Akıllı Fabrikaların kurucusu Ekin Tazegül anlattı. “Akıllı Fabrikalar kimdir? Nasıl bir probleme çözüm olarak kuruldu? Akıllı Fabrikalar Dijital Olgunluk Endeksi ile neler değerlendiriliyor? Akıllı Fabrikalar neden yalın, kültür, strateji gibi alanlarda da değerlendirme yapıyor? Firmalar için yol haritası belirlemenin önemi nedir? Dijital dönüşüme dair stratejileri ve yol haritası hazır olmayan firmaları nasıl riskler bekliyor? Paydaşları kimler? Yolun başında olan bir firmayla hangi adımları atarak başlıyorlar?
Gülşah Yılmaz: Akıllı Fabrikalar olarak yapmakta olduğumuz dijital dönüşüm sohbetlerinin bir yenisinde Akıllı Fabrikalar’ın kurucusu Ekin Tazegül ile beraberiz. Hoş geldin Ekini nasılsın?
Ekin Tazegül: Hoş bulduk iyiyim, sen nasılsın?
Gülşah Yılmaz: Ben de iyiyim, teşekkür ederim.
Ekin Tazegül: Diğer tarafta oluyordum. Bugün ilk kez bu taraftayım. Umuyorum ki bir taraf daha rahat olacak.
Gülşah Yılmaz: Evet bugün biraz değişiklik oldu. Sorularımla başlıyorum o zaman. İlk olarak şöyle bir soru sorayım. “Akıllı fabrikalar kimdir? Nasıl bir probleme çözüm olarak kuruldu?”
Ekin Tazegül: Akıllı Fabrikalar kimdir? Yani aslında direkt problemle başlayalım. Yaklaşık 2020 yılı civarında aslında biz ne yapıyorduk?
Firmalara gidip işte nesnelerin interneti arttırılmış gerçeklik, ürün yaşam döngüsü yönetimi tarafında aslında hizmet veriyorduk ve bir ürün sağlıyorduk.
Fakat gittiğimiz her firmada bir de dijital dönüşümün ne olduğunu anlatma gereği duyuyorduk. Çünkü bu konudaki bilinç çok düşüktü. Biz de buna karşılık olarak aslında bir farkındalık projesi olarak bir internet sitesi kurarak başladık ve bu internet sitesinde de işte haberler, sanayide neler oluyor, firmalar nasıl kullanıyor ve bundan nasıl faydaları ediniyor? Bunun dışında sektörden uzmanlar ve kendi uzmanlarımızla beraber blog yazıları, raporlar vesaire yayınlamaya başladık ki video röportajlar da aslında o şekilde başladı. Çünkü genellikle görüyorduk ki sektörde uzman olmayan kişiler bu alandaki kişilere sorular soruyor fakat çok yavan kalabiliyordu. Biz biraz daha ayrıntılı, konunun ayrıntısına inerek bu şekilde sorular sorabileceğiniz bir programa başlayalım dedik.
Ardından benim yaptığım yüksek lisanstaki tez projem ve aynı zamanda bizim de fark ettiğimiz bir konu ortaya çıktı.
Firmalar farkındalığı yaratmaya başlasalar da mevcut durumlarının ne olduğunu bilmiyorlardı. Biz de buna karşılık mevcut durumlarını, hedeflerini ve ihtiyaçlarını görebilecekleri bir olgunluk testi öncelikle ortaya koyduk.
Bu olgunluk testi ile beraber aslında temelde 8 eksende mevcut durum ve hedeflerini yalın. Üretim alanında 14 soruyla ne durumda olduklarını ve endüstri 4.0 diyebileceğimiz dijital dönüşümü belki içine koyabileceğimiz bir kavram içerisinde de endüstri 4.0 teknolojilerinin ne kadar ihtiyaç duydukları ve ne kadar kullandıkları konusunda bir test yapmaya ve bunun sonucunda da bir yol haritası çıkarmaya başladık diye özetleyebilirim.
Gülşah Yılmaz: Çok güzel. Peki olgunluk testinden biraz daha bahsetmeni rica etsem senden ya bu testin neleri değerlendiriyorsunuz ve nasıl bir çıktı üretiyorsunuz?
Ekin Tazegül: Tabii ki. Az önce de bahsettiğim gibi aslında 14 soruda yalın üretimin 14 tane temel unsuru için işte 5s’tir, tesis tasarımıdır, VSM dir ne durumda olduğuna bakıyoruz.
