Akıllı Fabrikalar ve Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nin düzenlemiş olduğu “Dijital Dönüşüm Seminerleri’nde ION Academy kurucusu Ali Rıza Ersoy Endüstri 4.0’dan Tarım 4.0’a”konulu sunumunu gerçekleştirdi.
Özgür Arslan: Merhaba, değerli misafirler sevgili üyeler Makine Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, Akıllı Fabrikalar ve İBB Veri Laboratuvarı adına hepinize hoş geldiniz diyor, hepinizi sevgiyle selamlıyorum. Ben Makine Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi teknik görevlisi Özgür Arslan. Birçok etkinlikte beraber olduk. Birçok etkinliği de sizlerin katkılarıyla gerçekleştirdik. Hem dinleyen olarak vardınız. Bazılarında sunum yapan sizlerdiniz. Bu anlamda katkılarınız için teşekkür ediyoruz. Biliyorsunuz, uzun zamandır bir dizi de gerçekleştiriyoruz dijital dönüşüm seminerleri ismiyle. Bugün de 16.sını gerçekleştiriyoruz. Birçok konuyu ele aldık. Buralara kadar getirdik. Bugün de bu serinin farklı bir kısmındayız. Neredeyiz? Endüstri 4.0’dan Tarım 4.0’a diye bir başlıkladığımız bir konu içerisindeyiz. Konuğumuzda Ali Rıza Ersoy. Öncelikle hoş geldiniz diyeyim. Hoş geldiniz Ali Rıza Bey.
Ali Rıza Ersoy: Çok teşekkürler Özgür iyi akşamlar dilerim.
Özgür Arslan: Teşekkür ediyorum. Ben birazdan sözü size veriyor olacağım ama müsaadenizle bir takım hatırlatmalar yapayım hem de şu an ses gelmeyenler varmış. Onlara da son olarak yönergelerimize paylaşayım ki seslerimizi alabilsinler. Değerli misafirler işte dediğim gibi birçok etkinlikle beraber olduk. Sağlıklı bir sunum olması için merkez olarak seslerin kapatılması gerektiği noktası çıkarıldı. O anlamda seslerinin kapalı olduğunu hatırlatmak isterim. Kameraların kontrolü sizde olmasına rağmen önerimdir ki kapalı konumda olması. Niye, hepimizin odak noktası sunum ve sunucu olması buradan daha odaklı bir şekilde daha bilgili bir şekilde ayrılmak. O anlamda ben de açılış sonrasında kameramı kapatıp. Ali Rıza Bey’i dinliyor, izliyor olacağım.
Biliyorsunuz, her etkinliğimizin bir video kaydı var. Bu video kaydına da birkaç gün sonra bizim tarafta Makine Mühendisleri Odası tarafında bir öğrenme merkezi, makine öğrenme merkezi isimli bir eleme sistemimiz var. Adres de “öğrenmemerkezi.com” buradan izleyebilirsiniz. Bu serinin bundan önceki 15 videosuna buradan ulaşabilirsiniz. Profilinizi oluşturup konu ve konuk bazlı filtreleyip izleyebilirsiniz. Onun dışında Akıllı Fabrikalar ve İBB Veri Laboratuarı tarafında da bunların sonrasında videolarına ulaşma şansınız var. Hem yine birkaç link paylaşıyor olacağım. Bunu diğer etkinliklerimizin linkleri ve sunum sonunda da bir mini anketimiz olacak. Bu anketin amacı da bizlere ışık tutması. Etkinliklere, bir sonraki etkinlikleri düzenleyebilmek açısından ışık tutması ve de biliyorum ki sizlerin de birikimleri var. Bunları da diğer üyelerimizle hep vatandaşlarımızla paylaşmak adına sizden de birikimlerini değerlendirmek adına bunları da doldurursanız mutlu oluruz diyeyim . Y
avaş yavaş konuya geçmeden önce de bu seride büyük emeği olan Akıllı Fabrikalar Ekin Bey’e de Akıllı Fabrikalar’dan Ekin Bey’e de bir merhaba diyelim. Ekin Bey hoş geldiniz.
Ekin Tazegül: Merhabalar hoş bulduk, Ali Rıza abi hoş geldin. Bugün benim için heyecanlı bir akşam. Ali Rıza abi aslında benim endüstri 4.0 ile ilgilenmemi sağlayan kişidir diyebilirim. Bir gün youtube’da videosunu gördüm, oradan dinlemeye başladım. Sonra da dedim ki benim yapmak istediğim iş bu kapsamın içindeki teknolojiler ve bununla ilgili işler dedim. O gün bugündür de kendisini takip ediyorum. Kendisiyle farklı alanlarda da görüşme şansımız da oldu. Bugün de katıldığı için çok mutluyum. Heyecanla dinleyeceğim kendisini.
Özgür Arslan: Teşekkürler. Sağ ol ağzına sağlık. Ben de ilk olarak Ali Rıza beyi yaklaşık 4 yıl önce bir fuardaki bir konferansta dinlemiştim. O zaman içinde bulunduğu IOn Academy’de not aldım. Daha sonrasında da aldık ama hayatın akışı herhalde atlamışız. Yine birkaç ay önce başka bir etkinlikte karşılaştım. Arkasında bu yıl yaptığı ovayı dinlemiştim, yaptıklarını dinlemiştim. Çok da güzeldi. Tek hemen Ali Rıza bey’e sözü verelim, Ali Rıza bey hoş geldiniz, sizleri tanıyarak başlamak isteriz. Güzel de bir kader hikayeniz var. Oradan oralara nasıl geçtiğini öğrenmek isteriz. Buyurun söz sizde.
Ali Rıza Ersoy: Özgür çok teşekkürler. Teşekkürler sadece sana değil Ekin’e ve İBB’ye arkanızdaki o muhteşem kuruluşlara ve bu akşam için emeği geçen bütün arkadaşlarıma kocaman kocaman teşekkürler. Katılımcı dostlarım hoş geldiniz. Emin olun bu 1 saatimiz boşa harcamış olmayacak. Çok da keyifli geçecek, geçmesi için elimden gelen her şeyi yapacağım.
İsmim Ali Rıza Ersoy. Aydın Koçarlı doğumluyum. Köyde doğdum. Toprağa dönmek zaten artık kaçınılmaz bir şeydi onun hikayesini duyuyor olacaksınız. Arkasından Tarsus Amerikan Koleji, arkasından İstanbul Teknik Üniversitesi elektronik onun arkasından Viyana Teknik Üniversitesi yine elektronik. Karnıyarık yok diye ülke hasreti ve tekrar ülkeye geri dönüş köyümüze, İzmir’e geri dönüş. Siemens’e katıldım. Siemenes deyince beyaz eşya değil de teknoloji şirketini kastediyorum. Kariyer uğruna İstanbul ve bundan 4 yıl kadar önce de birinci bahardan mezun olup ikinci bahar yani birazdan gireceğimiz hikayeye başlangıç. Peki, bu kısa girişten sonra sunumu açıyorum şimdi. Görülebiliyor olduğunu varsayıyorum, doğru mu?
Özgür Arslan: Evet, evet, görüyoruz. Buyurun.
Ali Rıza Ersoy: Şahane. Ses kalitesinin iyi olduğunu varsayıyorum. Sizleri çok geriye götürmeyeceğim 27 mayıs yeterli. Bundan birkaç ay önce bir telefon geldi işte.
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’ndan işte Kalkınma Ajansları Genel Müdürlüğü’nden. Ülkemizde birçok kalkınma idareleri var. Bunlardan 4 tanesi Doğu Anadolu yine GAP bildiğiniz gibi Kuzey Karadeniz gibi 4 tanesinin bir yıllık toplantısında bize “Endüstri 4.0′ dan Tarım 4.0’a”yı anlatır mısınız şeklinde talep geldi.
Yani müthiş bir keyif. Hemen atlayıp gittim. Bu sunum aynı sunum kapak değiştirebilir dedik ama hikayenin nerelere vardığını görmemiz açısından da açıkçası kapağını değiştirmedim. Hadi gelin başlayalım böyle bir 40- 45 dakikada ben sunuyor olacağım. Geri kalan 10-15 dakikada da sizlerden gelebilecek muhtemel soruları tartışabiliyor olacağız. Benim zamanım müsait olduğu için Özgürler izin verdiler. Soru kısmını uzat biliyoruz. Hangi arkadaşlarım kalırlarsa orada büyük bir keyifle bir saatlik süremizi birazcık daha uzatma lüksümüz de olacak. Hadi gelin başlayalım.
Dostlarım, hep beraber aynı noktaya gelmek için burada ayrılırken sizi birazcık tarihin derinliklerine götüreyim. Sırf hatırlamak amacıyla 13 buçuk milyar yıl kadar önce işte madde ve enerji vardı diyoruz. 4 buçuk milyar yıl önce dünyamız ve güneş gezegenimizin oluşumu… 8 milyar yıl önce ilk organizmaların ortaya çıkışı 2 buçuk milyon yıl kadar önce homo yani bizlere çok benzeyen yaratıkların yapılanmış olması. 200.000 yıl kadar önce homosapiense yani bugünkü varlığımıza çok benzeyen cinsin ortaya çıkması ve yayılıyor olması. 70.000 yıl kadar önce şu anki bilinç sistemimizin, zeka, akıl yürütme sistemimizin kazanılmış olması ve sadece 12.000 yıl …
Yani aslında hepimizin kısa hikayesi bu. Konumuzda zaten endüstriden tarıma geçiş nerelerde? Dijital gözlüklerle baktığımızda neler yaşadık ve neler yaşayacağınızı beraberce bu bir saate sığdırmaya çalışacağız. Dostlarım peki tarım nedir? den başlayalım isterseniz, çünkü bazı eksik ve hatalı görüşler var. Dünyanın çok şanslı bir bölgesindeyiz. Kırmızı ile boyalı kısım Mezopotamya kısmında dünyanın bu bölgesindeki ilk yerleşime geçmenin olduğu varsayılıyor. Yarın bir gün yeni bulgularla yeni fikirler ortaya çıkmaz ise eğer. Ben hep şeyi düşünürdüm. İnsanlığın yerleşik düzene geçmesi, insanın akıllanması sayesinde olmuş. Ne kadar güzel, elinde mızrak sabahtan akşama kadar sahaları gezmek zorunda kalmamış diye düşünürdüm. Ancak doğru değilmiş.
