avantaj sağlar. Ama siz kastümizasyon yapmaya başladıkça PLM’i aslında PLM olmaktan çıkarmaya başlıyorsunuz PLM’e işte ERP işi yaptırmaya başlıyorsunuz diyelim ve bunun getirisi hem size ciddi maliyetler, lisansın ötesinde servis maliyetleri daha sonra bunun toplam edinme maliyetleri , yeni uprgrade edinme maliyetleri ciddi miktarda oluyor. Hem de aslında size fayda katmaktan uzaklaşıyor sizin mevcut işinizi öyle değil de böyle yaptığınız bir yer oluyor.
Ama konfigürasyon böyle değil, konfigürasyon sistemin size izin verdiği değişiklikler. Mesela şöyle düşünün; kullandığınız uygulamaları düşünün Facebook, İnstagram gibi size notifikasyon (bildirim) yolluyor. Ara yüze girip diyorsunuz ki ben şu şu şu bildirimleri almak istemiyorum, sadece şu alanda bildirim almak istiyorum. Bu konfigürasyonu aynı şekilde gidip PLM’de de yapabiliyorsunuz. Diyorsunuz ki ben PLM ekranımın böyle görünmesini istiyorum. Benim için işte ürünün bilgisi, dokümantasyonundan daha önemli onu önce görmek istiyorum. Yaptığım değişiklikleri, son beş değişikliğimi şu tabloda sağ tarafta görmek istiyorum. Bu konfigürasyonu siz yapıyorsunuz, size uygun halde. Bunun firmaya bir maliyeti yok, sizin iş yapış şeklinizi bozmuyor, değiştirmiyor.
Ekin Tazegül: PLM’nin aslında özellikle tasarım süreçlerinde ve izlenebilirlik üzerindeki etkisini sormak istiyordum fakat az önce çok güzel bir örnekle tasarım sürecinde nasıl pozitif bir etkisi olduğundan bahsettin. Peki PLM sistemlerinin ürün izlenebilirliği üzerinde nasıl bir etkisi bulunmakta bunu sorayım sana.
Mete Ömerali: Şöyle ilk tarafı aslında biraz daha tekrar konuşursak PLM birçok süreci yönetiyor demiştik. Klasik bir üretim süreci, waterfall dediğimiz birbirini takip eden modellerle genelde eski usul böyledir. Yazılımda da böyledir, ürün geliştirme süreçlerinde de böyledir. İşte öncelikle fikirler belirlenir, sabitlenir sonra onun nasıl tasarlanacağı belirlenir sonra tasarlanır sonra nasıl üretilebileceğine bakılır sonra üretilir sonra servis tarafına bakılır vs. gibi. Ama gerçek hayat hiç böyle değildir. Gerçek hayatta sürekli değişim vardır. Ürünü geliştirirken rakibiniz başka bir özellikle geliştirir. Sizin de ürününüzü değiştirmeniz gerekir. Müşteri ihtiyaçları değişir. Müşteri çoğu zaman ne istediğini bilmez, böyle teoriler vardır mesela. Hanford yasasıydı yanlış hatırlamıyorsam. Müşteri ihtiyacının ne olduğunu bilmez siz onu göstermeye çalışırsınız ama sonra müşteriden alacağınız bir geri dönüşle ürününüzü buna göre değiştirmek istersiniz belki. Dolayısıyla bütün bu süreçler böyle adım adım arka arkaya gitmediği için biz daha agile dediğimiz daha böyle birbirini takip eden küçük modüllerle ama hep arka arkaya giden değil de paralel de giden aktivitelerle bunu yapmak istiyoruz.