Firmaların diğer tarafta dijital dönüşüm noktasında işte birkaç unsuru saymak gerekirse ürün ve servisler, üretim ve süreçler, teknoloji entegrasyon, güvenlik bir erişim, strateji ve organizasyon, kültür gibi alanlarda da ne durumdalar ve kısa ve orta vadede nereye varmak istiyor firmalar?
Bunlara bakın. Bunun dışında endüstri 4.0 teknolojileri diyebileceğimiz yine birkaç tane sayacak olursak, artırılmış gerçeklik nesnelerin interneti, otonom robotlar, simülasyon gibi alanlarda da ne durumdalar ve bunlardan 4 tanesi içinde ne kadar ihtiyaçları var? Buna bakıyoruz. Çünkü diğer 5 teknoloji için her firma ne kadar kullanırsa o kadar aslında bir fayda sağlayabiliyor. Fakat bu 4 teknolojide her firmanın ihtiyacı olmayabilir. Burada eklemeli üretim ve otonom robotlara örnek verecek olursak, seri üretim yapan günlük binlerce yüz binlerce ya da milyonlarca üretim yapan bir yerde otonom robotlar çok fazla fayda sağlayabilirken eklemeli üretim o tarafta çok yavaş kalabiliyor. Keza proje bazlı üretim yapan bir yer de günlük sadece bir tane ürün üretiyorsa ve her seferinde farklı bir ürün üretilmesi gerekiyorsa bu sefer otonom robotlar tabii ki kullanılabileceği taşıma vesaire gibi kısımları olabiliyor ama üretimin direkt hattın içerisinde yer alması yapılan yatırımın karşılığını vermeyebilir. Çünkü robotun öğrenmesi belli bir zaman alıyor. Robota yeni bir program yazmak zaman alabiliyor. Böyle yerde yerlerde de otonom robotu olan ihtiyaç çok çok daha az olabiliyor.
O yüzden de biz aslında genel olarak ne yapıyoruz?
Firmaların mevcut durumu hedefi ve ihtiyaçlarına bakarak bunun üzerinden bir yol haritası çıkarıyoruz ve firmalar eğer isterlerse daha sonra outsource edilmiş bir dijital dönüşüm departmanı gibi davranıp projelerini yönetmelerini, sıralamalarını ve nasıl yapacaklarını göstermeyi sağlıyoruz ki bu tarafta da arkada bir ekosistemimiz var.
Aslında ekosistem içerisinde de bu alanlarda hizmet veren firmalar var. Tabii ki bunlar bizim güvendiğimiz ve daha önceden birlikte çalıştığımız firmalar. Onlarla beraber gidip ilgili problemleri çözmek noktasında firmalara yardımcı oluyoruz.
Gülşah Yılmaz: Anladım.
Dijital dönüşüm deyince aklımıza hep uç teknolojiler geliyor. Peki siz neden yalın, kültür ve strateji gibi alanlarda değerlendirmeye katıyorsunuz?
Ekin Tazegül: Tabii ki şimdi dijital dönüşüm dediğimiz unsuru sadece teknoloji bağımlı görmemek lazım. Çünkü her ne kadar yeni teknolojilerle beraber mavi yaka diyebileceğimiz gruptaki işçi sayısını azaltabiliyor olsak da insan unsurunu üretimden çıkartamıyoruz, çıkarmayacağız da. İleride de ne kadar teknolojik bir üretim yapıyorsak yapalım yine de karar verici unsur olarak insanın içerisinde yer alacak. Fakat eğer insan bu yeni teknolojilerle birlikte çalışmıyorsa, yaptığınız yatırımdan genellikle çok fazla bir geri dönüş alamıyorsunuz. Birçok çalıştığımız yerde şunu görebiliyoruz ki, yıllardır tekrarlayan işleri yapan insanlar var ve yeni bir teknoloji geldiğinde işini kaybetmekten çok korkuyorlar ve bu insanları siz o teknolojiden ne kadar fayda sağlayacağını söylerseniz söyleyin o teknolojiyi kullanmak istemiyorlar. Ya da gerçekten işini kaybetmekten korktuğu için sistemli bir şekilde manipüle ediyorlar.