Geçenlerde okudum artık elinde mızrak geçmekle çoğalan homo yu besleyemez hale geldiğimiz için mecburen yerleşik düzene yani tarıma başlamışız. Ok. Sebebi her ne olursa olsun bugün geldiğimiz noktada agriculture’ı sadece bir fen değil aynı zamanda bir sanat olarak da görmek durumundayız. Yani bu kısmı atlamıyor. Sadece bilim olduğu zannediliyor değil. Bilim ve sanat. İlk akla gelen genellikle bitkiler oluyor. Yanlış. Hayvanlar alemi de kesinlikle tarımın parçası. Ve son olarak da akla ilk toprak geliyor. Halbuki su atlanıyor, göletler, nehirler, denizler ve okyanuslar hepsi konumuzun içinde. Yani toprağın üstü toprağın altı, suyun üstü suyun altı. Sanatsal ve bilimsel yaklaşımıyla her türlü üretime aslında çağımızda tarım diyoruz. Peki agro 4.0’dan yani tarım 4.0’dan başlarken iyi de kardeşim. Bunun birincisi ikincisi üçüncüsü neydi de bugün dörtten bahsediyoruz? Dersek. Hadi gelin hep beraber hatırlayalım. Sonradan isimlendirilmiş doğal olarak.
Ancak tarımın başladığı 12.000 yıl, yani 12.000 yıl öncesinden 10.000 yıl öncesi 12.000 yılında değişiyor şimdi bunlar, önemli de değil. Milattan sonra 700 e kadar olan sürece domestification yani yerelleşme dönemi olarak ondan önce avcılık ve toplayıcılık.
Biliyorsunuz milattan sonra 700-1800 arası ise commercialscation. Yani işin ticarileşmesi yani hatırlayın lise derslerinden. İpek yolları, baharat yolları gibi dünyanın bir bölmesinde olan patatesin, kavunun olmayan bölgelere gönderilmesiyle için ticarete dökülmesine ikinci tarım devrimi adı sonradan veriliyor. Üçüncü tarım devrimi ise 1800lerle 2000li yıllar yani neredeyse bu yıllara kadar. Bu da otomasyon ve traktörler gibi otomasyonun devreye girmesi ama sadece o değil aynı zamanda kimyasalların devreye girmesi yani aynı topraktan daha fazla verim almak için insanın artık ve nihayet ve maalesef parmağını doğaya soktuğu yıllar. Daha öncesinde bunu yapmıyordu 1800 ve 2000 yıl arasında yapıyor. Yani çok taze çok yeni.
Peki dördüncü sanayi devrimi ne? Bu ise yaptığımız hataları büyük oranda gördüğümüz varsayarak acaba yeni bir dönem başlatabilir miyiz? Hatalarımızdan ders almış aynı hataları tekrarlamayacak yeni bir dönem başlatabilir miyiz?
Yani dijital bir tarım dünyası başlatabilir miyiz? ‘in adını da literatürde şu anda agro 4.0 yani tarım 4.0 olarak geçiyor. Peki. bir de endüstri 4.0 ı vardı, oradan gelmiştik. Peki ondaki neler? Birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü ne? Tabii bu daha da yeni. Çünkü 18. asrın başlarından bahsediyoruz. İ
lk defa su buharının insanın kas gücünün yerine geçmesiyle İngiltere’de dokuma tezgahlarında kullanılmaya başlamasıyla makineler çağı başlıyor aslında. Biz sonra da buna endüstrinin de başlangıcı olarak görüyoruz ki öyle ve daha önce kırsalda yoğun olarak yaşayan insanoğlu endüstrinin başlamasıyla yani birinci sanayi devrimiyle şehirlere göç ediyor.
Şehirlerde geçmişte olmadığı kadar endüstri, eğitim, sanat, sağlık gibi konular ön plana çıkmaya başlayınca insanoğlunun refahı bu 2 buçuk milyon yıl boyunca ki refahtan çok daha hızlı bir şekilde birkaç yüzyıl içinde gelişiyor. Üzerinden tam 1 yıl geçmeden bu sefer Amerika Birleşik Devletleri’nde ilginçtir bir mezbahada bu sefer elektrik devreye giriyor. Elektrik motoru çeviriyor. Motor hattı çeviriyor, ilk kez seri üretim kavramı ortaya çıkıyor insanlık tarihinde. Seri üretim sayesinde fiyatlar düşünce talep artıyor. Binlerce yeni fabrika milyonlarca yeni sanayi istihdamı derken insanoğlunun refahı ikinci kez experiential şekilde artıyor. 19. yüzyıldan bahsediyoruz. 20. yüzyıla geldiğimizde elektronik devreye giriyor. Çok yeni 1970 lerde. Hem yazılım, hem donanım olarak devreye giriyor. Dolayısıyla otomasyon çağı başlıyor. Otomasyon sanayi ürünlerinin fiyatlarını yine düşürüyor. Düşünce talep artıyor. Aynı hikaye tekrarlanıyor.
İnsanoğlunun refahı üçüncü kez endüstri sayesinde tepeye doğru sıçrıyor. İyi de kardeşim, her şey yolundayken keyfimiz yerindeyken mavi yaka mutluyken beyaz yaka mutluyken biz niye kalkıp da şimdi dördüncü sanayi devriminden bahsediyoruz? Bu bir keyif değil bu bir hani boşta kaldım bana meşgale lazım tadında değil, tam tersine geçiverdiğimiz yıllardan 2010 lu yılların başından itibaren doğu ülkelerinin başta Çin olmak üzere diğer bütün doğu ülkelerine dikkate alan, Endonezya’dan, Vietnam’dan gibi. O bölgedeki sanayi üretiminin hacminin batı ülkelerinin sanayi üretiminin hacmini açmasından kaynaklanıyor. Yani 1 tehdit oluşuyor. Batı’nın da bu tehdide karşı cevabı dördüncü sanayi devrimi oluyor. Yani ben kardeşim üçüncü sanayi devriminin nirvanası olan bir dünyadan dördüncü sanayi devriminin teması mottosu hedefi olan full digitalizated bir dünyaya geçeceğimi, böylece doğaya karşı olan kaybettiğimiz savaşı tekrar geri kazanacağım iddiasıyla ortaya atılan Almanya menşeli bir yaklaşım ancak çok hızlı başarıya kavuşuyor.
Bu erken başarı tabii herkesin dikkatini çok ciddi bir şekilde çekiyor ve diğer bütün endüstriler sektörler işte lojistik 4.0, sağlık 4.0, eğitim 4.0 gibi hatta sanat 4.0 gibi tarım da bunun dışında kalmıyor biraz kopya agro 4.0 diyor. Madem herkes dijitalleşiyor o zaman benim de dijitalleşmem lazım diyor. Böylece tarım 4.0 devrimi başlıyor.
Teknolojilere baktığımızda zamanımız yok, ayrıntılarına girmeyeceğiz. Ama bugün için kabul gören 10 kadar teknoloji siber fiziksel sistemlerden başlayarak işte 3 boyutlu yazıcıları ama asıl siber security gibi autonomous robotlar, yani cobotların devreye girmesi, bulut teknolojilerinin devreye girmesi, büyük veri, onun analizi gibi nesnelerin interneti gibi vertical horizontal entegrasyon gibi teknolojinin de değiştirmesiyle 3.0’dan 4.0 olan yolculuğu tarif ediyor endüstri 4.0. Şimdi slaytı değiştirirken dikkat edin, sadece başlık değişecek agro 4.0 oldu. Yani burada kullanılan bütün teknolojileri sanayide, endüstride kullandığımız bütün teknolojileri de aslında toprak üstü toprak altı, su üstü ve su altında kullanılabilir olduğunu, dünya geçirdiğiniz 3-5 sene içinde fark ediyor. Hadise bu. Geçiş bu.
Ne yapıyordu insanoğlu geçmişte. İşte hunting & collecting yapıyorduk. Orada 1 biorhythm vardı. Yani milyonlarca yılın getirdiği bir senfoni vardı. Arkasından yerleşik düzene geçtik. Bir tradition işte kendimize göre bir ne bileyim işte kültür oluşturmaya başladık ve maalesef müdahale etmeye başladık. Çok biliyormuş gibi ve maalesef de mono kültüre yani çeşitlilikten tek sayılabilecek üretim şekline ve cinsine geçmeye başladık. Bunların hepsi aslında şu anki yavaş yavaş yok oluşumuzun başlangıcıydı.
Bugün geldiğimiz noktada sağda resim kasten net değil. Bir tavuk çiftliği. Kocaeli’nde bir sosyal proje için gittiğimde ormanda eminim kayıt altında olmayan bir çiftlik. Markalı tavuklar yediğimizi zannediyoruz. Ben yaklaşık 10 yıldır ben ve ailem bu tavuğu yemiyoruz. Bunların bacakları çıt diye kırılıyor, tamamen endüstriyel. Dolayısıyla bu dünyadan koptuk. Ya bu dünyadan kopmayı başardık daha doğrusu. Ne oldu işte. Çeşitliliği ortadan kaldırdık, acayip zehirledik. Sürekli olarak kendimizi de zehirlemeye devam ediyoruz zaten ve her tarafı bozuyoruz, hızla bozmaya devam ediyoruz. Gen transferinin neredeyse durdurduk gibi. Uzmanı olmadığım konular var. Onun için onlara girmiyorum. Peki yarın ne olacak? Asıl onun için bu akşam buradayız. Bugüne kadar olanlar zaten bildiğimiz şeylerdi. Coğrafi konum geçmişi olmadığından daha önemli hale gelecek. Çünkü o metrekare için tarımı artık yine geçmişteki kadar önemli olacak. Ama en önemli konu olmaktan düşecek. Yüksek verim uğruna toprakları öldürmeyi göze almayacağız artık bundan sonra. Toprağın yapısını çok daha iyi inceleyebiliyor olmak durumunda kalacağız ve ürünlerin cinsinin kalitesini çok daha yakından izliyor durumda olacağız.
Dijitalleşme sayesinde 4.0 sayesinde bunu topladıktan sonra. Data proces & machine yapacağız, yani datayı bilgiye çevireceğiz, haritalanması yapacağız, modellemeler yapacağız. O çiftliğin modelini kuracağız. Dijital modellerini kuracağız.
Ekonomik analizlerinin hani yapay zeka demeyeyim şu anda sulandırmayalım konuyu ama o yolda algoritmalar kullanarak analizlerin robotlar robot deyince illa mekanik robotlar aklınıza gelmesin. Yazılım robotları da robotik proses automation gibi yazılım robotlarını kullanarak yapmaya başlayacağız. Coğrafi enformasyon sistemleri geçmişte olmadığı kadar önemli olacak.
Benim çiftliğime yağmur yağacak mı? Yani İzmir’de yağmur yağacak mı dan ziyade benim çiftliğine yağmur yağacak mı? Bunlarla ilgileniyor olacağız ve bütün bu bilgi sonunda aplikasyonlara dönecek.
