Akıllı Fabrikalar olarak düzenlediğimiz 42 Sohbetleri Seri’sinin ilk konuğu, Türkiye Açık Kaynak Platformu Direktörü Sertaç YERLİKAYA, 42 İstanbul’da gerçekleşen etkinlikte Ekin Tazegül’ün sorularını yanıtladı. Serimizin bu bölümünde 42 İstanbul nedir? Türkiye Açık Kaynak Platformu kimdir? Hangi imkanları sunar? gibi sorulara yanıt bulduk.

Ekin TAZEGÜL: Bugün eğitmenin hiç olmadığı, öğrencisinin ise bolca bulunduğu yazılım okulu 42 İstanbul’dayız. Türkiye Açık Kaynak Platformu Direktörü Sayın Sertaç Yerlikaya ile beraber 42 İstanbul hakkında birazcık sohbet edeceğiz. “42 Sohbetleri” serimizi başlatmış olacağız. Hocam hoş geldiniz, nasılsınız?

Sertaç YERLİKAYA: Teşekkürler, iyiyim Ekin sen nasılsın?

Ekin TAZEGEÜL: Ben de iyiyim. Çok teşekkürler. Bundan 1 buçuk yıl kadar önce Akıllı Fabrikalar’daki ilk video röportajımı da sizle yapmıştım. Bugün de tekrar sizle 42 içerisinde olmak, burayı konuşacak olmak benim için harika. Umarım sizin için de çok keyifli bir sohbet olur.

Sertaç YERLİKAYA: Aynı şekilde 42 Okulları’nda, 42 Sohbetleri’ne birlikte başladığımız için ben de heyecanlıyım, mutluyum. Teşekkür ediyorum.

Ekin TAZEGÜL: Şimdi eğitmen olmadan eğitim deyince tabii ki birçok kişinin kafası karışmıştır. Birazcık buradan da başlamak istiyorum ama biraz daha geniş açıdan şöyle başlayalım dilerseniz. Şimdi ekol 42 diye aslında bir çatı, bunun altında da Türkiye içerisinde 42 İstanbul ve 42 Kocaeli’ den bahsediyoruz. 42 İstanbul, 42 Kocaeli ve çatı olarak da ekol 42 kimdir, neler yapar? Birazcık bize bahsedebilir misiniz?

Sertaç YERLİKAYA: Tabii ki.

Türkiye Açık Kaynak Platformu’nu kurduğumuzda amacımız yazılımcı sayısını artırmaktı Türkiye’de. 2023 hedefi olarak da 500.000 yazılımcı hedefi vardı 2019 yılında. Bugün tabii ki o hedefin çok çok daha üstünde bir yazılımcı ordusuna, ekosistemine ihtiyacımız var. Yazılımcı sayısını artırmak için dünyadaki örnekleri inceledik.

Çeşitli çevrimiçi, sınıf içi eğitim programları vardı. Üniversiteleri de inceledik, farklı eğitim programlarını ve bunların içinden Ekol 42 diğerlerine göre farklılığıyla öne çıktı. Bu farklılık da öğrenmeyi öğretmesi. Bunun için akran öğrenmesini kullanan proje bazlı bir pedagojik sistem üzerine kurgulanmış olmasıydı. 42 okulları ile görüşmeye başladıktan sonra da gördük ki dünyanın üzerinde farklı ülkelerde de faaliyetleri var. Bugün itibariyle artık 42 yi aşan okul sayısına sahip 36’nın üzerinde ülkede ve akran öğrenmesi ile öğrenme sorumluluğunu tamamen öğrencinin aldığı, onun gibi aynı süreçten geçen diğer öğrencilerle projelerini, değerlendirmelerini paylaştığı, takıldığı yerlerde onlara sorarak öğrendiği bir yapı. Eğitmensiz bir yapı ama arkasında çok önemli bir pedagojik çalışma var. Bunun özellikle altını çizmek isterim.

Ekin TAZEGÜL: Peki hocam buradaki eğitim ücretli bir eğitim mi? Yoksa isteyen herkes katılabiliyor mu? Burada özellikle 1 yaş şartı ya da temel bir eğitim gereksinimi şartı gibi koşullar var mıdır?

