Bimser Çözüm’ün organizatörlüğünde gerçekleşen “Endüstri 4.0 ve Kestirimci Bakım (BEAM) İş birliği” webinarı Akıllı Fabrikalar Kurucu ve Yöneticisi Resul Ekin Tazegül, BrandIT Mühendislik Kurucu ve Yöneticisi Özgür Aslan, Bimser Çözüm BEAM Ürün Yöneticisi Tolga Girgin ve Bimser Kanal Satış Yöneticisi Çağla Kaçar’ın sunumlarıyla 6 Mayıs Perşembe günü Gerçekleşti.

Çağla Kaçar: Yavaş yavaş başlayalım. İlk etapta sözü Özgür ve Ekin Bey’e bırakalım. Daha sonrasında biz devralalım. Ekin Bey, sizinle başlayalım.

Ekin Tazegül: Öncelikle Bimser Çözüm’e, bugün bize böyle bir fırsat verdiği için teşekkür ederim. İsterseniz, kısaca kendimi tanıtarak başlayayım. Ardından da Endüstri 4.0 konusunda, biraz da Akıllı Fabrikalar konusunda size kelamımı anlatayım. Adım Ekin Tazegül. Şu anda Akıllı Fabrikalar’ın kurucusu ve yöneticisi pozisyonundayım. Aynı zamanda İstanbul Teknik Üniversitesi’nde yüksek lisans yapmaktayım. Orada da Endüstri 4.0 konusunda çalışıyorum. Daha önce de Boğaziçi Üniversitesi’ndeydim, orada da Endüstri 4.0 platformu ile beraber yine Endüstri 4.0 konusunda çeşitli çalışmalar yaptım.

Öncelikle Akıllı Fabrikalar olarak, biz ne yapıyoruz, bunlardan bahsedeyim.

Endüstri 4.0 Olgunluk Testi, bizim yaptığımız temel işlerden birisi aslında. Firmaların; mevcut olgunluk düzeylerini, hangi aşamada olduklarını, hedeflerini ve çeşitli ihtiyaçlarını belirleyerek, bunlara uygun strateji ve yol haritasını belirliyoruz. Bu strateji ve yol haritasını belirledikten sonra da aslında bir dijital dönüşüm danışmanlığı süreci başlatıyoruz.

Bu süreçte firma ile beraber her türlü ihtiyaçlarını, en kısa yoldan nasıl başarılı hale gelebilirler ve bunu en az maliyet ile nasıl yapabilirler bunu optimize edip, beraber bu şekilde işler yürütüyoruz. Bunun dışında Endüstri 4.0 konusunda çeşitli farkındalık çalışmalarımız var. Bunların başında video röportajlarımız geliyor. Geçen hafta Sayın Ali Rıza Ersoy ile beraber Endüstri 4.0 ve Tarım 4.0 konuştuk. Önümüzdeki hafta muhtemelen Bilgehan Bey ile artırılmış PTC Türkiye Genel Müdürü Bilgehan Baykal ile artırılmış gerçeklik konuştuk, onu yayınlıyor olacağız. Endüstri 4.0’ın her alanında uzmanlarla video röportajlar yayınlamaya çalışıyoruz. Bunun dışında blog yazıları paylaşıyoruz. Burada Rockwell Automation Türkiye Genel Müdürü Ediz Eren’den, Özgür Aslan’a, PTC Genel Müdürü Bilgehan Baykal’a kadar birçok kişi ve uzman blog yazılarını bizle paylaşıyor. Biz de olabildiğince bunu sitemizin takipçileriyle paylaşmaya çalışıyoruz. Bunun dışında endüstri gündemini takip etmeye çalışıyoruz. Teknolojideki her türlü değişimi, takipçilerimize göstermeye çalışıyoruz ve son olarak da raporlarımızı paylaşıyoruz.

Şimdi, ‘Endüstri 4.0 nedir?’ diye konuşmadan önce, ‘1, 2, 3 nedir?’ önce bunu görelim isterseniz. 1. Endüstri Devrimi dediğimiz aslında su ve buhar gücünün yardımı ile ilk mekanik üretimin başlamasıyla başlıyor. Daha sonra elektrik enerjisinin garip bir şekilde ilk olarak, bir mezbahada kullanılmasıyla beraber 2. Endüstri Devrimi’ne geçiyoruz ve seri üretim yapmaya başlıyoruz. Hat tipi yani Fordist yaklaşımla üretim yapmaya başlıyoruz. Daha sonra bilgisayarların hayatımıza girmesiyle beraber artık otomatikleşen, otomasyon dediğimiz süreç başlıyor. Son olarak da siber fiziksel sistemleri kullanmaya başlıyoruz ve 4. Endüstri Devrimi’ni gerçekleştiriyoruz.