Çoğu konuda olduğu gibi otomatik kontrol sistemleri devreye girecek.
Özgür Arslan: Sanırım Ali Rıza Bey’in internetin de bir sıkıntı oluştu.
Ekin Tazegül: Tekrar bir saniye beklerseniz kendisine ulaşmaya çalışıyorum
Özgür Arslan: Teşekkürler Ekin Bey. Değerli misafirler internet su ekmek gibi bir şey olduğu için evet ortak havuzdan besleniyoruz. Bazen böyle sıkıntılar olabiliyor.
Ali Rıza Ersoy: O zaman kaldığımız yerden devam edelim mi edelim?
Özgür Arslan: Edelim. Son 1 dakikayı kaçırmıştık diyelim. Yani böyle bir kopma oldu
Ali Rıza Ersoy: Geri dönüyorum. Tamam. Ok dostlarım kusura bakmayın ovanın ortasındayım. Yani olur böyle şeyler.
Özgür Arslan: Evet, normal şeyler.
Ali Rıza Ersoy: Yani uydudan bağlantıya geçiyorum, az kaldı. Böyle şeyler olmayacak adım adım. Gelecekte demiştik. Son 1 dakikaya atladığımız için gelecekte aplikasyonlara yönetiyor olacağız çiftliklerimizi .İşte data topluyor olacağız. Bu data bilgiye dönüşecek bu bilgiler cep telefonlarımıza veyahut PC’lerimize aplikasyon olarak gelecekler ve bir müddet sonra kontrolü tamamen onlara bırakacağız. Fabrikalarımızda nasıl robotlara bıraktıysak çiftlerimizde de yönetimi aplikasyonlara bırakıyor olacağız. Peki burada bir sahne sunmaya çalışayım size bu tür resimleri son dönemlerde çok fazla görüyorsunuz.
Burada droneler araziyi bir anlamda kolluyorlar. Yaprakların durumunu yani image position dediğimiz görüntü işleme sistemleri ile yapraklarının o anki canlılığını yeteri kadar beslenmiş mi beslenmiş mi? Su ihtiyaçlarını, hastalık başlangıcı var mı, yok mu? Gibi birçok parametreyi anlık çiftçinin monitörüne, dünyanın neresinde olursa olsun aktarma şansına sahip oluyorlar. Ama bu artık matematik 101 gibi oldu. Yani işin başlangıcı seviyesi. Otonom cihazları, otonom traktörler duyuyoruz değil mi? Bu aslında geleceğin değil bugünün görüntüsü.
Yani yukarıdan bulutla haberleşen otonom traktörler birkaç santim hatayla yine bulutların aldıkları verilerin eşliğinde ilaçsa umarım kimyasal değildir. Doğal malzemeyi toprakla veya suyla birleştirdiğini düşünebiliriz. Bu artık dün filan değil, yarın hiç değil bu bugün.
Biraz daha ilerisi belki mekanik robotların, yani cobotların yani c ile yazılanları yani kooperatif, kolaboratif communicative. Yani insandan öğrenen insana öğreten, birbirinden öğrenen, birbirine öğreten robotlardan bahsediyor olacağız yakın gelecekte. Endüstride bunları kullanıyoruz.
Yani 3-5 yıldır dünyada, eminim birkaç yıl içinde de tarımda kullanılmasını görüyor olacağız. Endüstriden ilham alarak oradaki yazılım ve donanım kabiliyetlerini kullanarak. Ne olacak işte bunlar bir yandan bitkiyi gözlemlerken yine buluttan aldığı bilgilerin ışığında toprağın mineral yapısı, su miktarı, nem miktarı gibi birçok parametreyi değerlendirerek gerekli insan kasına bugün yaptırdığımız işleri gelecekte cobotların yapmakta olacağını öngörmek artık kesin. Bu görüntü benim çok hoşuma gidiyor. Google Glass üzerinde çalışıyor. Niye yani gözlük üzerinde çalışıyor. Niye? Burada aslında geleceğin değil bugünün çiftçisini görüyorsunuz. Gözlüğünde dijital olarak bir görüntü var ve bu görüntüyü çiftçimiz anlık olarak real time olarak anlık olarak rahatlıkla izleyebiliyor. Yani illa traktöre atlayıp bir yerlere gitmek gibi bir derdi yok. Bunu görebiliyor. Hep beraber bir video izleyelim sonra devam edeceğiz.
Özgür Arslan: Ali hocam arka planda ses duymuyoruz ama herhalde arka plan sesi sadece çok da önemli değil diye düşünüyorum. Ama tabii siz duyuyorsanız bizi duymuyorsunuz şu anda. Hocam diğerine geçmeden sesi var idiyse biz duyamadık ama sanırım sadece arka plan müziği vs diye düşünüyorum. Bir seslendirme yoktu.
Ali Rıza Ersoy: Ses vardı aslında. İzleyemediğiniz için üzüldüm gerçekten. Ne yapalım devam edelim.
Özgür Arslan: Sunumun içine gömülü olduğu için sanırım duyamadık biz. Buyurun.
Ali Rıza Ersoy: Doğrudan doğruya internetten sunumu yaptım. Ama sonra linkini gönderebilirim isterseniz.
Özgür Aslan: Seviniriz.
Ali Rıza Ersoy: Tamam o zaman devam ediyorum ben zamanımızı bakarak Hemen çıkalım buradan. Evet, dostlarım devam ediyoruz. Sol yukarıda daha çok yeni alınmış ülkemizin durumu var. Yani biraz önce dünyayı gördük. Yani hep bize başarı diye ortaya koyduğumuz birçok faktörün aslında yavaş yavaş önce şahsınızın, ailemizin, ülkemizin, gezegenimizin ölümüne doğru götürülen yol olduğunu gördük. Ülkemize geri dönersek bu haritayı size anlatmam gerekmiyor ama beyazlar normal olan gölgeler diyelim susuzluk açısından. Kuraklık açısından koyu renkler çok kurak. Açık renkler nispeten yani idare eder tadında. Bakın ortada bir yeşil var. Geri kalanının ülkenin yarısından fazlası kurarak. Bu bugün.
Dolayısıyla geleceğin, çok yakın geleceğin hatta belki bugünün 3 ana teması iklim, açlık ve göç olacak. Yani kalkıp da böyle fantezi yapmak bu kalkıp da işte yani kötü öngörülerde bulunmak olduğunu zannetmiyorum. Bütün parametreler bunu gösteriyor.
Yani roket sahnesi muhteşem. Tabii ki mars’a gideceğiz. No problem. Ama ana temaların önümüzdeki hadi bizim jenerasyon boş verelim. Bizden sonraki jenerasyonun ana temalarının iklim, açlık ve göç olacağını büyük rahatlıklar ön görebiliyoruz. Başak buğdayını büyüttüm sağ tarafta. Hepsi kuru kelle. Ölüm. Yani kaçınılmaz bir sona doğru gidiyoruz. Pandemi bunu çok net gösterdi ilk önce tuvalet kağıtlarına saldırdık. Sanki en önemli malzeme oymuş gibi arkasından makarnaya saldırdık. Aç kalmaktan korktuk. Aç kaldıktan sonra mars’a gitmişim ne faydası var? Ukrayna savaşı çok daha net gösterdi. Buğday gelmezse ne olacak gibi. Peki yine bir görüntü yine işte uluslararası bir şirketten bigthink.com’dan ve başlığına bakarsanız
“The collapse of the industrial livestock industry is coming” diyor. Yani şu anda yapmakta olduğumuz hayvancılığı bu şekilde sürdüremeyiz, mümkün değil.
Örneklerinde dünyayı yaşamaya başladı ve bu hızlanarak devam edecek . Yeni bir başka örnek. Pek uzun uzun okumayın, zamanımız da yok zaten. Ama Hollanda’nın tarımsal export tu 100 milyarı aştı, euro’yu aştı. 2021 yılında bizimkinin işte daha küçük rakamlar olduğunu düşünürseniz yüz ölçümü 8 misli küçük bir ülkenin ihracatı 3 misli daha fazla. Oran olarak bakarsak 24 misli. Hani güzel haber sıkılmaya hiç zamanımız yok. Yapılacak çok şey var ama diğer taraftan kötü hissetmek için de bol bol seçeneğimiz var. Yani bir şeylerin yapılması gerektiği çok net bir şekilde ortada.
Peki. Yine rakamlara baktığımızda bu akşam uykunuzu kaçırmak gibi ciddi bir niyetim var. Yıllara göre tarım alanlarının azalışını sol üstte görüyoruz. Çiftçi sayısının azalması korkunç düzeylerde. Burada 2020 yi görüyorsunuz hani geçenlerde vardı 2021 de 45.000 çiftçi yani çiftçi kayıt sistemine ki ben de bir çiftliğim. Çiftçi kayıt sistemine kaydını sildirdi. Yani 3 kuruş 5 kuruş şeyini vermeyeyim diye. 45.000. Yani bu rakamlar böyle manyak rakamlar. Eğer hata yapmıyorsan ülkemizde bilfiil tarlada, denizde çalışan çiftçi sayısı yaş ortalaması 57 ler civarında. 3 sene sonra bunların hepsini 60 olacak. 5 sene sonra 65 ve sonrası yok. 8 sene sonra yenileri gelmediği müddetçe ülkemizde çiftçi kalmayacak. Peki kim doyuracak? Bugün 85 yarın 90 milyonu? Bu sorunun cevabını vermemiz lazım. 45.000 demiştim düzeltiyorum. 75.000 kişi. Yılda TOBB’un bilgisi. 14 mayıs dünya çiftçiler gününde. Yine uzun yazı okumayın kırmızılara bakmanız yeterli. İzmir borsası tarım 4.0’dan bahsediyor. Yani Avrupa ülkelerinin tarım 4.0 ile özel planları destekleyerek bu da bıdıbıdı diyor.
Ülkemizde ne mutlu ki geçiverdiğimiz 3-4 yılda tarım 4.0 çok kez konuşulur hale geldi. Eminim sizin de kulağınıza bol miktarda gelmeye başladı. Google trends fonksiyonunu kullanarak, tarım 4.0 diye yazdığımızda her gün size neredeyse birkaç tane gazete haberi işte ne bileyim white paper şudur budur, önümüze düşüyor. Bu da ülkemizdeki en olumlu gelişmelerden bir tanesi yüksek teknoloji. Yani günün sonunda adına tarım 4.0 in akıllı tarım deyin ne derseniz deyin hiç önemli değil. Önemli olan dijital teknolojilerin tarımda kullanılmasından bahsediyoruz aslında. Yine bir iki örnek devam edelim. Yapay zeka tabanlı tarım teknolojileriyle gibi TRA işte artık şunu “intelligence yapay zeka” grubu var. Onların yayınlarından veya ortadaki kimyasal miktar azaltarak daha sağlıklı tarım ürünlerine erişimi kolaylaştırıyoruz.