Biz ne yapıyoruz? Aslında yalın üretim dediğimiz unsuru temelde kültür olarak düşünebiliriz çünkü yalın üretimle ilgili bir yaygınlık sağlamak için içeride bir kültüre dönüştürmek gerekiyor. Keza strateji ve organizasyon yapısının bu kadar hızlı teknolojilerle beraber çalışabilecek şekilde adapte olması gerekiyor.
Şöyle bir örnek vereyim, bizim gittiğimiz fabrikalarda bazen üretim tesisinde bir yatırım yapılacak oluyor. Diyelim ki bu bir IoT yatırımı işte üretimden canlı veri izlenecek çeşitli ekranlarda görselleştirilecek, arızalar onun üzerinden tespit edilecek. Belki de arızalar o ekranlardan giderilecek. Siz bunu tepeden inme bir şekilde usta başının önüne koyduğunuzda ya da operatörün önüne koyduğunuzda bu sistemden çok korkuyor. Diyor ki ben kaç yaşıma geldim, bu sistemi nasıl kullanacağım? Ya da ben bunu kullanmak istemiyorum. Bu sistemler benim yerimi alacak. En başta konuştuğumuz konularda bir stres yaşamaya başlıyor. Biz ne yapıyoruz? İçeriye girdiğimizde şunu söylüyoruz, ustam ya da beyefendi ya da hanımefendi. Senin hayatta neye ihtiyacın var? Ne olsa bu iş daha iyi yürüyebilir? Diyor ki ya işte ben çok fazla kağıt formlarla uğraşıyorum. İşimin yanında bir de o formları doldurmak için çabalıyorum. Sonra o kağıdı alıyorum, şuraya götürüyorum. Oradan geri dönüş bekliyorum, onay bekliyorum, başka yere teslim ediyorum.
Buna karşı bir çözüm olarak şunu soruyoruz, peki arızaları otomatik tespit edebilecek, üretim izleyebilecek bir sistem kursak şuraya da bir ekran koysak sen oradan takip etsen, bir arıza varsa oradan girsen hatta oraya da checkboxlar yapsak, arızayı kendisi otomatik tanımlasa ama sık çıkmayan arızalarla ilgili ne olduğunu sen girecek olsan, oradaki checkboxtan işaretlesen, eğer orada yoksa o zaman elle girsen iyi olur mu? Diyor ki harika olur. O kişi bunu söyledikten sonra böyle bir yatırım yapıldığında o kişi diyor ki, benim firmam benim patronum bana değer veriyor ve benim iyiliğim için böyle bir yatırım yaptı. Ben bu yatırımı kullanmadım.
Yalın üretim de aynı şekilde aslında bu kültürü geliştirmek noktasında daha uzun vadede daha etkili bir şekilde çalışabiliyor.
Biz gerçekten dijital dönüşümde sadece bir teknolojiyi alıp kullanmak yerine içeride bir kültür yaratılması ve yeni teknolojilere adapte olmuş şekilde insanların kendini geliştirmesi kaizen, yani sürekli geliştirme mantığına dahil olması gerektiğini düşünüyoruz ve buna göre hareket ediyoruz.
Gülşah Yılmaz: Peki firmalar için yol haritası belirlemenin önemi nedir? Bunu açıklar mısın biraz.
Ekin Tazegül: Tabii ki. Bunu genellikle firmalarda çok, neden yol haritası belirleyelim ki? Bugün bir ihtiyacımız var. Buna karşılık da bir çözüm istiyoruz diye sorabiliyorlar. Burada ben genellikle Alice Harikalar Diyarında’dan bir alıntı yapıyorum ki şu anda da yapayım.
Tavşan ve Alice bir yol ayrımına geliyorlar, Alice dönüp tavşana diyor ki hangi yoldan gitmeliyim? Tavşan da şu cevabı veriyor, nereye gittiğini bilmiyorsan, hangi yoldan gittiğinin hiçbir önemi yok.
Bugün baktığımızda sanayi içerisindeki birçok firma o günkü problemlerine yönelik aslında birçok teknoloji yatırımını yapmış oluyorlar. Fakat tek başına teknoloji yatırımı yapmak o günü kurtarıyor. Aradan belli bir zaman geçtikten sonra yeni bir teknolojiye ihtiyacı doğduğunda bu sefer önceki teknolojiyle entegre olamadığını görebiliyorlar.