Sertaç YERLİKAYA: Evet 42 felsefesi öğrenmeyi öğretiyor ve öğrenme sorumluluğunu tamamen öğrenciye veriyor ama maddi sorumluluk öğrencinin üzerine değil, ücretsiz bir eğitim. Yaklaşık 3 sene, 4 sene sürebiliyor. Hızına göre çünkü öğrencilerimiz okuyarak ya da çalışarak devam edebiliyorlar. Bu süre zarfında ücretsiz eğitim alıyorlar ama bunun karşılığında da %100 istihdama da katılım sağlayabiliyorlar. Sistem şirketlerle istihdamın ihtiyacı olan konuları da müfredatın içine ekleyerek bunu sağlıyor. Şöyle söyleyebilirim, Program 21 modülden oluşuyor. Bunun ilk 9 modülü ana eğitim modülü ve 9 modülü bitirdikleri zaman öğrencilerin staja başlayacaklar şirketlerde. Bu artık iş hayatına adım attıkları yarı zamanlı ya da tam zamanlı olarak çalışmaya başladıkları bir dönem olacak.

Ekin TAZEGÜL: Az sonra bu konuya ayrıca değineceğim ama burada herhalde şunu tekrarlamak da faydalı olacaktır.

Aslında 42 tam bir okul ve tam olarak da şu anda sanayinin ve çeşitli çalışma hayatının içerisindeki ihtiyaçları karşılayabilecek kendi kendine öğrenmeyi öğreten ve bu şekilde de problemlere çözüm bulmayı sağlayan bir genel eğitim odağı desek yanlış olmayacaktır herhalde.

Sertaç YERLİKAYA: Çok güzel olur çünkü bir taraftan insan hayatı uzadı, çalışma hayatı uzadı. Bir taraftan bir yazılım dili değil, sürekli yeni yazılım dilleri çıkıyor. Onları öğrenmek gerekiyor. İş dünyasının isterleri sürekli değişiyor teknolojinin hızıyla birlikte. Dolayısıyla önemli olan merak etmek ve öğrenmeyi öğrenmek.

42 de yazılım öğretirken, yazılımın temellerini öğretirken, öğrencilerin merak etmeyi, öğrenmeyi öğrenmeyi ve dayanıklı olmayı öğretiyor. Çünkü dayanıklı olmak, akran öğrenmesine birbirine yorum yaparken o yorumları hazmedebilmek. Ona göre kendini geliştirebilmek başkasına yorum yapabilmek iyi bir yorum aldığı zaman teşekkür edebilmek oldukça kritik meziyetler.

Ekin TAZEGÜL: Şimdi hocam ben de zamanında Kocaeli Üniversitesi’ndeyken “Open Source Kocaeli” diye bir ekip kurmaya çalıştım. Ne yazık ki başarılı olmadı diyelim. Fakat burada “open source” dediğimiz kavramı aslında sizin de bahsettiğiniz açık kaynak kodlu olarak bir yazılımı geliştirmek ya da bir projeyi yönetmek olarak söyleyebiliriz ki sizin de burada unvanınızı özellikle birçok unvanınız olmasına rağmen Türkiye Açık Kaynak Platformu Direktörü olarak söyledim. Bize biraz açık kaynağın olduğundan bahsedebilir misiniz acaba? Bu şekilde olan projelerde ne farklı oluyor?

Sertaç YERLİKAYA: Kocaeli Üniversitesi’ndeki çabanı öncelikle takdir ediyorum. Gerçekten Türkiye’de bir açık kaynak kültürü, paylaşım kültürünün kolay inşa edilemeyeceğini biz de bu süreçte gördük. Açık Kaynak Platformu bu sorunu çözebilmek, bunu kırabilmek için bir araya getirdiğimiz hem şirketler hem topluluklar hem de öğrencilerden oluşan bir yapı. Aslında açık kaynak dediğimiz şey bugün daha çok kullandığımız açık inovasyon.

Dijital dönüşümde de şirketlere baktığımızda araştırmalar gösteriyor ki çalışmalarını kendi sınırları içinde yapan şirketler başarılı olamıyorlar. Sürdürülebilir, rekabetçi bir devamlılık sağlayamıyorlar.

Rakipleriyle, müşterileriyle, tedarikçileriyle birlikte çalışmaları gerekiyor. Bu konsepti ilk yazılımcılar ortaya koymuş, yazılım geliştiriciler, kritik yazılım geliştiriciler, yaptıkları kodları bir çevrimiçi ortamda, GİT ortamında paylaşarak yine dünya üzerinde farklı ülkelerde farklı etkinliklerde yazılımcıların yorum yapmasını ondan faydalanmasına tekerleği yeniden keşfetmek yerine, onun üzerine daha fazla neler geliştirebileceğini düşünmesine olanak sağlayan bir yapı kurmuşlar.

Ekin TAZEGÜL: Herhalde hocam bizim aslında yazılımcı ile ilgili kafamızdaki ikon biraz yanlış. Çünkü aslında baktığımızda nasıl görüyoruz yazılımcıyı? Evde bir masasında oturan ya da ofisteki bir masada oturan ve sabahtan akşama bildiği bilgi birikimiyle ne söylenirse söylensin o anda yazabilen bir yazılımcı aklımızda canlanıyor diye zannediyorum birçok insanda.