Bu 4. Endüstri Devrimi nedir… Daha ayrıntılı açıklayacağım. Ben burada bir bırakıyorum. Bundan önce neden böyle bir 4. Devrim’e ihtiyaç duyduk, ondan bahsetmek istiyorum. Gördüğümüz haritada kırmızı ile boyalı bir ülke var. Orası Çin. Biliyorsunuz Çin, sürekli olarak büyümekte ve en son geçen hafta tahminlere baktığımda 2028 yılında dünyanın en büyük ekonomisi olacağı tahmin ediliyordu. Buna karşılık olarak, Avrupa ve Amerika, bir şeyler yapması gerektiğini düşünüyor. Çünkü Çin’in, kendilerinden daha büyük olmasını istemiyorlar. Bu noktada da aslında Endüstri 4.0 Devrimi ortaya çıkıyor. ‘Peki, ne yapacağız?’ diyorlar. Öncelikle time to market konusunda çalışma yapacağız… Yani nedir time to market? Pazara, o kadar hızlı süreceğiz ki yeni ürünlerimizi, Çin bizi kopyalamayacak. Çin’in kopyalamasına izin vermeden biz ürünlerimizi pazara çıkartabilelim. İkincisi esnek üretim yapalım. Yani artık herkes birbirinden farklı t-shirtler giymek istiyor. Birbirinden farklı telefonlar kullanmak istiyor. Kimse aynı olmak istemiyor. Bu noktada da biz Çin gibi milyonlarca aynı üründen seri üretim yapmak yerine esnek üretim yapacağız. Küçük partiler halinde, farklılaşan ürünler üreteceğiz diyor. Üçüncü olarak da proaktif olacağız diyor. Yani Çin’den bir şekilde daha ucuza yapmalıyız.

Şimdi burada şunu sorabilirsiniz: Madem bunu yapmak istiyorlardı, böyle bir şey yapılabiliyordu, Çin engellenebilirdi, daha önce neden yapmadılar? Çünkü yapamıyorlardı. Az sonra bahsedeceğim Endüstri 4.0 teknolojileri ortada yoktu ya da çok pahalıydı.

Bu noktada Endüstri 4.0 teknolojilerine geliyoruz. Burada 9 tane teknoloji görüyorsunuz. Belki burada eksik olduğunu düşündüğünüz teknolojiler olabilir; yapay zekâ, blockchain vs. gibi. Fakat bunlar daha endüstride aktif olarak kullanılmadığı için eksik olan kısımlardı. Zamanla bunlar da Endüstri 4.0 teknolojilerinin içine girecektir. Belki de Endüstri 5.0 konuşurken, onun içine alacağız.