Diyelim ki bir IAP sistemleri var bi PLM sistemi alıyorlar. Bu ikisini entegre edemediklerini de aslında tam verimli olarak kullanabildikleri de söyleyemiyoruz. Biz burada yol haritasını belirlerken firmanın sadece bugünkü ihtiyaçlarına ve hedeflerine bakmıyoruz. Kısa ve orta vadede tam olarak neler yapmak istediklerini, nereye varmak istedikleri ve bunun ne fayda sağlayacağı noktalarına bakarak firmalara gerçekten gitmeleri gereken yolu göstermeye çalışıyoruz ve burada da ileride çıkacak isterlerini karşılayacak teknoloji yatırımlarını yapabilmeleri noktasında yol gösterici oluyoruz aslında.
Gülşah Yılmaz: Bu yol haritası belirlenemediği zaman, yol haritasını belirlemeyen firmaları hangi riskler bekliyor acaba?
Ekin Tazegül: Az önce konuştuğumuzla çok benzer bir durum. Evet yani günün ihtiyaçları ortaya çıkacak ve her zaman firmalar günün ihtiyaçlarını gidermeye çalışacaklar. Bu çok doğal bir unsur fakat gelecekteki ihtiyaçları öngörerek gidemediklerinde ileride birçok problem yaşayacaklar.
Şimdi dijital dönüşümün içerisinde artık sadece donanımdan, robotlardan bahsetmiyoruz. Robotların bile aslında yazılımsal unsurları var. Şirket içerisinde artık yönetsel sistemlerin çoğunu da yazılımlar aracılığıyla yapmaya başlıyoruz. Dolayısıyla siz bugün edindiğiniz bir yazılımı yarın edineceğiniz bir yazılımla entegre edemiyorsanız, tam anlamıyla bağlı bir sistem kurmak noktasında problemler yaşayacaksınız demek. Fakat bugün yatay ve dikey entegrasyondan bahsediyoruz.
Sadece şirketimizi yönetmek değil, tedarik zinciri yapımız içerisinde müşterilerimizden gelen bir bilgiye yönelik olarak planlamamızı otomatik yapmak ve kendi tedarikçilerimize de iş taleplerimizi, sevkiyat emirlerinizi belli zamanlara yönelik olarak dağıtabilmek istiyoruz.
Bunu sağlayabilmenin yolu da ancak içerideki bütün sistemlerin entegre olmasından geçiyor. Yani eğer bugün geleceğe yönelik bir yol haritanız yoksa muhtemelen yaptığınız yatırımla ilgili isterleri eksik belirliyorsunuz diyebiliriz.
Gülşah Yılmaz: Yol haritasını verdiğinizde o firmayla olan işinizde bitmiş oluyor mu?
Ekin Tazegül: Bu biraz firmanın tercihine bağlı. Tabii eğer firma derse ki biz sadece neler yapabileceğimizi görmek istiyorduk. Şu anda yapmaya başlayacağız ya da kendi içimizde yapmayı düşünüyoruz. Evet, o noktada bitmiş oluyor ama firma derse ki iyi güzel siz bunları söylediğiniz ama biz nasıl yapacağımızı bilmiyoruz. Çünkü bunu deme ihtimalleri de yüksek oluyor açıkçası. Çünkü bu noktada yetkin personel sayısı Türkiye’de gerçekten çok az ki dünyada da bu noktada dijital dönüşümün her alanında kendini geliştirmiş kişi sayısı da çok çok az olabiliyor.
Aslında bizim çözdüğümüz temel problemlerden birisi de bu oluyor. Outsource edilmiş bir dijital dönüşüm departmanı gibi gidiyoruz. Diyoruz ki o zaman biz sizin bir departmanınız gibi davranabiliriz. Öncelikle ihtiyaçlarınızı belirledik, yol haritanızı belirledik. Bunun üzerinden de şimdi projelendirmeye başlayabiliriz. Şartnamelerin oluşturulması tarafında size destek olup dışarıdaki firmalarla görüşmeniz sırasında size eşlik edebiliriz ya da isterseniz bizim arkada bir ekosistemimiz var.
Akıllı Fabrikalar tek başına sadece olgunluk testi yapan bir firma değil, arka taraftaki ekosistemle beraber çözüm ortaklarıyla beraber aslında çözümleri uygulayan da bir firma.