Fakat gerçeğe baktığımızda benim de içinde bulunduğum birçok projede de görüyorum ki aslında bir yazılımcı her şeyi bilmekle mükellef değil. Onun yerine eksiklerini araştırıp öğrenip bunları uygulayabilir olmakla biraz da mükellef. Buradaki eğitim müfredatına da bağlayarak aslında siz buradaki öğrencilere “Bakın böyle bir bilgi var, bu bilgiyi alın ve aynı şekilde kullanın” demek yerine burada bir bilgi var, bilginin eksikleri olabilir, araştırın akranlarınızla beraber bunun üzerinde çalışın ve hem kendinizi hem de bir ekip olarak ilerleyerek bu çalışmayı ortaya çıkarabilin

diye diyorsunuz diye varsayıyorum.

Sertaç YERLİKAYA: Çok önemli bir konunun altını çizdin. Yazılımcı masa başında oturarak verilerini yazan bir kişi değil, rolü o değil. Yazılımcının gerçekten dünyayı tanıması, dünyanın problemlerini anlaması, kendini bir insan olarak tanıması, doğayı çok iyi incelenmesi lazım ki karşılaştığı problemleri çözebilsin. Yoksa sadece yazılan kod hayata geçen bir ürüne dönüşmüyor.

Burada nasıl bir müfredat var? Burada öğrencilerimizin 18 yaşında olması gerekiyor. Giriş şartı olarak 18 yaşın ve üstünde olması gerekiyor. Onun dışında kodlama bilmesini beklemiyoruz. Dolayısıyla kodlamayı, yazılım nedir, donanım nedir, ne işe yarar? Burada öğreniyor öğrencilerimiz. Proje bazlı bir eğitim sistemi var. Dolayısıyla proje bazlı olduğu için herkes kendi hızında ilerleyebiliyor. Bir sınıf ortamı yok, herkes her gün herhangi bir bilgisayarı açtığında neyse o günkü görevi onu alıyor. O proje tanımında o görev tanımında beklentiler yazıyor, projenin tanımları yazıyor ve bunu araştırarak öğrenerek gerçekleştirmesi bekleniyor.

Elbette müfredatın içinde sunduğumuz bir takım eğitim araçları var, onları da kullanabilir. İnternetten başka araçlardan da faydalanabilir ya da daha önce o projeyi yapmış olan bir arkadaşına da sorarak onu dinleyerek de ilerleyebilir. Amaç o projeyi tamamlaması, o misyonunu tamamlaması. Böylelikle müfredatta ilerlerken de başarı duygusunu sürekli perçinleyerek artırmasını amaçlıyoruz. Çünkü başarmak, başardığını görmek gerçekten de dayanıklılığı artıran, motivasyonu artıran, merakı artıran bir araç. Bu sistemde de onu vermeye çalışıyoruz.

Ekin TAZEGÜL: İngilizcede bir tabir vardır, “no pain no gain” diye acı yoksa başarı da yok diye aslında siz de burada birazcık bunu öğretiyorsunuz.

Sertaç YERLİKAYA: Kesinlikle! Bu okullarımız 7-24 açık. Farklı saatlerde geldiğinizde yoğunluğu da görme imkanınız var. Artı sabah geldiğinizde de geceden kalmış pain kısmını yaşamış çalışmaya devam eden öğrenci arkadaşlarımız da var.

Ekin TAZEGÜL: Burada aslında şunu söylesek çok da yanlış olmayacaktır diye varsayıyorum.

Burada sadece yazılım eğitimi alan gençler, orta yaşlılar ve yaşlılar bulunmuyor. Çünkü her kuşaktan insanı gördüm kendim burada gezerken. Burada gerçekten yeni bir şeyler öğrenmek isteyen, yazılımı yapmak isteyen, bunun için ortaya çıkabilecek problemleri göze almış ve bu problemlere o anda çözüm üretebilen, ekip halinde çalışabilen, bir dayanıklılık eğitimi alan, açık kaynak kullanımını öğrenen ve bilimum başka konuyu öğrenen gençlerden, orta yaşlardan ve hatta yaşlardan bahsediyoruz.

Buradaki öğrencilere başka hangi eğitimleri ve imkanları veriyorsunuz acaba. Burada gelen ya da gelmeyi planlayan birisi öncelikle şunu sorayım, nasıl başvuru yapabiliyor, nasıl katılabiliyor? Daha sonrasında geldiğinde onu neler bekliyor?