Yani akıllanmaya başladık. Sadece yapay zeka değil, bizler de akıllanmaya başladık.
Bu kimyasallarla bir yere varamayacağız. Çok net. Tarım ve yapay zeka uygulamalarının ilk örnekleri. Biraz abartılı da olsa hiç önemli değil. Veya meet-uplar düzenlenmeye başladı hem de GAP da. Tarım, gıda ve yapay zeka. Yani bunlar gerçekten ülkemizde ilkler bunlar. Güneydoğu Anadolu’da yapay zeka konuşuyoruz. tarımda. 3 sene önce 4 sene önce böyle bir şey yoktu veya sahada tarımda kullanılan yapay zeka uygulamaların neler diye millet kafa yoruyor veya yine yukarıdaki başlığa bakarsak.
“Dijital tarımda üretim ve verimlilik yükseliyor”
şeklinde cobotlarla pedlerin beraberce iş yapıyor olmaları. Artık bunlar böyle fantezi olmaktan çıktı. Çoktan çıktı. Veya kamuya bakarsak yine kamuda dünya tarım organizasyonunda birlikte dışarıdan gelen özellikle Tagem. Tagem harikalar yaratıyor. Yani gerçekten tarım bakanlığı içinde böyle yıldızı parlayan bir organizasyon, tamamen dijital teknolojilere odaklanmış. Pırlanta mühendislerimiz orada çalışıyorlar ve en alt satıra bakarsanız yine konu tarım 4.0 olarak açıklandı şeklinde uluslararası projeler ülkemizde uygulanmaya başlandı veyahutta Mersin. Mesela Mersin’de agro park kuruldu ve firma kabullerine başlıyor. Bu agro parkı lütfen şey olarak düşünün. Yani tarımda ki teknolojilerin üretildiği, teknolojilerin denendiği bir park olarak düşünün. Antalya gibi yerlerde muhteşem projeler var ama daha da güzelini söyleyeyim. Bir 6 ay benim de beraber yatma kalkma şansım oldu.
“Digi Green Food Valley” adını koyduk. Burada gülü görüyorsunuz. Yani bu Tarımsal Üretim İhtisas Organize Sanayi Bölgesi’nin sanal görüntüsü. Ama herhalde Bir 6 ay sonra bu noktaya gelecek ve Tarsus-Mersin arasındaki bu merkezde tamamen Avrupa’nın “green deal” yani “yeşil mutabakat” şartlarını sağlayan ve aynı zamanda tarım 4.0 yani digi şartlarını sağlayan tarıma yönelik fabrikaların olacağı bir organize sanayi bölgesinin kuruluşundan bahsediyoruz.
Yönetiminin neredeyse tamamı kadın. Bu çok daha kıymetli hale getiriyor tabii ki veyahutta uygulama merkezleri bakın dostlar. Yani bunun “4.0 Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi” hizmete giriyor. Peki nerede giriyor bu? Diye baktığımızda eğitimler, mentörlük, her çiftçiye yönelik tarım 4.0 azaltılmış toprak işleme, 250 kişiye tarım 4.0 ı göstermek gibi merkezlerimiz kurulmaya başlandı. Hayvancılık sektöründe dijital teknolojiler merkezi ortaklık protokolü, dijital teknolojiler. Yani geleceğin hayvancılığı bugüne kadar yaptığımız hayvancılık gibi olmayacağını çok net görüyoruz. Zamanımız olsaydı örnekler üzerinde toplardık. Çiftçi akademisi TAHAP açılıyor. Bunların tamamı tarım 4.0. Yani dijital tarıma yönelik oradan ilham alan oluşumlar bunlar veya yine uluslararası Tarım Bakanlığı’nın tarım 4.0 ağırlıklı “sustainable food security” başlığa altında, yani beni öldürmeyecek gıdalarla beslenmek, sanal gıdalarla değil, gerçek gıdalarla doğal gıdalarla beslenecek çözümler. Dijital teknolojilerin desteğinde yürü ürünler ve teknolojiler yaratacak merkezlerden bahsediyoruz. Bugün topraktan çekilmiş olan gençlerimizin çok seksi olan dijital teknolojiler sayesinde tekrar topraklarımıza geri dönmelerinden bahsediyor olacağız. Hadi birazcık daha Özgür istedi diye ben ne anlatıyorum bunları diye bakarsanız. Arka plandaki ovayla bu ova aynı. Bu sunum yabancılara yapıldığı için işte İzmir, Urla, west coast of Turkey kendi çapında bir ilk olabilir. Niye? Çünkü.
Burada 5 teknolojiyi kullanmayı hedefliyorum, işte güneşin fotovoltaği, güneşin ısı enerjisi, rüzgar enerjisi, topraktan, heatpump enerjisi ve biyogaz enerjisi ile elde ettiğini, yenilenebilir enerjiyi gezegenine, yani enerji dağıtım şirketine pompalayarak o kadar fosil enerji kullanılmasını engelleyerek yaptığımız basit hesaplara göre 60 yıl boyunca yaptığım bir yığın hatayı gereksiz uçağa binmek, gereksiz lüks giyinmek, gereksiz lüks araba kullanmak gibi hatayı. Yaptığımız hesaplara göre 15 yıl içinde geri ödeyebilir hale geleceğim.
Bu Türkiye’nin ilk -karbon çiftliği olma iddiasındaki yerde ve bu dünyadan ha benim borcum bitince eşime başlayacağım ama artık zaman yetmeyecek büyük ihtimalle oğlumu köye devam edemeyeceğim ama hiç önemli değil. Bu gezegende format değiştirirken gezegenime diyeceğim ki “Sana bile borcum yok”. Permakültürle bir şeyleri birleştirmeye çalıştık.
Bilmeyen arkadaşlarım için B. Mollison. Bundan işte 1970’lerde permanent agriculture yani permakültür adı altında ormanı öğretmen olarak alan ormana bak orman ne yapıyorsan yap ormanın yapmadığını yapma diyen öğretiyi ortaya atıyor, hızla dünyada yayılıyor. Zaman içinde evrimi içinde olgunlaşıyor ve permanent agriculture değil de artık permanent culture yani yaşaması sürdürebilir fabrikalar, iş yerleri, evler çekicilerden bahsediyor.
Şu sözü çok hoşuma gidiyor.
“İhtiyacından fazlasına sahip olanlar ahlaksızdır”
diyor. Katılırsınız, katılmazsınız. O adamdan bir şey çıkmaz dediler diye işte bir televizyon yayını falan yapılmış permakültürü bu bölgede ilk defa uygulayacağım dediğimde ya git işine falan dediler. Burada da görüyoruz ki bunun somut örneğini. Aslında hikaye 1918 lerde pardon yarıp 2018 lerde başladı. Özgür’ün söylediği gibi agro expo’da ilk defa acaba geçmişin kadim bilgisi.
Yani permakültür ile çağımızın dijital teknolojilerini kullanarak yeni bir konsept ortaya atabilir miyiz? Yani haddimizi çok açtık, farkındayım ama o zamanlar baktığımızda dünya literatüründe yoktu. Acaba bu 2 dünyayı birleştirebilir miyiz? Diyerekten termal pro 4.0 adı altında bir manifesto yazdık ve 2018 yılında güya ülkemizde ilk defa sunduk
Hikaye böyle başladı ama 3 yıl sonra yani geçen sene ikincisi başarılı olduğumuz görüldükten sonra da eski köye yeni adet tarım 4.0 adı altında şu anda işte gördüğünüz arka plandaki çiftlikte çekilmiş fotoğrafları falan görüyorsunuz. Sağ tarafta da çiftçinin dijital gözü diye örnek olmak, örnekler yaratmak adına bir şeyler yapmaya çalıştık. Son birkaç dakika son olarak da “filiz ve filiz pro” diye cihazı aldık. Bu bir sensör istasyonu sol tarafta görüyorsunuz, toprağa saplıyorsunuz, sopa gibi bir şey. Toprağın altındaki nemi ve sıcaklığı toprağın üzerindeki iki ayrı kademede nemi ve sıcaklığı, rüzgarın yönünü, şiddetini, yağmur miktarını ölçüyor. İnternet tek bir düğmesi var basıyorsun çalışmaya başlıyor. 3 yıllık pili var. Topladığı datayı çok sayıda sensörle topladığı detayı JP sistemi üzerinden sim kart üzerinden buluta gönderiyor. Buluttaki yazılı olan yazılım algoritmaları bunu bilgiye çeviriyor ve cep telefonuna gönderiyor. Çiftçiye destek kararı olarak ve diyor ki bu akşam sulama veyahut da yarın sulama döneminde bir ton ver daha fazla verme.
Yani ben sulama sistemi bu filiz adlı cihazınıza bağladığım anda. Ben geri çekiliyorum. En azından sulama anlamında diğer bütün faktörlerde de geliyor. Gelecekte çok yakın bir gelecekte dolumun 3 gün öncesinden %80 oranında ön görebildiğimiz productive yapabildiğimiz takdirde biraz önce gördüğümüz ovamıza tarımın tekrar geri gelmesini ve permakültür sistemiyle gelmesi hiç de şaşırtıcı olmayacak. Ama asıl çarpıcı nokta sensörler yurt dışından geliyor olabilir. Ancak filiz’in filiz pro’nun bu ikinci versiyon. Üçüncü versiyonu hazırlanıyor. Bütün donanıma ve bütün yazılımı çok genç bu topraklardaki arkadaşlarım tarafından yapılmış durumda. Burada bir video daha var. Bütün bunları konuşurken yine internet üzerinden bağlanacağı için ses gelmeyebilir. Önemli değil. Açıp kapatacağım zaten. Japonya’dan bir teklif geldi dediler ki.
Özgür Arslan: Dediler ki de kaldık bizim tarafta.
Ali Rıza Ersoy: Tamam çok güzel.
Özgür Arslan: Tamam bir koptu gibi geldi bana.
Ali Rıza Ersoy: Tamam, o vakit anlamak için bir şey yapayım, sadece anlatıp analiz edeceğim. Evet. Ege Productivity organizasyon diye bir organizasyon varmış. Böyle 20-30 yıllık. Asya ülkelerini kapsayan verimliliği ama son yıllarda tarımdaki verimliliği arttırma iddiasında olan başkenti Japonya, Tokyo, Hindistan, Çin’in hepsi üye. Türkiye yeni üye olmuştu. Geçen senenin başında. Ülkemiz adına hoş geldin konuşması yapar mısın? Ben kimim ki bu konuşmayı yapacağım dedim. Hayır dedim, yok dediler. Yani ziraatten konuşacak çok şey var ama dijital tarımdan konuşmak istiyoruz. Orada dünyaya seslenme şansımız oldu ülkemiz adına Tarım 4.0 başlığı altında.