Nasıl bir örnek verebiliriz mesela burada. Örnek veriyorum bir ürünün üretimiyle, üretilebilirliğiyle tasarımını aynı anda yürütmek nasıl olabilir? Bir tasarımcı ürünü üretmeye başlarken, ürün tasarlamaya başlarken üretim mühendisi de aynı ürünün biten taraflarıyla ilgili , daha bütün nihai ürün bitmiyor ama taslak belli ve biten kısımları var. Mesela motor örneğinden gidersek piston bittiyse eğer tasarımı ve yayınlandıysa ben o pistonu nasıl tasarlanacağının, nasıl üretileceğinin tasarlanmasına başlayabilirim. Ve bu sayede ben üç ay bunu yapayım sonra üç ay bunu yapayım demek yerine daha birinci ayında kendi işime başlayacağım için belki toplam 3 artı 3’ten 6 ayı 4 aya indirebilirim ve bu bana ciddi faydalar sağlayabilir. Dolayısıyla bu tip bir izlenebilirlik var, önce onu söyleyeyim. Diğer bir izlenebilirlik de mesela kalite tarafında olabilir. Ben ürünün konfigürasyonunu belirliyorum PLM’de. Kimin, ne gün, hangi ara ürünlerle bu ürünü ürettiğini çok iyi biliyorum. Yani aslında şunu biliyorum Ekin benden bir araba satın aldı ve aldığı arabanın içinde örnek veriyorum cruise control var mı? Kliması otomatik mi manuel mi? Tüm bu konfigürasyonu biliyorum ben PLM üzerinde ve ben eğer o üründen bir de IoT ile veri geri alabiliyorsam senin kullanım koşullarına göre yani sen klimayı hava kaç dereceyken açıyorsun, otomatik modda mı kullanıyorsun, manuel modda mı kullanıyorsun sürekli arttırıp düşürüyor musun vs. buna göre bir yola çıkıp belki sana daha uygun bir klima ara yüzü geliştirebilirim. O zaman bu bağlı kaliteyi de işin içine bağlarsak zaten ürüne de ömür boyu izlenebilirlik sağlayabiliriz. O zaman daha ürün bozulmadan o ürünle ilgili neyin bozulacağını tahmin edip üretim süreçlerimizi değiştirebiliriz, tasarım süreçlerimizi değiştirebiliriz gibi faydalar, izlenebilirlikler sağlayabiliriz.
Ekin Tazegül: Son bir soru sormak istiyorum abi. Bu da aslında ben nihai bir müşteriyim herhangi bir ürünü almak istiyorum ve ürünü üreten bir şirket var. Bu şirketin PLM çözümü kullanıyor olmasının bana yani nihai müşteriye faydası nedir acaba?
Mete Ömerali: Aslında bu çok görülmeyen hatta çok da sorulmayan bir soru ama çok güzel bir soru. Nihai kullanıcı için bence firmanın repütasyonu çok önemli yani ben bir ürün alırken kendimde tüketici olarak aynı şeyi düşünüyorum ben neye göre bir ürün alıyorum? Mesela fiyat mutlaka ki bir faktör ama aynı grup mesela araba almayı konuşalım isim vermeyelim ama herkesin hayalinde şu an düşünsün mesela almak istediği bir arabayı düşünsün çok da uçuk örneklere de gitmek zorunda değiliz. Normal alabileceğimiz araçlar içinden düşünelim diyelim. 4-5 opsiyon var yani 50 opsiyon var ama işte bunlardan 20 tanesi bizim istediğimizin altında kalitede ve fiyatta araçlar onları eledik direk işte belki 20 tanesi bizim almak istediğimizin üzerindeki araçlar onları da eledik. Şimdi geriye 10 tane 5 tane araç kaldı ki tam böyle bizim istediğimiz fiyatta biri 10 liraysa biri 11 lira diğeri 9,5 lira aynı fiyatlarda hepsine hemen hemen aynı şeyler öneriliyor ama hangisi tercih ediyorum? İşte o noktadan sonra aslında birçok teorinin olduğu işin içinde alıcının ya da müşterinin beklentileri ve onun aslında o modellenemeyen ya da zor modellenen durumu ortaya çıkıyor.
Ben bunu şey diye ifade etmeye çalışıyorum müşterinin firmaya duyduğu saygı veya firmadan beklentisi. Çünkü o imaj var ya hani işte bu araba güvenli ben bunu alayım diyorsun veya sen diyorsun ki bu araba sportif bunu almak istiyorum diyorsun işte o repütasyon. Ama burada en önemli konu o ürünün doğru düzgün çalışacağını bilmesi. O varsayım olmazsa olmaz ben dünyanın en güzel görünen arabasını alırsam o beni yolda bırakmaya başlarsa, sık sık kırılırsa, bozulursa, servis süreçleri çok uzun olursa beni mağdur edeceği için ben o arabayı almak istemem veya benim elimdeki manuelle arabam birbirini tutmuyorsa vs. vs. benim hoşuma gitmemeye başlar. İşte PLM aslında bunu düzeltiyor diyebiliriz son kullanıcı perspektifinde. Yani PLM sizin bir ürünü geliştirirken az önce bir örnek vermiştik ya bir değişiklik gerekiyor. Materyal mi geliştirelim? Parçanın kalınlığını mı? Şimdi eğer PLM gibi bir sistem kullanmıyorsak ve biz en yaygın olduğunu düşündüğümüz en hızlı alabileceğimiz kararı aldıysak o karar belki bugünü kurtaracak ama son kullanıcı tarafını ciddi bir sıkıntıya sebep olacak ve bizim onu fark edipte ileride bu değişikliği yapmamız için tabi bu hiç olamayacak PLM kullanıcı anlamında da söylemiyorum tabi ki olabilir yine de ama bu ihtimalleri aşağı çekiyorsun.
