İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve Üsküdar Üniversitesi iş birliği ile düzenlenen “Fi-jital Gelecek Zirvesi 2021” gençleri akademi dünyasının önde gelen isimleriyle buluşturdu. Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan ve İstanbul Milli Eğitim Müdürü Levent Yazıcı’nın açılış paneliyle başlayan zirvede Üsküdar Üniversitesi Rektör Yardımcısı, Bağımlılık ve Adli Bilimler Ensititüsü Müdürü Prof. Dr. Sevil Atasoy, Psikolog Prof. Dr. Acar Baltaş, Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan’ın ardından konferansları ilgiyle takip edilen Prof. Dr. Sinan Canan gençlerle bir araya geldi.
Dijital gelecekte insan kalmak mümkün olabilecek mi?
Üsküdar Üniversitesi Tercih Tanıtım Uzmanı Ertuğrul Tut’un moderatörlük yaptığı program, pandemi nedeniyle çevrimiçi olarak gerçekleştirildi. Üsküdar Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sinan Canan, “Dijital Gelecekte İnsan Kalmak” başlıklı konuşmasıyla dijital dünyada insanların dikkatli olmaları gereken noktalara dikkat çekti.
Teknoloji bizi yönlendiriyor
Gelişen teknolojiler sayesinde dijital tüm hareketlerimizin takip edildiğini belirten Prof. Dr. Sinan Canan, “Teknoloji son kullanıcı olarak bize gel gel yapıyor. Bize bildirimler gönderiyor. Bizi yönlendiriyor. Bize neyi düşünmemiz, neyi düşünmememiz gerektiğini söylüyor. Her taraftan veri elde edebileceğimiz bir çağda, bizi kendisinin söylediklerine inanmaya mecbur ve mahkum ediyor. Neden? Bunu kötücül uzaylılar mı yaptı? Hayır. Teknoloji bugün maalesef tamamen en temelde para kazanma amacıyla tasarlandı. Kapitalist sistemin otomatik bir sonucu. Para kazanmak için de ne yapacaksınız, müşteriyi paraya çevirmenin bir yolunu bulacaksınız. Bunun için 1900’lü yılların başından beri insanların zaafları çok iyi çalışılıyor. Psikoloji aleminde üretilen büyük kısmı, bu tip önce tekniklerin sonra teknolojilerin geliştirilmesine vesile oldu.” dedi.
İnsan kalabilmenin ilk şartı ‘durabilmek’
İnsanın fikir değiştirmesi ve kendini güncellemesinin muhteşem bir şey olduğunu belirten Prof. Dr. Sinan Canan, yeni dijital dünyaya karşı temkinli olma uyarısında bulunarak şunları söyledi:
“Ama bu fikir değiştirebilme becerisini, zihin zaafları üzerinden çok ustaca kullanan bir yeni dijital dünyayla karşı karşıyayız. Bu yeni dijital dünya için de ben biraz endişeliyim. İnsanlığın geleceği ve insan kalabilme meselesi konusunda. Yeni dünya tamamen dijitalleşmiş, insanın faydası için yapılıyor gibi gözüken bir sürü teknolojik inovasyon içerecek. Ama burada cesur insan olabilmek, insan kalabilmek için şart olacak. Bunun da ilk şartı ‘durabilmek.’ Yani eğer bu devirde hiçbir bildirime kulak asmayacak şekilde, 5 dakika olsun, 1 saat olsun durabiliyorsak, kendi zihnimizle baş başa kalıp uğraşabileceğimiz bir şeyler bulabiliyorsak bu sistemin tekerindeki en büyük çomak biz oluyoruz.
Data sağladıkça kıymetlisiniz…
O sistem bunu hiç sevmiyor. 7/24 bağlı insan en güzel insan. Kim olursa olsun hiç fark etmez. Data sağladıkça kıymetlisiniz. Nasıl ki dün tükettikçe kıymetliydik şimdi veri sağladıkça kıymetli olacağız. O nedenle bu dünyaya karşı biraz uyanık olmak lazım. Manipülasyona en açık olduğumuz devirde yaşıyor olabiliriz. Ama cesaretle hareket edersek bu teknoloji aynı zamanda en büyük müttefikimiz olabilir.”
İnsanı insan yapan o küçük ilişkiler
Bu süreçte sosyalleşmenin önemini ve kıymetini de anladığımızı belirten Prof. Dr. Sinan Canan, “Pandemide bir gün Bağdat Caddesi’nde yürürken bomboş kafeleri gördüğümde bir anda geyik muhabbetlerinin ne işe yaradığını tekrar bir yıldırım çarpması ile anladım. İnsanı gerçekten insan yapan şey o konuşmalar, o küçük ilişkiler… Bizi gerçekten bir süper organizma halinde senkronize tutan şey o iletişim biçimi. Bu kaybolduğu zaman başı kesik tavuk gibi dağılıyoruz.” dedi.