Sertaç YERLİKAYA: Başvurudan başlayalım. 42 İstanbul ve 42 Kocaeli internet sayfamıza girerek oradaki sınavları alması gerekiyor başvurmak isteyen kişilerin. İki tane test var burada. Birisi mantık, birisi de hafıza testi. Yazılımla alakası yok ama düşünme tarzıyla, hafızayla ilgili testler. Bu internette de farklı yerlerde bulunabilecek testler. 2 buçuk saat sürüyor. Başarılı olanları bir toplantıya, toplantıda bu sistemi anlattığımız onları nelerin beklediğini anlattığımız bir toplantıya davet ediyoruz çevrimiçi. Arkasından da 4 haftalık havuz programı başlıyor.

Havuzda gerçekten de yüzmeyi öğrenenler havuzu geçip ana eğitime devam edebiliyorlar. 4 hafta boyunca çeşitli projelerle, sınavlarla, ekip çalışmalarıyla temel yazılım donanım bilgilerini elde ediyorlar. Bu havuzdan başarılı olanlar da ana eğitime davet ediliyorlar.

Temelde C programı üzerinde eğitim devam ediyor. Çünkü C, yazılımın da temeli. Onu öğrendikten sonra tüm programları rahatlıkla öğrenebiliyor öğrencilerimiz. C ana müfredatını tamamladıktan sonra staj dönemi başlıyor. Stajdan sonra da uzmanlaşmak istedikleri alanları seçebiliyorlar. Donanım seçebilirler, architecture seçebilirler, full stack seçebilirler. Farklı farklı alanları seçebilecekler. Burada yazılı müfredatı dışında neler sunuyoruz? Amacımız istihdama hazırlamak öğrencilerimizi. Dolayısıyla Türkiye Açık Kaynak Platformu’nun üye şirketleri ile birlikte ki bu üye şirketler öğrencilerimizin eğitim maliyetini karşılayan şirketler çeşitli tanışma, kendi çalıştıkları teknolojik alanlarda seminerler ve proje bazlı mentorluk programları oluşturuyoruz.

Şirketlerimiz burada çeşitli projeler bazında öğrencilerin kendi alanlarında tabii ki mentorluk da yapıyorlar. Bu çok kritik çünkü daha iş hayatının normlarına uzakken bir yazılımcının hayatı nasıl, hangi adımlardan geçmiş, nasıl öğrenmiş ve iş hayatında bunu nasıl kullanmış?

En çok öğrenciler onu merak ediyor. Şirketlerden onlara örnek olabilecek yazılımcılar da seminerlere katılıyor. Artı, yöneticiler de şirketlerin imkanlarını, stratejilerini, hangi alanları, hangi ürünlere yöneldiklerini, dünyadaki yerlerini anlatarak öğrencilere biraz daha vizyon kazandırıyorlar. Bunun dışında İngilizce temel bir konu. Eğitim müfredatı hem Türkçe hem İngilizce. Ana müfredat. Ama ondan sonra İngilizce devam edecek. Çünkü yazılımcının artık uluslararası çalışabilmesi için İngilizceyi de iyi biliyor olması lazım. Burada çeşitli topluluklarla yine öğrenci topluluklarıyla onların ulaştığı ekosistemle birlikte çalışmalar devam ediyor.

Ekin TAZEGÜL: Bugün içeride gezerken çeşitli insanlarla tabii ki sohbet etme şansım da oldu. Bazıları üniversitesini dondurup gelmiş, bazıları başka illerden çıkıp gelmişler. Bu insanlara şimdi ne hizmetler sunabiliyorsunuzu sordum ama ayrıca şunu da sormak isterim. Barınma gibi bir hizmet sunabiliyor musunuz yoksa biraz da no pain kısmına mı geliyor?