Buradaki teknolojilerden birer cümle ile bahsetmek isterim öncelikle. Özerk robotlar dediğimiz aslında bizim şu anda fabrikalarımızda kullandığımız otonom ya da kooperatif, ortak çalıştığımız robotlar. Simülasyon, belki dijital ikiz olarak da duydunuz. Geleceği tahminlemeniz, makinalarınızın ya da üretiminizin geleceğini tahminlemenizi sağlayan sistemler. Sistem entegrasyonu dediğimiz yani yatay bir etki aslında entegrasyon aslında. Burada yatayda, iş ortaklarınızda, dikeyde ise müşterilerinizden başlayıp, distribütörleriniz, entegratörleriniz, tedarikçilerinize kadar bütün ortaklarınızla aslında ne kadar entegre olduğunuz, ne kadar hızlı veri paylaşabildiğiniz, ne kadar ortaklaşa üretim yapabildiğinizi kastediyoruz. Nesnelerin İnterneti’ne aslında Özgür Bey de değinecektir zaten. Nesnelerin interneti slında araçlarımızı bir şekilde internete bağlayabilmek. Şu anda herhalde 40.000.000.000’dan fazla araç zaten internete bağlı durumda ve her gün eksponansiyel  bir şekilde artarak, birçok aracımızı da internete bağlıyoruz. Siber güvelik, bu teknolojilerle beraber her şey internete bağlıyken, ortaya çıkan kavram. Artık yaptığımız her iş, bir şekilde internete bağlı olduğundan, bu işlerimizi korumak zorundayız. Burada da siber güvelik ile bir şekilde; verilerimizi, araçlarımızı, üretimimizi sürdürebilmeye çalışıyoruz ve dışarıdan gelen tehditleri engellemeye çalışıyoruz. Bulut bilişim, aslında hepimizin hayatında kullandığı, telefonlarımızda dahi fazla veriyi telefonumuzda tutmamak için çeşitli bulut ortamlarında tutmamız. Burada Amazon’un, Microsoft vs. bulut tarlaları diyebileceğimiz aslında serverleri var ve kendi verimizi elimizdeki cihazda tutmak yerine harici bir bulutta toplamamız. Eklemeli üretim, 3D printer olarak da söyleyebileceğimiz, 3D yazıcıların kullanımıyla beraber aslında ortaya çıkmış olan ürünleri elimizde yapmak yerine bir yazıcı ile 3 boyutlu bir yazıcı ile tamamlama işimiz. Artırılmış gerçeklik, çeşitli cihazlarla beraber aslında gerçek hayatımızın içine sanal gerçekliği birleştirmek olarak söyleyebiliriz. Burada artırılmış gerçeklik ile beraber çeşitli eğitim süreçlerinde, çeşitli veri izleme süreçlerinde ve daha birçok süreçte çeşitli avantajlar elde ediyoruz. Ve bu kadar çok veri topladık, bu kadar çok nesneyi internete bağladık, ortaya büyük veri diye bir kavram çıkıyor. Artık TeraBytelar ile ölçülemeye kadar fazla sayıda veri topluyoruz ve bunları bir şekilde işleyerek, geleneksel istatistiksel analiz yöntemleriyle yapamayacağımız analizleri yapmaya çalışıyoruz.

Peki Biz Akıllı Fabrikalar olarak ne yapıyoruz? Biz Endüstri 4.0 Olgunluk Testi’nde az önce saydığım teknolojiler ve çeşitli aşamalarda olgunluk seviyesini belirliyoruz. Firmaların ne konuda eksikleri var ne yapmak istiyorlar… Bunu belirlemeye çalışıyoruz ve bunu 4 olgunluk seviyesine bölüyoruz. Birinci olgunluk seviyesinde aslında henüz bir stratejisi olmayan aynı zamanda çalışmalara başlamamış pek fazla fikri olmayan firmalar bulunmakta. İkinci olgunluk seviyesinde ise yavaş yavaş stratejilerini oluşturmaya başlamış, konu hakkında ilk pilot girişimlerini yapmakta olan firmalar bulunuyor. Üçüncü olgunluk seviyesinde konuyu anlamış, lider ekibinden de destek görmüş, uygulamalara başlamış firmalar bulunurken, dördüncü olgunluk seviyesi aslında konuyu bayağı bayağı kabullenmiş, hazımsamış ve şu anda uygulamaları geliştiren öncü firmalardan oluşuyor.

Endüstri 4.0 Olgunluk Testi’nde şu bölümlerde sizin mevcut durumunuzu ve hedeflerinizi belirliyoruz. Bu bölümler, ürün ve servisler, üretim ve süreçler, teknoloji ve entegrasyon, verinin yönetimi, tedarik zinciri ve paydaşlar, güvenlik ve erişim, strateji ve organizasyon ve kültür.

Buradaki önemli nokta aslında biz sadece mevcut durumu belirlemekle kalmıyoruz, hedefleri de belirliyoruz. Alice Harikalar Diyarı’nda, şöyle harika bir cümle vardı: “Nereye gittiğinizi bilmiyorsanız, hangi yoldan gittiğinizin hiçbir önemi yok.” Biz burada öncelikle, sizin nereye varmak istediğinizi öğrenmeye çalışıyoruz. Çünkü her firma için varılmak istenen nokta farklı olabilir. Bu da sizin yanlış bir yoldan gitmenize sebep olabilir eğer biz size, ‘Şuraya varmalısınız’ dersek…

Burada firmanın hedeflerini ve o hedeflere firmanın gitmesi için en uygun yolu belirlemek çok önemli bir unsur.