Eğer siz isterseniz biz sizin bir iç departmanınız gibi projelendirmeleri başlatırız şartnameleri belirleriz. Ardından da isterseniz risklerin de bir kısmını üstlenerek projeleri beraber yönetmenizi sağlayabiliriz ve projenin yöneticiliğini yaparız. Size hangi tarihte projenin biteceği, hangi isterlerin karşılanacağı bu süreçte neler yaşanacağı ile ilgili aktif bir danışmanlık veririz. Çözüm ortağımızla beraber de bu işi sonuna kadar götürebiliriz diyoruz ve o noktada da aslında birçok projeyi de böyle devam ettiriyoruz.
Gülşah Yılmaz: Peki bu ekosistem içerisindeki paydaşlarınız kimler acaba? Yolun başında olan bir firmayla hangi adımları atarak başlıyorsunuz ya da nasıl devam ettiriyorsunuz?
Ekin Tazegül: Burada firmanın tabii ki isterlerine bağlı bir durum var. Neye ihtiyacı var, ne yapması gerekiyor? Hedefleri neler? Eğer firma daha çok yolun başındaysa, bir atölyeden fabrikaya dönmüş durumdaysa, içerideki süreçlerinde çok fazla israflar varsa öncelikle yalın partnerimizle gidiyoruz. Diyoruz ki sizin süreçlerinizi sistematik hale getirelim, israflardan arındırdım. Ardından teknolojiyle beraber de verimliliğini biraz daha arttıralım. Eğer firma belli bir noktaya geldiyse ya da beraber başlayıp o noktaya getirebilirsek bu sefer izlenebilirlik projelerine yönetebiliyoruz.
Çünkü dijital dönüşüm içerisinde eğer veriyi takip edemiyorsanız üretimi izleyemiyorsanız önlem alamıyorsunuz ya da tespit yapamıyorsunuz ya da kestirimci bir analiz yoluna gidemiyorsunuz.
O zaman da belki bir IoT partnerimizle bunu izliyor olabiliyoruz ama eğer firma çok daha ileri bir analiz yapmak istiyorsa kestirimci bakımlar yapmak istiyor ya da gelecekte yapacağı üretimle ilgili planlarda farklı senaryoları belirlemek istiyorsa bu sefer dijital ikiz konusunda çalışabiliyoruz. Bu tarafta Akıllı Fabrikalar içerisinde aslında ekosistemde bütün uç teknolojiler diyebileceğimiz ileri teknolojileri barındırmaya çalışıyoruz ki firmanın hangi ihtiyacı olursa olsun biz bu konuda bir cevap verebiliyorlar.
Gülşah Yılmaz: Peki Ekin çok teşekkür ederim cevapların için benim sorularım bu kadardı. Çok açıklayıcı oldu her şey çok teşekkür ederim. Eklemek istediğin başka bir şey var mı senin?
Ekin Tazegül: Son olarak şunu söyleyebilirim, dijital dönüşüm bugün her firma için bir ihtiyaç olarak görünmeyebilir. Bu gayet de doğal bir unsur ama çalıştığımız birçok firmada şunu görebiliyoruz, bugün ihtiyaç olmayan bu teknolojileri bu değişime yarın öbür gün bir rakip geldiğinde özellikle global bir rakip daha kaliteli, daha ucuz ya da daha akıllı bir ürün geldiğinde hızlı bir şekilde uygulamak istiyorlar. Fakat o noktada bazen çok geç olabiliyor çünkü dışarıdan gelen rakip piyasayı çok hızlı bir şekilde eline geçirebiliyor. O yüzden aslında bizim olgunluk teslimiz her zaman tamamıyla dönüşmek isteyen firmalara yönelik olmayabiliyor.
Bazen önlem almak isteyen gelecekte böyle bir unsurla karşılaşırsa neler yapabileceğini bilmek isteyen firmalar da olabiliyor ki her firmanın da aslında gelecekte farklı koşullara karşı bir önlem alması kendi içinde nasıl bir risk analizi yapıyorsa, teknoloji ve dijital dönüşüm alanında da bu risklerin belirlenmesi ve bunlar için önlem olarak da neler yapabileceğini şimdiden belirlemesi gerekiyor.
Gülşah Yılmaz: Bugün Akıllı Fabrikalar’ın kurucusu Ekin Tazegül ile beraberdik, teşekkür ederiz.