Benim o üründen beklentimi doğru dökümante ettiğiniz için gerçekten bunu adresleyebiliyorsunuz belki. Mesela ben bir geri dönüş veriyorum. Diyorum ki ben bu arabada bunları bunları da görmek istiyorum. Bunlar dökümante ediliyor ama kopuk sistemlerde kalıyorsa hiçbir zaman üreticinin o tasarımcısına gitmiyorsa o fikir aslında firma ne kadar saygın bir şekilde bunu tutsa da ürüne yansıtılmayacaktır. Ama işte PLM gibi sistemlerle bu akışı sağlamanızın da aslında o müşteri ihtiyacına geri dönüp buraya beslenebilir. Böylece hem daha kaliteli ürünler üretilir, daha az sorun çıkan ürünler üretilebilir ve müşteri memnuniyeti, müşteri sadakati arttırılabilir son kullanıcı perspektifinde.
Ekin Tazegül: PLM ile ilgili aslında daha sorulabilecek bir sürü soru ve senin de anlatabileceğin daha birçok şey var. En basitinden sadece PLM modüllerini bile sana sormaya kalksam muhtemelen saatlerce üzerine konuşmak gerekecek ama biliyorum ki hem bloğun var hem bir Youtube kanalından PLM ile ilgili daha ayrıntılı bilgileri veriyorsun. İstersen onları da izleyicilerimizle paylaş abi. Daha fazla bilgi almak isteyen olursa biraz da oraya gelsinler.
Mete Ömerali: Teşekkür ederim. Benim adım soyadımdan oluşan meteomerali.com bloğum. Zaten bloğumdaki tüm videolar Youtube ’de duruyor ve Youtube’a da oradan link var zaten. Youtube’da da “PTC Türkiye” diye aratırsanız bulabilirsiniz. https://www.youtube.com/channel/UCXx0_sg8VljX8bxvho5UhvA
Şeye dönelim yani evet oralarda detaylar anlatmaya çalışıyorum ama belki böyle bir genel çerçevede nasıl modüller var PLM’de belki biraz ona değinebiliriz. Temelde en çok kullanılanları söyleyeceğim tabi ki çünkü 20-30 tane modül var PLM sistemlerinin altında ama
Çünkü nasıl bir örnek verebiliriz buraya? Mesela biz araba üreticisiyiz. Arabanın tüm parçalarını, motorun tüm parçalarını tasarlıyorum belki ama motor üretmiyorum onu bir yerden hazır satın alıyor olabilirim o zaman bunun üretilebilirliğiyle, tasarımı farklı olmalı. Servisi de keza farklı olmalı belki ben motorun bir birimine, alt birimine servis vermiyorum. Motoru komple değiştiriyor olabilirim ürün üreticisine göre dolayısıyla böyle bir şeyi yönetmek gerekir. Bunun haricinde tedarikçi iş birliği çok kritik noktalardan bir tanesi. Proje yönetimi çok önemli konulardan bir tanesi, PLM’in hep sunduğu görselleştirmeler hani üç boyutlu tasarım programına sahip olmayan insanlarında bu görselleştirmeleri yapabilmesi önemli, değişiklik yönetimi, doküman yönetimi bunlar PLM’in olmazsa olmaz en çok kullanılan modülleri. Mutlaka atladığım modüller vardır. Üretim planlama mesela şu an aklıma gelen. Böyle modülleri var PLM’in ama bu da gözü korkutmasın kimse için. Belki senin biraz önce sorduğun sorudan hani firmaların ne bekliyor ne yapmalılar konusunda hani bir deyim var ya fili bir parçada yutamazsınız, parça parça yemelisiniz diye aynen böyle
İşte mesela proje yönetimi, data yönetimi ve BoM yönetimi ve değişiklik yönetimiyle başlayayım hatta bunları bile belki biraz BoM’u bir sonraki faz da alayım, değişikliği bir sonraki fazda alayım diyebilirsiniz daha sonrasında da ihtiyacınıza göre firmanın sıkıntı yaşadığı yerlere göre ek modüller eklenerek PLM büyütülebilir böylece hem geri dönüşler hızlanabilir return on investment (ROI) dediğimiz çünkü bir anda büyük yatırımlara gerek yok hem de içerdeki o adaptasyon süreci daha doğru şekilde yönetilebilir böylece de bir çok sıkıntının önüne geçilmiş olur.
Ekin Tazegül: Mete Abi katıldığın için çok teşekkürler. Bence gayet bilgilendirici bir sohbetti, gayet de ayrıntılıydı da. Daha fazla ayrıntıya ulaşmak isteyenler de bahsettiğin gibi bloğuna ulaşabilirler, ben çok teşekkür ederim katıldığın için.
Mete Ömerali: Ben çok teşekkür ederim. Görüşmek üzere, herkese iyi çalışmalar.
Ekin Tazegül: Teşekkürler.