Dostlarım sonuna geldik. Soru: Tarımın doğduğu topraklardaki 100. yılımızda yani önümüzdeki sene bütçemizin tamamını tarım 4.0’a ayırabilir miyiz diye? Bundan 12 hafta önce Mardin’de 4 tane GAP işte Doğu Karadeniz falan gibi kalkınma işletmelerine ricada bulunduk. Hadi gelin dedik. Ivır zıvır konulara şu paraları dağıtmayı bırakın, büyük rakamlardan bahsetmiyoruz. 500-600.000 TLlerden falan bahsediyoruz ama bizde limit yok, arttırabiliriz demişlerdi. Acaba 2023 yılının bütçesini, algıyı tarım 4.0 algısını ülkemize yaymaya, eğitimler düzenlemeye, örnek teknolojileri kullanıp millete göstermeye örnek çiftlikler kurmaya, genç girişimcilere fırsatlar sunmaya ayırabilir miyiz diye 40 kişilik kamu görevli takımına işte Bakan Yardımcısı falan da dahil olmak üzere gösterdik. Niye diye sorarlarsa diye corona gösterdi dedik tarımın aslında ne kadar muhteşem olduğunu.
Ben bütün kalbimle inanıyorum. Çiftçilik geleceğin en prestijli paranın ise en stratejik konu olacağını, ülkemizde ve dünyada bütün kalbimle inanıyorum. Savaş daha da gösterecek Ukrayna savaşı büyük hatalar yaptık insanoğlu olarak. Acil durumumuz var. Sağda gördüğünüz gibi emergency düğmesine basmamız gerekiyor. Standart konularla tarım bakanının diğer bölgelere ilgilensinler. Biz şimdi dijital bölgesine konsantre olalım dedik. Yeni bir kalkınma hikâyesi yazalım dedik ve gençlerimizin katılmaya hazır olduğunu bildiğimi söyledim. Örnek de verdim. Buradaki kızımızı elindeki pedi ile yine kardeşimizin de boynunda bir halka var. Gördüğünüz gibi dijital sensörler halkası bu. İnekler çiftleşmeye hazır olduklarında döllenmeye hazır olduklarında, hareketlilikleri artarmış.10 tane ineğim varsa sorun değil ama 1000 tane ineğin varsa takibini yapamazsın. Boynundaki bu sensörler sayesinde hareketlilik arttığında çiftçi kızımıza bu üniversiteden yeni çıkmış köyüne yeni dönmüş kızımızı sembolize ediyor burada. Ona ABC inekleri döllenmeye hazır diyor. Yurt dışından büyük dövizler ödenerek gelinen döllenme prosesini acayip ucuzlatıyor ve sonunda
Birleşmiş Milletler Sekreteri’ nin söylediği gibi “There is no plan B because we do not have a planet B”diyor. Yani bir tane gezegenimiz var.
Ne halt yersek burada yiyeceğiz diyor. Güzel haberlere devam edelim. Ekosistem. Bakın burada gördüğünüz okuyamıyorsunuz ama muhteşem bir coğrafyaya sahibiz. Topraklarımız Avrupa’nın ikinci büyüğü. Çok bereketli, 4 mevsimi aynı anda yaşayabiliyoruz. 78 yaş beklentimiz var ve ortalama yaşımız 31, inanılmaz genç bir toplumuz. Birkaç sene önce burada gördüğünüz ekosistem yoktu. Bunlar startuplar veya biraz daha büyükleri işte melek yatırımcılar falan şunlar, bunlar her geçen sene hızla bunlar artıyor. Geçiverdiğimiz haftalarda ne bileyim işte basketbolda boksta, voleybolda operada dünya birincilikleri ile hatta hatta kara deliklerin açıklanmasının bir Türk profesör kadının yaptığıyla, elde ettiğimiz başarıları aynısını hadi gelin hep beraber burada Nehir’i görüyorsunuz.
Nehir Consumer Technologoy Association Pitch Competition’da geçiverdiğimiz aylarda Las Vegas’da CES’i biliyorsunuz dünyanın en büyük Consumer’ı burada. Expo’sunda kendi konusunda da birinci oldu. Akuaponik hidroponik yani susuz tarım konusundaki başarıları sayesinde ve Duygu harika bir kadın. 34-35 yaşlarında. Dünyada 4 şirketin uygulayabileceği teknoloji sahibi. Zeytin çekirdeğinden, yani bir zararlı atıktan başta deri, vegan deri olmak üzere polimerler çok değişik polimerler üretiyor. Ve kendisi “best green tech startup 2020” de Stockholm’de dünya birincisi oldu. Geçiverdiğimiz aylarda. O zaman gelin dostlarım hep beraber yeni Nehir ve Duygular için yeni bir hikaye yazalım lütfen deyip, sizlere teşekkür ediyorum.
Özgür Arslan: Ali Rıza Hocam biz de teşekkür ediyoruz. Gerçekten bu değerli bilgiler için çok sağ olun. Anadolu’nun bir köşesinde bir köyden bizlere seslendiniz. Bu bile başlı başına bir atılım yani eskiden olmayan her şeyi işte uydulardan, Ankara’dan, İstanbul’dan anlatırken artık Anadolu coğrafyasının her yerinden birtakım bilgiler aktarılabiliyor. dünyaya. Bu anlamda sağ olun. Değerli misafirler sizler de sorularınızı yazarsanız ben de Ali Rıza hocama iletiyor olacağım. Bu süre zarfında da bizim paydaşlarımızla bir diğeri de olan IBB veri laboratuvarına da kısaca söz vermek isterdim. Ali beyler de diğer Ali beyler de uygunsa o sırada da sorularımızı almış oluruz. Bakalım sorularımız var mı?
Ali Bey: Tabii teşekkürler. Özgür bey herkese iyi akşamlar. Ali Rıza bey emeğinize sağlık. Çok sağ olun. Aslında biz de veri laboratuvarı olarak Özgür Bey’in de bahsetti işte big data dediğimiz IoT dediğimiz kavramları hem gençlere adapte edecek şekilde hem de buradan bir teknolojik ürün çıkaralım dediğimiz, genelde şehrin sorununa odaklandığımız bir laboratuvar tasarladık. Yaklaşık 6 aylık süreçte faaliyete geçti. Bu konuları çok önemsiyoruz o yüzden. Özellikle tarım tarafındaki global tarafı çok fazla ülke olarak da adapte olamamamız bizi biraz üzüntüye sokuyor. Umarım teknoloji, akıllı kavramını tarımda daha çok konuştuğumuz bir yapıya gider.
Big data kavramı çok değerli bir kavram. Veriyi kullanabilmek, bilgiyi kullanabilmek. Buradan bir şeyler çıkarabilmek çok değerli. Bizim daha işte böyle hava durumunu önceden tahminleme modeli yapıp işte bitkiyi sulayabilme potansiyelini ölçen bir görüntü işlemeden bahsettiniz. Ya bu sistemlere adapte eden çalışmalarımız da oluyor. Umarım güzel sonuçlar olur.
Umarım ülke içinde sağlıklı çalışmalar yapılır. Tekrardan emeğinize sağlık. Ben herkese iyi akşamlar dilerim.
Ali Rıza Ersoy: Dostum ilk fırsatta buluşalım.
Ali Bey: Tabii ki her zaman sağ olun.
Özgür Arslan: Teşekkürler Ali Bey teşekkürler, Ali Rıza Bey. Ben sorunlarımızla üçüncü Ali ile Ali Berat Bey’le devam edeyim. Soru da oradan gelmiş. Der ki: “Endüstri 4.0 bu kadar gelişmişken endüstri 5.0 sizce nasıl olacak?” Bu soruyla başlayalım hocam buyurun.
Ali Rıza Ersoy: Ali soru için teşekkürler dostum. Şu anda endüstri 5.0 yok. Eli kulağında. Düşüncelere göre yapay zekanın gerçek anlamda yani sulandırılmış şekilde değil de gerçek şekilde kendi kendine öğrenebilme sistemlerinin devreye girmesiyle ve bunun endüstride uygulanmaya başlamasıyla beşinci evreye geçileceğimiz varsayılıyor. Ama yani şu anda yok, literatürde de yok varsa bile karşılığı yok ama yapay zeka kapıda bekliyor. Umulduğundan daha yavaş gelişiyor ama artık vav noktasına geldiğinde herhalde endüstri 5.0’dan bahsedebiliyor olacağız. Ancak tabii ki kimse boş durmuyor. Almanlar ortaya bir şey atınca Japonlar boş durur mu? Durmazlar.
Eminim çoğunuz duydunuz “toplum 5.0.” Yani tamam diyor Japon, haklısın. Fabrikalarımızı lojistiğimizi, bizi her şeyimizi dijitalije edelim. Tamam. İnsan faktörünü becerebildiğimiz oranda sıfırlamaya çalışalım.
Tamam ama bunu nasıl yapacağız? Yani toplumu dönüştürmeden yani çocuklarımızda bilmem kaç yaşından başlayarak kafa yapılarını, şunları bunları dönüştürmeden sadece fabrikaları dönüştürmekle bu iş olmaz. Dolayısıyla bizim ilk önce veyahutta şimdiden başlayarak toplumu dönüştürmemiz lazım iddiasında olan Society 4.0 var. İlgisini çeken arkadaşlar arattırabilirler. İnanılmaz doğru bir yaklaşım. Dünya da oraya doğru gidiyor zaten.
Özgür Arslan: Teşekkür ediyorum. Bir diğer soruma geçeyim bakalım. Şöyle. Ağzınıza sağlık. “Bugün Bill Gates dünyanın en büyük toprak sahiplerinden biri. Onun gibi zenginlerin bu kadar büyük topraklar edinmesinin sebebi yaklaşık yaklaşan kuraklık mı onlar tarım 4.0 konusunda çalışma yapıyor mu, bilginiz var mı?” Diye sormuş, buyurun.
Ali Rıza Ersoy: Sevgili Esin, elimde veri yok. Yani bunlar şu anda gazete haberi tadında. Belki doğru belki yanlış çok önemlidir ama doğru olduğu takdirde inanırım.
Çünkü önümüzdeki 10 yıllar bize çok net bir şekilde gösterecek ki en kıymetli varlığımız toprak olacak.