Sertaç YERLİKAYA: Aslında buradaki tüm deneyim öğrenmenin bir parçası. Evet 42 İstanbul’a baktığımızda öğrencilerimizin %35’i İstanbul dışından geliyorlar. Yaklaşık 250 nin üzerinde öğrenci var şu anda İstanbul da. Yaz döneminde 1000 kişilik havuz yapılacak. Ondan sonra yine 200-300 kişilik bir sınıfta başlıyor olacak. Dolayısıyla artarak devam eden bir öğrenci nüfusumuz var . %35’i İstanbul dışından, %35’i hiç kod bilmeyen, diğerleri de çoğu üniversite öğrencisi olmasına rağmen dediğin gibi bir kısmı lise öğrencisi, bir kısmı lise mezunu, bir kısmı üniversite bitirmiş ama çalıştığı alanda yazılımın daha fark yaratacağını düşünerek yazılım da öğrenerek çalışmak istediği alanda neler yapabileceğini merak edip gelenler. Kiminin de bir işi var zaten, mevcut bir işi. Onun üzerine girişimini geliştirmek için gelenler var. Eğitim dışında bir imkan şu anda sağlayamıyoruz. Dediğim gibi bu şu anki gelişmenin bir parçası. Çünkü bu da bir problem, barınma. Önemli bir problem. O problemi kendilerinin çözmesini bekliyoruz. Burada neler yapıyorlar? Birlikte ev tutuyorlar, birlikte yurda giriyorlar. Birlikte bir takım çözümler üzerinde yoğunlaşıyor. Eğer takıldıkları bir yer varsa da bizlere danışmalarını ya da şirketlerden kurdukları networke danışmanlarını ve o şekilde adım adım çözmelerini bekliyoruz. Dayanıklılık burada gerçekten önemli. Barınma evet temel bir konu ama onu da kendilerinin kendilerine uygun bir şekilde ilerleyerek çözebilmeleri, geliştirecekleri yazılımların da kalitesini artıracaktır. Onları besleyecektir ama daha genel bir çözüm üzerine de çalışmalarımıza devam ediyoruz tabii.

Ekin TAZEGÜL: Tamamdır. Burada hem yetkin hem güçlü hem de dirayetli aslında yazılımcılar yetiştirdiğinizi söylemek doğru olacaktır diye umuyorum. Şimdi az önce istihdam konusuna da biraz değindiniz ama ben bir ön bilgi ile beraber şu soruyu soracağım size. Şimdi ben de üretim sektöründe aktif olarak çalışıyorum. Hizmet sektöründe birçok duyumlar vs de alıyoruz. Bu artık Türkiye’de herhalde yaşayan, bunu merak eden herkesin de bildiği bir konu gerçekten çok büyük bir yazılımcı açığımız var ki dünyada da aynı şekilde.

Sektör bu kadar dijitale kayarken, bugün dijital dönüşümden akıllı fabrikalardan endüstri 4.0’dan vs. bahsederken aslında temel olarak işgücü ihtiyacımız da artık kas gücünü kullanan insanlar yerine gerçekten hem mental (beyin) gücünü kullanıp hem de bunu yazılım bilgisi ile harmanlayan insanlara dönüşmeye başlıyor.

Burada verdiğimiz eğitim ile beraber aslında tam olarak bu isteği karşılayabilecek, daha doğrusu bu ihtiyacı karşılayabilecek çalışanlar yetiştiriyorsunuz. Az önce bir kelime öbeği kullandığınız “yazılımcı ordusu” diye aslında burada bir ordu eğitiyorsunuz. Ama şimdi şunu sormak istiyorum. Daha önceden buraya herhalde bir yıl kadar önce geldiğimde bir sunuma katılma şansım da olmuştu. Orada gerçekten mükemmel istihdam oranlarından bahsetmiştiniz. Birçok öğrenci daha mezun olmadan iş sahibi de olabiliyor ki mezunlarında da herhalde % 100 yakın bir oranla bir istihdam oranı var. Burada birazcık öğrencilerinize nasıl istihdam edebiliyorsunuz, nasıl olanaklar sağlayabiliyorsunuz, bahsedebilir misiniz acaba?

Sertaç YERLİKAYA: Tabii seve seve. Bir Türkiye Açık Kaynak Platformu yetenek komitesi kurduk. Bu komitede üyelerimiz yer alıyor. Üyelerimiz diye genel olarak bahsediyorum ama üyelerimiz kimler?

Getir gibi unicornlarımız, türkonlarımız da var. Aselsan, Havelsan gibi Türkiye’nin önemli kamu kurumları da var ve sanayinin önde gelen kurumları. Turkcell, Türk Telekom gibi Telekom şirketleri, Ziraat, Vakıfbank ve Garanti Bankası gibi finans alanında oldukça önemli teknolojiler. Intertech gibi önemli teknolojiler üreten şirketlerimiz var. Arçelik gibi bir dünya devi olmuş sanayi şirketimiz var ve bunların yanı sıra uluslararası şirketler var. Microsoft, SAP, AWS gibi ve bizim ön yüzde görmediğimiz ama şirketlerin altyapılarını kuran Veripark, Profiles gibi önemli dünyanın birçok yerinde de faaliyet gösteren şirketlerimiz var.