Diğer bir ölçtüğümüz konu ise sizin Endüstri 4.0 teknolojileriyle ilgili ne durumda olduğunuz ve 4 alanda ne kadar ihtiyacınız olduğu…

Burada ölçümlediğimiz başlıklar şunlar; otonom robotlar, simülasyon, yatay ve dikey entegrasyon, nesnelerin interneti, siber güvenlik, bulut, eklemeli üretim, artırılmış gerçeklik ve büyük veri analizi. Zaten en başta saydım, size kısaca açıkladığım teknolojiler bunlar. Burada yine önemli unsur, ihtiyaçları da belirliyor olmamız. Çünkü her firmanın, her teknolojiye eşit miktarda ihtiyacı yok. Burada varsayım, bir varsayım olarak, eklemeli üretimi örnek verecek olursak, bazı üretim süreçlerinde ya da hizmet süreçlerinde sizin eklemeli üretim kullanmanıza gerek yoktur ya da otonom robotlar kullanmanıza gerek yoktur. Sizin için daha büyük maliyetler yaratabilir ya da sizin için daha büyük sıkıntılara yol açabilir. Biz, sizin ihtiyaçlarınızı belirleyip, bu ihtiyaçlara yönelik nasıl çözümler kullanmanız gerektiğini ayrıntılı bir şekilde açıklamaya çalışıyoruz.

Burada size farklı çeşitte sorular soruyoruz. Buradaki sorularla amacımız, sizin bir şekilde hedefinizi ve mevcut durumunuzu belirlemek. Soru tiplerini zaten ekranda görebildiğiniz çok açıklamayacağım. Fakat şöyle bir ayrıntı vereceğim. Biz burada çok nitel cevaplar verilebilecek yani 1-5 arası puanı tarzı soruları olabildiğince az tutmaya çalıştık. Yanlış hatırlamıyorsam 5 ya da 6 soru var, toplam 150 soru içerisinde. Ki bu 150 soru da alt sorularla beraber 300’e kadar çıkmakta. Bu soruları olabildiğince az tutup, sizin gerçekten nerede olduğunuzu bulmaya çalıştık ve tabii ki gerçekten nereye varmak istediğinizi… Böyle sorular var, 1-5 arasında puanlı. Ama o sorularda da aslında 1 puan nedir, 2, 3, 4, 5… Hepsinin teker teker size ne anlama geldiğini açıklayıp sizin için en uygun olanını bulmaya çalışıyoruz. Sizin mevcut olgunluk seviyenizi, hedeflerinizi, ihtiyaçlarınızı belirledikten sonra size basit bir SWOT analizi sunuyoruz. Özellikle yöneticilerin, hızlı bir şekilde aksiyon alabilmesi adına… Burada sizin güçlü yönleriniz ne, zayıf yönleriniz ne? Bu zayıf yönlere uygun fırsatlarınız ne olabilir, güçlü yönlerinizle birleştirdiğinizde ve sizin eksikleriniz size nasıl tehditler oluşturuyor, kısaca göstermeye çalışıyoruz.

Bunun yanında tabii ki bir rapor hazırlıyoruz ve bu raporu da sizle paylaşıyor oluyoruz. Bu rapor, firmaya göre 50 ile 100 sayfa arasında değişebilen, sizin her soru için vermiş olduğunuz cevaplara uygun şekilde yaklaşık 500 tane öneriyi içinde barındıran bir rapor. Aynı zamanda sizin mevcut durumunuzu, ayrıntılı olarak inceleyen bir rapor olduğunu söyleyebilirim.

Bunun dışında da kısa bir testimiz var aslında. Ücretsiz olarak, eşleyebileceğiniz… Dilerseniz, bu barkodu telefonlarınızdan okutarak, erişebilirsiniz. (https://endustri40.akillifabrikalar.com.tr/) Dilerseniz, aşağıdaki adres üzerinden erişebilirsiniz. Burada 14 soruda, çözmesi 5-10 dakika süre alacak şekilde sizin mevcut olgunluk seviyenize, Endüstri 4.0 konusunda nerede olduğunuzu, hızlı bir şekilde göstermek, basit bir rapor ile de mevcut olgunluk düzeyinizin ne anlama geldiğini, neler yapabileceğinizi, neler yapmanız gerektiğini size göstermek istiyoruz. Dilerseniz, aşağıdaki adresten ya da barkoddan ulaşabilirsiniz.