Yani altın bileziklerimiz çok güzel ama gıda olmadan, beslenme olmadan, toprak olmadan ve özellikle zehirlenmemiş toprak olmadan topraklarımızı o kadar hızlı zehirliyoruz ki gibi bir de üzerine kuraklık, yani normal şartlarda hayatı daha rahat idame ettirebilirdik ama bir de buna hepimizin bildiği sebeplerden üzerine koyduğumuz iklim krizini de ilave ettiğimizde hayat çok daha zorlaşıyor.
Toprak çok daha kıymetli hale geliyor ve bazıları adı bilgesi olmuş olmamış önemli değil toprak topluyosa yapabileceği en akıllıca şeyi yapıyor aslında yani gökdelenlerden kat almak mı? Barbaros’un Urla ovasından toprak almak mı? Kararı sana bırakıyorum. Pandemi çok güzel gösterdi. Hangisinin daha kıymetli olduğunu doğru mu doğru? Peki tarım 4.0 konusunda çalışmalar yapıyorlar mı? Diye sorduğunda elimde veri yok. Ama olmasa hani yapmıyor olmalarını düşünemiyorum. Yani çiftçinin kalmadığı bir toplumda veya bu sebepten onu başka bir ortamda tartışırız. O önemli değil ama rakamları ortaya koydum. 57. 8 sene sonra kimse yok. Eğer biz gençlerimize biraz önceki o genç kızımızda olduğu gibi gençlerimize onlara çok zevk alacakları teknolojik konuyu cazip göstererek onları toprağımızda, köyümüze köyünden istemeyerek giden gençlere şehirlerin varoşlarında, fabrikalarda inanılmaz acı çekerek çalışıyor, olanları tekrar topraklarına geri çekersek. Örneğin salebe başladık. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin liderliğinde bu topraklarda salep orkideymiş, bilmiyordum. Salep endemik bitkilerden birisiymiş. Yani kendi kendine yetişen bir bitkiymiş. Çalına çalına kökü kurutulmuş. Şimdi köyümüzde 10 çiftçi aile, beşi .. beşi, 7 çiftçi benim gibi onu aile sahibi tekrar dünyaya bu bölgeye getirebilir miyiz diye uğraşıyoruz. Bunu başardığımız takdirde yanına bir de dijital teknolojileri filiz gibi dijital teknolojilerin yanına koyduğumuzda çok yüksek katma değerli çiftçilik sayesinde kaçan gençlerimizin tamamı geri gelecek. Ve bunları dijital olmadan yapmak mümkün değil. Böyle olunca da Bill Gates’lerin yaptığı her şey doğru olacak.
Özgür Arslan: Teşekkür ederim. Bir diğer sorumuz ismini vermek istemeyen bir misafirimizden bir yorumu bir sorusu var. Ben sorusuyla devam edeyim. Çünkü çokça sorumuz var der ki: “Halen sözü geçen endüstri 4.0, eski model teknolojilerle yapılıyor mesela PLC programlama dilleri veya C acaba size soruyor. Gelecekte görülmesi beklenen problemlerde ki karmaşıklığı bu teknolojilerle karşılayabileceğimizi düşünüyor mu?” Kusura bakmayın değerli misafirler ben de iki yıl kaçtım. Bugün covid oldum. Biraz karma karışığım o anlamda yanlış okuyabilirim. Bu yüzden Ali Rıza bey.
Ali Rıza Ersoy: Özgür hangi arkadaşımın sorusuydu. Ben de burada yazılı takip edeyim.
Özgür Arslan: Direkt bana özelden yazmış.
Ali Rıza Ersoy: Tamam. Ok hemen cevaplandırayım. Evet. Yani sorunun cevabı evet. PLC’ler yani program olur falan filan, evet, 1960 larda 70’lerde hayatımıza girdiği elektroniğin devreye girmesiyle otomasyon çağını başlattığı hala aslanlar gibi kullanıyoruz. Ama bu 3.0. Geçti bitti, çok iyiydi. Bitti yani şu an çağımızda dostlarım hatırlayın, izotop filmlerle başlamadık. Hepsi çok iyiydi. Hepsinden inanılmaz fayda sağladık ama sene sonunda sistemlerimiz proseslerimizde % 3% 5% 8 iyileştirdiğinde büyük partiler verdik. Başardık dedik.
Çok iyiydi ama onlar geçmiş artık eğer bugün herhangi bir düşünce devastating değil ise yıkıcı değil ise kimse dönüp bakmıyor bile. Hangi %3 ler hangi %5 ler. Mümkün değil. Yani komple yıkıp komple yeniden yapmak gibi şeyler yapmak zorundayız. Niye otonom araçlar üzerinde çalışılıyor. Niye? Çünkü aptal bir şekilde bugün araçlarımız % 85% 95 otoparkta yatıyor. % 5% 10% 15 kullanıyoruz. Halbuki geleceğin otonom araçları % 95 kullanılıyor % 5 servise gidiyor olacaklar. Yani yeni düşünceler, yeni yaklaşımlar yıkıcı değil ise tabii ki PLC lerin zamanı çoktan geçti. Ama bu yeni teknolojiler hepsini bugün için çözebiliyor. Yarın için çözemeyecek. O zaman da yeni teknolojiler geliyor.
Özgür Arslan: Teşekkür ediyorum. Bir diğer sorumuz Mustafa İnceoğlu’ndan. Der ki: “Tarımın büyük bölümünü dededen babadan kalma yöntemlerle yaptığımız ülkemizde bu geleneği nasıl kıracağız? Eğitim 4.0 mı? “diye sormuş. Buyurun Ali Rıza bey.
Ali Rıza Ersoy: Mustafa kesinlikle öyle abi yani klişe eğitim şart. Şimdi bütün kitaplar şöyle söylüyorlar, kır saçlılara zaman harcama. Buna ben de dahil. Ucundan Özgür de dahil. Onun saç miktarı daha düşük ama geri kalanlar beyaz. Bunlara zaman ayırma diyor sistem tamam mı. Şimdi bunlardan bir halt çıkmaz diye büyük ihtimalle yaklaşıyor. Büyük oranda da haklı. Büyük oranda da haklı ama Özgür sınırlarında ben çiftçileri kastediyorum şu anda. Dostlarım uğraşmayalım. O babasından öyle gördü. O suçlu değil, o muhteşem. O bizi bugüne kadar besledi hem de ne zorluklarla besledi. Onlara minnet doluyuz ancak onları adapte etmek yerine o genç jenerasyon var ya pırıl pırıl, parlak parlak gelen şu anda yirmili yaşlarında otuzlu yaşlarında en fazla kırklı yaşlarındaki o müthiş dijital.
Neredeyse cep telefonuyla doğmuş, neredeyse elinde cep telefonuyla oyunlarla yetişmiş tipler var ya o her şeye karşı çıkan, hiçbir şeyi beğenmeyeni her şeyi kendisinin bildiğini zanneden, bunlar maden değerinde. Bunlar muhteşem biraz önceki genç kadın örneğinde olduğu gibi. Biz onlara onların zevk alacağı ve anlayabileceği dijital ortamlar sunduğumuz da eğitimle bunu yaptığımız takdirde bu genç insanlar koşa koşa toprağa tarıma arkadaki ovaya girecekler ama Tarım Bakanlığı’nın şurada burada çalışmalar var. Yani hiçbir zaman tatmin edici seviyede değil ama en azından başladı.
Özgür Arslan: Teşekkür ediyorum. Bir diğer sorumuz İbrahim Bey’den gelmiş. Der ki: “Digi green food valley ile ilgili daha fazla bilgiye ulaşabilmek için önerebileceğiniz kişi ve/veya kaynakları paylaşır mısınız, paylaşabilir misiniz, nasıl ulaşabilirler?” Ali Rıza Bey.
Ali Rıza Bey: Yazıyorum.
Özgür Arslan: Teşekkür ederiz.
Ali Rıza Ersoy: “PUIOSB “Tarımsal Üretim İhtisas Organize Sanayi Bölgesi. Hemen google’a girdiğinizde karşınıza çıkacak Yönetim Kurulu Başkanı. Yani tarımla ilgileniyorsanız, özellikle tarım 4.0 ve “green deal” yani yoksa Avrupa birliğine ihracat yapamayacağız. Tarımsal ürün ihracatı yapamayacağız. Avrupa Birliği ile tarımsal değil, bütün ihracatımızın %50 yapabilirdik. İlgileniyorsanız lütfen Gül ile irtibata geçin. Oraya koşarak gidin, fabrikalarımızı kurun ne olur.
Özgür Arslan: Teşekkür ediyorum. Bir diğer sorumuz Birol Bey’den. Der ki: Türkiye’de ve dünyada tarım 4.0 teknolojilerinin aktif olarak kullanıldığı büyük tarım alanları var mı? Verimliliği ne kadar etkiliyor, bilginiz var mı?” Diye sormuş buyurun.
Ali Rıza Ersoy: Birol teşekkür ederim. Soru için. Evet dostum. Çünkü bunu tarım 4.0 diye başlamıyor. 2010 lu yıllarda yani geçiverdiğimiz yıllarda çok taze.
Endüstri 4.0 ın erken başarısından bahsetmiştik ya aa falan olmuş ama daha öncesinde Hollanda, İsrail, Yeni Zelanda ve Kanada en önde koşan ülkeler olarak baktığımızda “smart agriculture procession parming” adı altında aslında bu dijital hareketlilik başlıyor.
Endüstride kullanılan sensörler. Rutubettir, nemdir cart curt gibi bir yığın parametreleri ölçebilen sensörler tarımda ilk kez kullanılmaya başlıyor. Ama gördüğün gibi 10 yıllık plan bir geçmişi var. Ne zaman ki 2013 lerde 14 lerde 15 lerde artık endüstri 4.0 konuşulmaya başlanıyor. Yani bugünkü konumuz. Sadece isim değiştiriyor. Tarım 4.0 oluyor. Başlangıcı bir 3 4 5 yıl falan geriye gidiyor aslında ve uygulamalar tabii ki olmaz olur mu? Kanada, Yeni Zelanda da ne muhteşem örnekler var? Yani internete girdiğinizde okuyamacağınız kadar çok örnek var. Youtube’da izleyemeceğiniz kadar çok örnek var.
Peki bu işin hani bilimsel merkezi neresidir falan diye sorarsanız, Hollanda’da Wageingen Üniversitesi ve vadisi gıda vadisi. Yani galiba hâlâ dünyada en önde koşan tarım ve gıda teknolojilerinin akademik dünyası.
Özgür Arslan: Teşekkür ediyorum. Evet. Belirttiğiniz üniversite orada da ülkemizden de hocalar var, son izlemiştim sizinle bir ortak etkinlikte. Dilerim böyle okullar bizlerde de olur. Bizimle tarım politikalarımız bölgenin bir tek bizim değil, ülkemizin, bölgemizin de tarım politikalarına yön verir. Ömer Bey’in sorusu. “Sunum ve emeğiniz için teşekkürler. Kullanılan sistemlerin bilgisayar altyapısı arduino raspberry p midir yoksa masa üstü bilgisayarlar mı kullanıyor? İletişim altyapısı SMS kısa mesajlara mı dayanıyor?” Diye sormuş ne dersiniz? Buyurun.