Burada şirketlerimizle birlikte yazılımcı profillerini de oluşturuyoruz. Çünkü yazılımcı illa bir yapay zeka uygulaması yapması ya da robotik uygulaması yapması gerekmiyor. Biraz önce senin de söylediğin gibi artık teknoloji o kadar çok hayatımızın içindeki o teknolojiyi kullanmak için de belirli bir yazılım bilgisi gerekiyor. En azından yazılım ya da dijital okuryazarlık gerekiyor. Dolayısıyla yazılımcı tanımını yaptığımız yazılımcı seviyelerini belirlediğimiz ihtiyacını belirlediğimiz bir yetenek komitesi var. Bu yetenek komitesinde OBSS gibi de bir özellikle teknoloji devleri/devi de diyebileceğimiz şirketlerimizin de var. Bu komitede en çok tartışılan şey şöyle başlıyor. Benim 50 kişi ihtiyacım var. Benim 100 kişi! Gelse bugün 100 kişi alabilirim diyen şirketlerimiz var.

Dolayısıyla her vasıfta yazılımcıya bugün ihtiyaç var. O yüzden biz burada hem eğitim verip temel eğitimi oluşturup staj ve yarı zamanlı eğitim de şirketlerimize öğrencilerimizi kazandırırken aynı zamanda 07:24 açık olan okullarımızda onların eğitimlerine devam edip uzmanlaşacakları alanlarda hem çalışarak hem de öğrenimlerini tamamlayarak ilerlemelerini bekliyoruz.

Dolayısıyla eğitim, öğrenim ve istihdam biraz daha iç içe girecek bir yapıda. Nerede çalışmaya başlar, hangi alanda uzmanlaşmak isterlerse o alanda hala 42’ye devam ederek kendilerini geliştirebilecekler öğrencilerimiz. Evet % 100 istihdam sağlıyor. Bu biz daha tabii mezun vermedik ama diğer 42’lerin rakamlarına baktığımız zaman % 100 istihdam sağlıyor ve çoğu da kendi girişimlerini kuruyorlar. Kendi girişimlerini kurarak şirketlere de hizmet sağlamış oluyorlar. Bizim öğrencilerimize baktığımız zaman girişimlerde teklif alıp çalışmaya başlayanlar var. Çeşitli yarışmalar, biz de hackathonlar düzenliyoruz. Açık tech markası altında ve bu sene içinde bir hedef koyduk. 22 tane yarışmaya öğrencilerimiz katılacaklar. Onlar da sene sonuna kadar 22 yi tamamlayacak görünüyorlar. Orada aldıkları başarılarla deneyimlerle de kendi şirketini kurma ya da fikrini bir başka şirketle, yatırımcı ile görüşme fırsatı buluyorlar. Böylelikle daha öğrenim süresinde iş hayatının, iş hayatının isterleri ile birebir karşı karşıya kalmış oluyorlar. Dolayısıyla istihdam hiç sorun olmayacaktır diye değerlendiriyoruz. Bunun özellikle altını çizmek istiyorum. Çünkü hep diploma da soruluyor. Bir okul değil mi? Ona geliyor soru. Bir okul olduğu zaman mutlaka diploma olması gibi konvansiyonel eğitim sisteminde bize bunu gerektiriyor. Diğer 42’lerle de işte Avrupa’daki, Asya’daki, Afrika’daki 42’ler ile birlikte çalışıyoruz.

Herkes için bu diploma konusu bir soru işareti. Çünkü öğrenciler daha okurken zaten istihdam sağlıyorlar. Bir iş buluyorlar. 42 Paris şöyle bir şey yaptı, belirli bir akademik diploma var aslında. Bizim de çok kullanmadığımız bir de meslek diploması diye bir tanım var. Bu Fransa’da, Almanya’da ve İngiltere’de çok yoğun bir şekilde kullanılıyor. Akademik diploma ve meslek diploması. Fransa kendi sisteminde hem lisans hem de yüksek lisansta üç pozisyon için diploma denkliği mesleki diploma denkliği aldı. Üniversite mezunu olmadan da mesleki diplomalara sahip olacak artık öğrenciler.

Biz de aynı programı zamanı geldiğinde uyguluyor olacağız. Ama şu anda illa bir diploma verme ihtiyacı hissetmiyoruz. Şirketlerimiz de bunu talep etmiyor. Çünkü yeter ki bugün hazır olsun. Ben zaten bir kodu soru olarak vereyim. Yazabiliyorsa hemen alacağım diyor bütün şirketlerimiz. O yüzden hani öyle bir endişemiz yok ama yine de gerektiğinde sağlayacağız diplomayı. İstihdam konusunda böyle yetenek komitesi ile birlikte her 3 ayda bir detay detay hazırlandığımız bir konu.

Ekin TAZEGÜL: Aslında burada belki de sizin beraber çalıştığımız firmaların biraz farkındalığı yüksek olduğunu söyleyebilirim. Çünkü iş hayatında görüyorum ki aslında birçok firma gerçekten diplomaya önem veriyor ama dijitalleşmeyle beraber artık her şeyin diplomasını alabilir halde değiliz. Birçok konuda insanın farklı beceriler elde etmesi ve birkaç yıl belki aynı işi yaptıktan sonra farklı işlere yönelmesi gerekiyor.