Gerçek sosyal yaşam en önemli can simidimiz
“Dijital manipülasyonu en kolaylaştıracak şey, dijital dünyada uzun süre yalnız başınıza kalmaktır.” diyen Prof. Dr. Sinan Canan, “Yani orada arkadaşlarınız, instagram takipçileriniz kim olursa olsun orada yalnız başınızasınız ve bu en büyük tehlike. Dolayısıyla gerçek bir sosyal yaşam bizim hala çok uzak bir geleceğe kadar da en önemli can simidimiz bana sorarsan. Onu tekrar inşallah tekrar kol kola girebileceğimiz sarılıp güzel günlerde değerlendirelim.” dedi.
Yapay zeka özetlenmiş veri sunan yapıya dönüşmeli
Sinir bilimi alanında normal bir insanın literatürü takip edebilmesinin mümkün olmadığını belirten Prof. Dr. Sinan Canan, “Bilimsel bilgiyi araştırmacılar için özetleyen kuruluşlar vardı, insan aradan çıktı ve şimdi bunlar yazılımlara dönüştü. Yapay zekadan şöyle bir beklentim var; yapay zekayı akıllıca kullanabilirsek üretilen bilimsel bilgiyi canlı olarak anlık takip edip birikmiş diğer önceki bilgilerimizle beraber sorduğumuz sorulara anlamlı cevaplar verecek şekilde örüntüler üreten ve bize özetlenmiş veriyi sunan bir yapıya dönüşmek zorunda.” dedi.
Yapay zeka ile yeni İbn-i Sina’lar yetişebilir
Senelerdir beyin, davranış, psikoloji alanında öğrendiklerini herkese anlayacakları şekilde onların dilinde anlatmaya çalıştığını ifade eden Prof. Dr. Sinan Canan, “Çok alanda bilgi sahibi olmak isteyen bilginler yapay zeka algoritmaları olacak. Tabii ki bu insanlar önceden iyi çalışmış, okumuş, dersini, ödevini yapmış ve o alanların jargonuna hakim insanlar olacaklar. Sonra bu devasa veri denizi içerisinde özetlemeler yapan, özetleme yaptıkça da bu işte daha iyi maharetli hale gelen yapay zekalarla birlikte verimli insan ve makina birlikteliğinin örneğini oluşturabilirler. O zaman ne olur? Yeni Newton’lar, yeni İbn-i Sina’lar, yeni Farabi’ler ortaya çıkabilir ve yetişebilir. Bunun olacağına çok mümkün olduğu için hiç uzak bakmıyorum ama bir yapay zeka yardım olmadan zor gözüküyor.” diye konuştu.
Dünya ülkeleri nöroteknolojiye yatırım yapmalı
Dünyadaki aklı olan ülkelerin öncelikle nöroteknolojiyi öğrenmesi ve nöroteknoloji alanına yatırım yapması gerektiğini belirten Canan, “Elon Musk’ın bugün fragmanını verdiği sinir sistemi yani insan beyni ile teknolojiyi birleştirecek uygulamalar geleceğin dünyasını şekillendirecek. Bu uygulamaları ve donanımları kim üretirse verinin yeni imparatorları da onlar olacaklar.” ifadelerini kullandı.
Başarımı annemin mottosuna borçluyum
Prof. Dr. Sinan Canan, ‘Birçok arkadaşım sınav taktikleri verdi, çalıştırdı ama üniversiteyi kazanmamı da, üniversite sınavı gibi konulardan stres olmamamı da annemin mottosuna borçluyum’ dedi ve sözlerini sınava girecek adaylara tavsiyelerde bulunarak tamamladı:
“Ondan sonra da hayatımın en önemli mottosu haline geldi. Motto şu; Çok da şey yapmamak lazım. Gerçekten içinden geçtiğimiz devirde bu tip sınavları çok da şey yapmamak lazım. Hep verdiğim bir örnek var, faydalı buluyorum; Gözünüze bir dürbün koyup merdiven çıkmaya çalışırsanız düşersiniz. Dürbünü gözünüzden çekin, merdiven basamakları çıkabileceğiniz bir şeye dönüşüyor. Biz bu sınavlara dürbünle baktırılıyoruz. Aşırı gerginiz ama buna gerek yok. Bunlar basamak, ona göre muamele edin. O zaman her şeyin ne kadar güzel olduğunu göreceksiniz. Basamakları çıkabilmek için de bir şart olduğunu unutmayın; hangi kata, hangi hedefe gidecekseniz gözünüz orada olmalı. Basamağa bakanın nereye çıktığının önemi yoktur. Dolayısıyla gözünüzü biraz ilerideki hedefe dikin, basamaklar zaten size yol olacak. Asla boş vermiş bir insan olmadım ama hiçbir şeyi hedefim yolunda beni saptıracak büyüklüğe eriştirmedim. Herkese de tavsiye ederim.”