Ali Rıza Ersoy: Abi çok teşekkürler. Abi arduino ve raspberry ile iç içesin o anlaşılıyor ama bunu bilmeyen arkadaşlarımız mutlaka şu anda birbirimiz arasında vardır. Dostlarım bilmeyen arkadaşlar için bir cep telefonu büyüklüğünde bir elektronik kartı düşünün.
Cep telefonu büyüklüğünde bir elektronik kart üzerinde işlemcisi var. Input output var işte birazcık hafızası var falan filan gibi basit bir robot yapmak için her şey. Basit bir robot yapmak için bütün elektronik üzerinde.
Çakma fiyatı kaç dolardır? Lütfen chatten yazar mısınız? Bilenler yazmasın ki işin tatlı kısmı kaçmasın, ne olur göbekten en azından bir arkadaşım göbekten atsın ya basit bir robot için bir el büyüklüğünde elektronik kart 20 $ geldi. Muhammed’den çok iyi başka. Hadi 1 tane daha 750 çok teşekkür ederim size. 5 $. 5 $. Hani teknoloji pahalı mal bunların hepsi laf bunlar bilgisiz değil basit bir robotun elektroniği 5 $ bugün temin edebiliyorsun tam çakması bakması önemli değil. Soruya geri geldiğimizde arduino ve eğer raspberry gibi yani işte robotik kurslarında, şuralarda, buralarda kullanılan cihazlardan tabii daha fazlası gerekiyor burada.
Daha fazlası gerekiyor ancak iletişim yani bir drone ele alalım. Bir şeyi düşün. Arazinin kenarında bir kulübe yaptırıyorsun o droneyi çalmasınlar diye. Drone içerde. Sıvı doğal gübrenin tankı var. Arazide bir sefer gidiyorsun yılda. Tankerden sıvı organik gübreyi oraya boşalttırıyorsun ve drone zamanı geldiğinde bağlanıyor, haberleşiyor. Zaten sürekli olarak araziden bildiğim kadarıyla atım zamanı geldiğini kendisi hissediyor. Kapıya diyor ki, kapıya açıl diyor. Barakanın kapısı açılıyor. Drone yola çıkıyor. Birkaç santimetre hatayla üretiminin üzerinden, hatta görüntü işleme teknolojileri kullanarak o sıradaki veyahutta ağaçta o ağaçtaki ihtiyaç kadar yani attım gitti değil. İhtiyaç duyduğu kadar doğal gıdayı boşaltıyor. Tankı bittiğinde geri dönüyor, tekrar dolduruyor, tekrar gidiyor. Git gel yapıyor, falan filan her neyse geri dönüyor. Şimdi bunun için biraz elektronik lazım ama bu elektroniğin kendi üzerinde olması gerekmiyor.
Arazinin kenarlarında gateway dediğimiz basit elektronik yapılar var. Sadece o gateway kadar bilgi vermesi yeterli. Yani SMS tadında değil. Biraz daha kompleks ama sana ne bana ne? Yani orada sistem kurulmuş zaten bu sistemleri ben yazacağım diyorsan şahane. Gateway’e gidiyor. Gateway’den bulut’a gidiyor. Buluttan gatewaye geri geliyor. Gateway’den de cihaza geliyor.
Yani haberleşme bu şekilde gerçekleşiyor ama arduino’dan biraz daha iyi olması lazım. Fakat yine bu konuda çok bağlantılı. Bütün arkadaşlarıma şu anda izleyen arkadaşlarıma soruyorum. Çocuklarınız olabilir, çocuğunuz olmayabilir, karşı komşunun olabilir, yeğeniniz olabilir. Kardeşinizin oğlu olabilir falan filan. Kodlama yaşı. Dünyada kaça düştü? Kodlama yaşı lütfen chatten bilen arkadaşların bilmeyen. Birisi 4 dedi. Muhammed her şeyi biliyor. Mustafa 4 de doğru Erdem 8 dedi başka.
Dostlarım 3 buçuk. Eğer 3 buçuk yaşında oğlumuz kızımız var da henüz kodlamayı öğretmeye başlamadıysanız, yani bu illa klavye başına geçerek olması gerekmiyor. Öğretmeye başlamadıysanız, Güney Koreli genç gençlere göre bugünden kaybediyor. Çağımız böyle bir çağ. 12 yaşında yapay zeka uzmanları gördüm. “Harbi” Ali Berat çok doğru abi “Harbi”. Yani diyeceksiniz ki ne biçim hayat lan bu? Biz böyle bir hayatta yaşamak istemiyoruz falan filan .Tamam hiç sorun değil Urla’ya bekleriz, sizi. Sistemden çıkarsınız. Aslanlar gibi burada yaşarız ama sistemin içinde kalmak istiyorsanız kaçamağı yok. Bir sonraki soru dostum.
Özgür Arslan: Tabii, İbrahim bey sormuş ki, “Türkiye’nin tarımda bahsettiğiniz atılımı yapabilmesi için öncelikle odaklanması gereken alanlar nelerdir? Farklı endüstrilerde tecrübeli yetişmiş iş gücü bu konularda nasıl katkı sağlanabilir?” Demiş buyurun.
Ali Rıza Ersoy: İbrahim çok teşekkürler çağımız ve bundan sonraki 10 yıllarımız çok kompleks yıllar olacak. Olmadığından daha kompleks yıllar oldu ama insanlığın evrimiyle de uygun olacaktır. Yani hep aynı yerde duracak değiliz, sıkılırdık herhalde değil mi? Gözünüzü korkutmasın, hiç bir şey gözünüzü korkutmasın. Her şeyden önce göreceğim gelecek hız çağı olacak. Yani doğaya karşı verilen savaşta yani ister savaş, ister savaşma. O sana kalmış, ama savaşmakta olanların vereceği savaşta hız en önemli faktörlerden birisi olacak. Hız, esneklik ve verimlilik hız deyince şunu soracağım, yani daha iyi anlayabilirim düşüncesiyle.
Bursa’daki otomotiv fabrikalarımızda, Bursa’daki otomotiv fabrikalarımızda bir araç üretilip fabrikadan çıktıktan limana ihracat için gönderildikten ne kadar zaman sonra ikinci araç yine limana gönderiliyor? Hadi göbekten. Ne kadar süre sonra bir araç ne kadar zamanda üretiliyor demiyor. 6 saat yani bir araç çıktı, 6 saat sonra ikinci araç çıkıyor. Güzel. Bir öneri daha. Göbekten. Hadi gelin gelin gözünüzde canlandırın. 5 saat mi, 5 dakika mı? 16 dakika geldi değil mi? 15 dakika geldi.50 dakika geldi. Çok güzel…56 saniyeydi. Dostlarım. Galiba arkadaşlarım şu anda 54 saniyedeler. Eminim bunu 52 saniye çekecekler. Bir fabrikadan 52 saniyede bir aracın üretilmesi için gerçekten hızlı, gerçekten dijital, gerçekten çağımıza uygun proseslerin, algoritmaların, şunların yazılı olması lazım. Bütün bunlar tarımda da öyle oldu.
Dolayısıyla bizler ister istemez bu hız faktörüne bulaşmak ve o şekilde hızlı yapmak zorunda olacağız ve belki de tarımda otomotiv endüstrisinden örnekler almaya başlayacağız. Geleceğin meslekleri hiçbir zaman arkadaşlarım beni affetsinler ama ben de elektronik mühendisiyim. Yani geç kardeşim geç. Geçmişte muhteşemdi ama gelecekte elektronik mühendisliğini dediğinde sana gülecek. Çok basit kalacak. Geleceğin meslekleri çok yönlü meslekler olacak. Mekatronik gibi, endüstri gibi meslekler olacak veyahut da data mining, buda bıdı bıdı engineering gibi şu anda ne yaptıklarını bile bilmediğimiz meslekler olacak ve geleceğin kompleks dünyasını… Yani bir arabayı limana göndermek için işbirliği dünyası olacak. Gelecek 10 yıllar. Bu işbirliğinde makinesi elektriği, elektroniği, gıdası, ziraat mühendisi herkese ihtiyaç olacak ve bu işbirlikleri sayesinde ancak yol alabilir olacağız.
Özgür Arslan: Teşekkür ediyorum. Bir diğer sorumuz bana direkt yazmış Ali bey. Der ki: “Merhaba salep konusunu takip ediyordum. Sıfırdan çiftçi olan 35 yaşında biriyim. Herhalde yeni başladım anlamında demiş ki. Mesleğimi aslında satış yöneticiliği her hafta sonu arazideyim çok zorluklar yaşadım ve halen yaşıyorum. Yeni çiftçiler için tavsiyeleriniz nelerdir? Teknolojik olan her türlü ürün arazide otomatik sulama sistemi nem konusunda takip edeceğim. Çok akıllıca diye de belirtmiş ödevler bekliyor hocam buyurun.
Ali Rıza Ersoy: Dostum yani bu akşamki konumuza sadık kalmak durumundayım. Yani bütün gönülden inancımla dijital teknolojidir.
Özgür Arslan: Teşekkür ediyorum Tuğba Kınık sormuş der ki: “Hocam görüntü işleme için arazide kullanılan cihazlarda hangi yazılım kullanılıyor?” Buyurun.
Ali Rıza Ersoy: Teşekkürler ama yazılım ismini bilmiyorum. Ama bu soruyu sorduğuna göre görüntü işleme image processing in ne olduğunu biliyorsun kamerayla yani daha yeni bir örnek elime geçti. İsrail menşeli galiba bir meyve arazisinde otonom bir traktör gibi bir cihaz üzerinde 8 tane drone var kabloyla bağlı o hattın yani o üretim hattının arasında yavaş yavaş hareket ediyor. Uyduyla haberleşerek, buluttaki yazılımla haberleşerek droneler hareket halinde. 8 tane drone yan yan tarafa bakıyor. Elmaymış gibi düşünelim. Elmaya bakıyor image processing sayesinde olgunlaştı mı olgunlaşmadı mı karar veriyor? Olgunlaştıkça koparıyor. Aracın üzerindeki ilgili o elmanın atılması gereken onun ne kadar büyük olduğunu, ne kadar şey olduğunu cart curt 80 tane parametreye ölçtükten sonra ilgili boşluğa bırakıyor, toplanmış oluyor ve galiba tıra kadar tarladan tıra kadar olan prosesinin tamamı dijitalize, otomatize edilmiş hali. Burada 4.0 diyoruz ama yazılımın ismini bilmiyorum.