Çünkü en basitinden bir işçi olarak bir yerde çalışıyorsanız bir robot geldiğinde mesela robot yönetebiliyor olmanız lazım. Sürekli olarak yeni beceriler de elde edilmesi gerekiyor. Burada aslında siz bir çeşit farkındalık yaratıyorsunuz diyebiliriz.

Firmalara bir diplomadan öte gerçek bir bilgiyi ve kullanabilme becerisinin öğrencide bulunması, yarının onların çalışanlarında bulunması onlar için çok çok daha değerli bir şey.

Sertaç YERLİKAYA: Kesinlikle, bunun bu kadar kolay oluyormuş gibi anlattım, öyle değil tabii ki. Her şirkette kendi içinde kendi sisteminde bu dönüşümün zorluklarını yaşıyor. Ama aynen öğrencinin yaşadığı akran öğrenmesi gibi yetenek komitesinde ya da teknoloji komitesi şirketler bir araya geldiklerinde aynı işi yapanlar konuştuğunda onlar da birbirinden öğrenerek kendi süreçlerini nasıl değiştirebileceklerini ya da değiştirmeleri gerekip gerekmediği de değerlendirmiş oluyorlar.

Ekin TAZEGÜL: Hocam son bir soru olarak da şimdilik bildiğim kadarıyla sadece 42 İstanbul ve Kocaeli var. Türkiye genelinde bunları yaygınlaştırmayı düşünüyor musunuz? Özellikle sanayi şehirlerinde böyle bir ilerleme planınız var mı? Bunun dışında tabii ki birçok insanla burada tanışıyorum. Ağrıdan, Elazığ’dan gelen insanlar var ve gerçekten uzak mesafelerden bahsediyoruz. Onların gelmesi yerine bu barınma sorunu da biraz çözmek adına siz onlara gidecek misiniz? Bir planınız var mıdır acaba?

Sertaç YERLİKAYA: Öyle planımız var ama bunun bir hani bizim planımız şeklinde değil de talep doğrultusunda değerlendiriyoruz. Çünkü aynen burada olduğu gibi şirketlerle, ekosistemle birlikte kurgulanması gereken bir yapı bu. Yoksa herhangi bir okulun açılmasından farklı olmuyor. Talepleri değerlendiriyoruz, farklı illerden farklı seviyelerde talepler geliyor. Bunu nasıl değerlendiriyoruz? O ilin yönetimi sanayicisi önde gelen STK’ları ile bir araya gelerek 42 felsefesini anlatıyoruz. 42’nin finansman modelini anlatıyoruz.

Bu finansman modeli de ayrıca özellikle bizim Türkiye Açık Kaynak Platformu’nda geliştirdiğimiz bir model. Diğer ülkelere de örnek olarak anlattığımız bir model hem sanayisiyle hem ileri gelen diğer sektörleri ile STK’ları ile yerel yönetimleri ile nasıl bir yapıya ihtiyaç olduğu, öğrenci potansiyelinin ne olduğu o öğrenci potansiyelinin yazılımcıya dönüştürülmesinin o şehre o ile katkısının neler olduğunu birlikte değerlendiriyoruz.

Bazı illerde çok büyük göç sorunları var. Bazı illerde genç istihdamla ilgili sorunlar var. Sanayide, İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa dışında da sanayide çok gelişmiş illerimiz var. Her ilin kendi dokusuna göre bu modeli tartışıyoruz. Birlikte eğer bir sonuca vardığımız durumda da yeni okulları duyuruyor olacağız. Şu anda tartışma, değerlendirme aşamasındayız.

Ekin TAZEGÜL: Bu arada şeyi sorayım. Açık Kaynak Platformu aslında 42’nin üzerindeki bir çatı grup gibi midir acaba? Yoksa farklı bir organizasyon yapısı mı vardır? Bir bilgi verebilir misiniz?

Sertaç YERLİKAYA:

Türkiye Açık Kaynak Platformu çatı bir platform. İçinde 42 okulları da var. Daha yaygın eğitimler sunacağımız daha farklı hedef kitleleri 11 yaştan 18, 25 yaşlara kadar da eğitim programları hazırladığımız bir grubumuz var.