Özgür Arslan: Teşekkür ediyorum. Ömer Bey’in sorusuyla devam edelim hızlıca. “Bir arazi için kaç adet ya da hangi sıklıkla filiz ya da filiz pro kullanmak gerekiyor?” demiş. Evet hocam bizler de merak ediyoruz.
Ali Rıza Ersoy: Ömer bilmiyorum, çünkü ben de daha çok yolun başındayım. Matematik 101 seviyesindeydi şu anda. Lütfen sen de başla, yani illa filiz değil. Biz burada bir markadan bahsediyoruz. Bu da bir teknolojiden bahsediyoruz. O somut örnek olsun diye ortaya koydum. Mutlaka başkaları da var. Hangisi olduğu önemli değil. Herhangi bir tanesini al abi haberleşelim, toplumumuza yayabildiğimiz kadar yazmaya çalışalım yaptığımız şeyleri.
Özgür Arslan: Teşekkür ediyorum. Birol bey sormuş, “Türkiye’deki çiftçi sayısının azaldığını söylediniz. Yeni teknolojiler ile birlikte daha az çiftçiyle daha fazla hasat alabilecek miyiz?” ilk sorusu. “Sanayi için hep insana olan ihtiyaç ortadan kalkacak mı diye soruyoruz. Tarımda böyle bir konu söz konusu olur mu söz konusu mu? Daha önceki seminerlerden biri de Tolga bey insanın üretiminde olmasının tek başına robotların olmasından daha verimli olduğunu söylemişti. Tarımda da insan ve robotların bir arada olması daha verimli mi? Kolabratif şekilde. Buyurun.
Ali Rıza Ersoy: Birol çok teşekkürler. Haklı endişeler. Tamamı boşuna. Gevşe. Niye? Endüstriden başlayalım istersen konumuzda oydu ya endüstriden tarıma demiştik. Endüstride insan her sanayi devrimine insan kas gücünü ortadan kaldırmaya geldi. İşte birincisine su buharı geldi. Dokuma tezgahlarında insanlar azaldı, yok oldu. Arkasından işte ne bileyim. Seri üretim başladı insana olan ihtiyaç azaldı gibi görünüyor değil mi? Yani ortadan kaldırmaya geldi, arkasından otomasyon başladı. Yine insan ortadan kaldırmaya geldi. Ama ne oldu? Tam tersi oldu yani fiyatlar düşünce talep artınca binlerce yeni fabrika milyonlarca yeni istihdam doğdu. Daha önce diş fırçası kullanmayan, ayakkabı kullanmayan insanoğlu diş fırçası ve ayakkabı kullanmaya başladı. Bunlar için fabrikalar gerekti. Gibi düşünülenin veya korkularının tersi gerçekleşti. Niye dördüncü sanayi devriminin de bu tamamen farklı olsun. Almanya mesela 2015 de 2020 yılı içinde yapacağı 4.0 yatırımları sayesinde 2020 den itibaren sanayi istihdamının % 6 artacağını öngörmüştü. Halbuki robotlar gelecekte bizi işsiz kalacaktık. Ne oldu? Gibi. Ancak. Burada konuşulan insanın kendisi değil insanın kasları. 4.0 ister endüstride olsun, isterse tarımda ne olsun? Çok gezegen sever. Çok insan sever. Diyeceksin ki yani milleti işinden ediyor. Şimdi bir de tarıma bulaştı. Orada da insanın işinden edecek aç kalacak bu insanlar yok mu olacak bu insanlar? Hayır efendim, öyle değil. Geçmişte öyle olmadı. Somut. Peki gelecekte ne olacak? Bir kere çok insan sever, sanki insana işsiz bırakmış gibi görünüyor ama insan oğlu bu dünyaya kaslarını kullanmak için gelmedi. Yani yakışmıyor, insanın en kıymetli varlığı beyni yani geçmişte alın terinden bahsederken artık akıl terinden bahsediyor olacağız. Yani diyor ki, ben senin kaslarına müracaat etmiyorum artık. Ben senin aklına müracaat ediyorum artık. Yani endüstrinin İngiltere’de ilk başlığı verdiği zamanlarda günde 18 saat köpek gibi çalıştırılan insanoğlu çok mu medeniydi? Çok mu insanlığa yakışırdı? Ya bugün 8 saate düşürmüş olsak bile çok mu medeni mavi yakalı olmak. Hayır insana yakışmıyor insan bunun için dünyaya gelmedi. Geleceğin dünyasında mavi yakalarımızın tamamını gri yaka yatacağız. Robot yaka de istersen ne dersen de. Beyaz yakanın tuzu kuru zaten ona bir yığın yeni meslek geliyor ama zorda olan insana yakışmayan hayatı boyunca elinde tornavida bir tane vidayı sıkmak durumunda bırakılan o insanı kurtarmaya geliyor. 4.0. Bırak diyor. Bunlar riskli işler, bunlar rutin işler, bunlar katma değeri olmayan işler bırak. Ben bunları robotlara yaptırırım diyor.
Sen beynini ortaya koyuyor. Stratejiyi ortaya koy, satışı ortaya koy, pazarlamayı ortaya koy. Takım kurmayı, problem çözmeyi ortaya koy. Yazılım yaz diyor, dizayn yap diyor, pazarlama yap diyor. Bu neresi kötü olabilir bunun?
Değil mi? Gibi. Aynı şey tarım için de geçerli. Tarım da sana işsiz bırakmayacak ki. Biraz önce konuştuğumuz gibi insan kalmıyor. İnsan yok, ben köyümden biliyorum, tarlada çalışan yok hepsi Çeşme’de, turizmde veyahut da İzmir’de sanayide. Bu mu yani? Hepsi geri dönmek istiyor. Nasıl dönecekler dijital teknolojiler?
Özgür Arslan: Teşekkürler hocam. Erdem Kodal sormuş der ki: “Gelecekteki tarım,.. üretimi yoksa butik üretim mi olacak? Bireysel üretim mi olacak, ihracat mı, yerinde üretim mi değer kazanacak?” Kendi yorumu da var ama ben bunları size sormuş olayım.
Ali Rıza Ersoy: Erdem daha bugün genç arkadaşımla konuşuyorduk. Kendisi gıda mühendisi ve rakamım yanlış olabilir ama hiç önemi yok. Dünyada soframıza gelen tarımsal üretimin yani gıda olarak soframıza gelen tarımsal üretimin %70 plusı aile çiftliklerinde üretiliyor. Biz bunu böyle düşünmüyorduk. En azından ben düşünmüyorum. Bizim hep gözümüze sokulmaya çalışan ne? Amerika’da Kanada’da şurada burada uçsuz bucaksız mısır tarlalarında bu şeyler araçlar geziyorlar, mahsulü topluyor falan falan değil mi yani? Büyük çiftlikler, çok büyük çiftlikler, uçsuz bucaksız çiftlikler ama öyle değilmiş. Yani toplam üretimin çok küçük bir bölünmüş onlar. Aile çiftliklerinin gelecekte daha da önemli olacağı düşünülüyor. Niye? Çünkü o çok büyük arazilerde mono kültür. Adam eke eke mısır ekiyor, toprağın o özelliklerini kaybettiriyor, öldürüyor, bilerek mi yapıyor, bilmeden mi yapıyor bilmiyorum. Konumuzda değil ama aile çiftlikleri öyle değil. Bu sene bilmem ne dikiyor ertesi gün başka bir şey çıkıyor. Tarlanın yarısını şöyle dikiyor, diğer tarafının yarısını böyle dikiyor. Dolayısıyla mono kültürden uzaklaştırıp .. ya doğru kayıyor olması gerektiği gibi. Dolayısıyla eğer küçük aile çiftliklerinin gençleri sayesinde dijital teknolojileri öğretmeni takdirde sadece ülkemiz için değil insanoğlu için de bambaşka bir dünya geliyor olacak 4.0 başlığı altında. Dolayısıyla bireysel demeyelim ama aile çiftlikleri.
Özgür Arslan: Teşekkür ediyorum. Artık sizi de baya yorduk. Ben son soruları alayım. İbrahim bey’in sorusuyla devam edeyim. “Endüstrisinde son yıllarda yükselen talebe, yakın desantralize tedarik zincirlerinin benzerlerinin yapay et ya da tarım fabrikaları formunda tarımda da göreceğimizi öngörüyor musunuz?” Demiş. Ne dersiniz?
Ali Rıza Ersoy: Yani aslında az önceki soruyla sanki birleşti. Soruyu doğru anladıysam centralize değil decentralize.
Özgür Arslan: Evet. Aile çiftlikleri değil de. Bir diğer sorusu da “Endüstride son yıllarda yükselen talebe yakın evet aynı soru tekrar gelmiş tekrar olduğu için okumayayım. Bir sorumuz daha var mı? Eksik kalmış hocam çok teşekkür ediyorum. Muhtemelen arkadaşların soruları da bitmez ama yavaş yavaş sizi de azad edelim. Sizinle 1 buçuk saatlik geçtik. Birlikteliğimiz çok sağ olun. Bize vakit ayırdığınız bizlerle beraber olduğunuz için teşekkür ediyorum.
Ali Rıza Ersoy: Özgür ben teşekkür ediyorum. Dinleyen bütün arkadaşlarıma bu beraberliğimizi sağlayan görünmeyen kahramanlara buradan kocaman teşekkürler.
Özgür Arslan: Sağ olun son sözlerinizi altını çizmek istediğiniz bir şeyler varsa onu alalım. Sizi de yavaş yavaş dediğim gibi yorduk, çok yorduk. Ben kurum adına ve kendi adıma çok teşekkür ediyorum. Çok değerli bir noktanın altını çizdiniz, çizmeye de devam edeceksiniz. Biliyorum ki bir sosyal sorumlulukta ve gezegene olan saygımızdan ötürü, buyurun.
Ali Rıza Ersoy:
Çiftçilik geleceğin en prestijli mesleği. Tarım geleceğin en stratejik konusu olacak.
Özgür Arslan: Teşekkür ediyorum. Ben de kendi adıma, paydaşlarımız, akıllı fabrikalar ve veri laboratuvar adına çok teşekkür ediyorum. Değerli misafirler sizler de burada bizlerle beraber olduğunuz için çok teşekkür ediyorum. Görüyorsunuz Ali Rıza bey çokça teşekkür var. Onlarcası geliyor. Bugün ben hastayım, en önemli şey sağlık diyorum. O nedenle sağlıklı günlerde sağlıklı ürünlerle buluşabilmek dileğiyle görüşmek üzere. Sağlıcakla kalın.