Çünkü 18 yaşında ikna etmiyorsunuz yazılıma. Bir o yazılıma ya da teknoloji ikna olmak önemli bir süreç. Aileleri de ikna etmek gerekiyor yazılımcı olmaya. İşte farklı meslekler ile alışılagelmiş meslekler yerini yazılımı seçip evden çalışıp, dünyaya hizmet edip iyi gelir elde edebileceğine ikna etmek için ailelere de ihtiyacımız var. Artı kadın erkek dengesi içinde yine 11 yaştan itibaren o farkındalığı oluşturmaya ihtiyacımız var. Farklı programları orada geliştiriyoruz. Bunun yanı sıra açık kaynaktan bahsettik. Şirketleri açık kaynak ekosisteminde çalıştırmak için projeler yapıyor. Bu da çok kolay değil ama çok zevkli. Orada da örneğin Türkçe doğal dil işleme projemiz var. Yine şirketlerin, üniversitenin birlikte çalıştığı bir ürün de çıkardık. Orada mukayese adına bir ürün de çıkardık. Farklı türkçeleştirmeleri karşılaştıran, mukayese eden bir program. Şimdi de kamuda mevzuat üzerinde çalışacak mevzuatı okuyup anlayıp sorgulayıcının kullanıcının önüne çıkarıp hangi mevzuata bakması gerektiğini getirecek bir program üzerinde de yarışma yapacağız, açık tech yapacağız. Bunun dışında işte Kubernet, mobilite, dijital sanat gibi alanlarda da çalışmalar yürütüyoruz firmalarımızda ve STK’larla birlikte. Belki kısaca dijital sanattan da bahsetmem gerekir.

Biz sanayi ülkesiyiz üretim ülkesiyiz. İşte otomotivde Avrupa’ya ihracatımız oldukça eski. Dünyada önemli sıralamada, makine üretiminde öyle, tekstilde öyle ama inovasyon konusunda yeterli gelişmeyi henüz gösteremediğimizi görüyoruz. Kendi markalarımız kendi ürünlerimiz yok. TOBB belki bunun güzel bir örneği olacak. Dijital sanatla birlikte BASE ile geliştirdiğimiz dijital sanat, kampüste dijital sanat etkinlikleriyle birlikte yazılımcılarımıza, teknolojicilerimize biraz daha inovasyonu sanat aracılığıyla aktarma çalışmaları da yapıyoruz.

Hem blok zincir, NFT, Metaverse ile birlikte biraz da iç içe girdi sanat ve teknoloji hem de bunu kullanarak yazılımcılarla sanatçıları bir araya getirdiğimiz, böylelikle inovasyonu artırdığımız açık sistemler oluşturmayı hedefliyoruz.

Ekin TAZEGÜL: Önceki haftalarda ya da aylarda programın devamında 42 Sohbetleri’nin devamında aslında hem öğrencilerin gözünden hem burayla beraber çalışan, destek veren firmaların gözünden de 42’nin nasıl bir yer olduğunu inceleyeceğiz. Ama ben size bugün son bir soru olarak eklemek istediğiniz bir şeyler var mıdır diye sormak isterim.

Sertaç YERLİKAYA: Eklemek istediğim şey şu olabilir.

Dünyanın geneline baktığımız zaman sürdürülebilir olanlar, yaşamaya devam edenler ne en güçlüler ne en zekiler. Dayanıklı olanlar devam ediyor. Merak edenler devam ediyor, farklı olanlar devam ediyor.

Mesela herkesin yazılım yolculuğuna çıkmakta cesaretli olmasını, kendi farkını, kendi becerilerini kendi merakını ortaya koyarak bu yolda ilerlemesini arzu ederim. Her türlü desteği biz 42’de açık kaynak platformunda isteyen herkese sunmaya hazırız.

Ekin TAZEGÜL: Çok teşekkürler hocam, katıldığınız için. 42 Sohbetleri’nin ilkinde bugün Türkiye Açık Kaynak Platformu direktörü Sayın Sertaç hocam ile beraber 42 İstanbul kimdir? 42 Kocaeli kimdir? Ekol 42 genel olarak nedir? Türkiye Açık Kaynak Platformu ve açık kaynaklı projeler nedir gibi konuları konuştuk. Daha sonrasında da Türkiye’deki yazılımcı ihtiyacı, buradaki öğrencilerin nasıl bu ihtiyacı karşılayabileceği, istihdam konusunda nasıl kolaylıklara sahip oldukları ve 42’nin Türkiye’deki genişleme politikası hakkında da konuştuk. Umuyoruz ki siz de keyif alırsınız dinlerken ve izlerken bizim için çok keyifli bir sohbetti. Tekrar burada Sertaç hocama da katıldığı için çok teşekkür etmek isterim.

Sertaç YERLİKAYA: Ben çok teşekkür ediyorum. Çok keyifli sohbet için, Umarım dinleyicilerimiz de adaylarımız da faydalanırlar.

Ekin TAZEGÜL: Çok teşekkürler. Kendinize iyi bakın.

Write A Comment