Sanıyorum ki süreyi doldurdum zaten. Olabildiğince hızlı olmaya çalıştım. Daha ayrıntılı bilgi istiyorsanız, [email protected] adresinden ulaşabilirsiniz. En sonunda da soru almaya vaktimiz olursa, sorularınız varsa onları da yanıtlamak isterim. Çok teşekkür ederim.

Çağla Kaçar: Çok teşekkür ederiz Ekin Bey. Şimdi sözü Özgür Bey’e bırakalım. Sanırım biraz daha artık işin mutfağına girip, IoT tarafına biraz değineceğiz.

Özgür Aslan: Kesinlikle. Ekin, teşekkür ederim başlangıç için. Merhabalar, ismim Özgür Aslan. Makina mühendisliği eğitimi aldım ama ondan sonra her türlü mühendislik deneyimini yaşadım, iş hayatı boyunca. Okuldan sonra çok büyük bir şans ile Ford Otosan’ın Gölcük fabrikasının kurulumunda başladım çalışmaya. Yaklaşık 6 yıl boyunca Pres Atölyesinin inşaatı, makina kurulumu, parçaların, araçların devre alınması, atölyenin büyütülmesi derken, 6 yılı tamamladık. Çok güzel bir tecrübe oldu, üretim tecrübesi benim için. Ardından takip eden 15 yıl boyunca yine otomotiv yan sanayinde yine böyle üretim sektöründe; üretim yöneticiliği, fabrika müdürlüğü yaptım çoğunlukla.

Ya fabrika modernizasyonu ya da mevcut yeni bir fabrika kurulumunda yer aldığım için hep böyle yeni teknolojileri kurmak, hatları robotize etmek, hatları yazılımlarla desteklemek, veriyi alıp, incelemek gibi işlerle uğraştım. 5 yıl önce de BrandIT Mühendislik’i, Artık Endüstri 4.0’ın beni beklediğini düşünerek ve tam zamanı olduğunu düşünerek, Endüstri 4.0 uygulamalarını hayata geçirmek üzere kendi şirketimi kurdum.

Bizim amacımız, az önce Ekin’in çok güzel tarif ettiği, Endüstri 4.0 ihtiyaçlarına yönelik hizmetleri sunmaya çalışmak firmalara. Bunun için de PTC partnerliğimizle gelen Thingworx IoT platformu var. Aynı şekilde PTC’nin Vuforia artırılmış gerçeklik platformunun partnerliğini yapıyoruz. Bunun yanında uzun süredir Bimser ile ortaklığımız var. BEAM partneriyiz, varlık yönetimi sistemlerini kurabiliyoruz ve yönetebiliyoruz ve onun yanında da Rockwell Outomation partnerliği var. Burada da otomasyon donanımı anlamında ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyoruz.

Bugün anlatmak istediğim konu, Ekin’in bıraktığı yerden sonrası. Firmalar oturdu, kendilerine bir test yaptılar, akıllı fabrikalarla… Çok başarılı bir çalışma oluyor. Oradan çıkan firmalar artık önlerinde bir yol haritası, neyin ne durumda olduğunun mevcut durumları, gelecek durum hedefleri ve yol haritaları hazır olan firmalara da adım adım bunları, bu hizmetleri vermeye çalışıyoruz.

Burada iki konuya değinmek istiyorum. Benden sonra da BEAM’e bağlamak amacım. İlk aşamada, firmaların mevcut durumlarını, dijitalleşme anlamında yaptıkları çalışmalardaki birkaç hatayı anlatmak istiyorum, sahada karşılaştığımız hataları.

Herkes olması gerekeni anlatır, ben hatayı anlatayım ki bunları yapmayın.

Bu ekranda gördüğünüz dijital dönüşüm stratejisi, aslında akıllı fabrikaların size sunduğu strateji ile eş değer, çok da benziyor. İlk yapmamız gereken her zaman şu, bugünü anla katmanı, ilk katmanı tamamlamaya çalışmak. Dünyada da, Türkiye’de de durum farklı değil. Kimse Endüstri 3 Devrimi’ni veya oradaki teknolojileri tamamlayıp, 4’ü beklemiyordu. Herkes otomasyonu veya otomatik robotik çalışmayı ihtiyacı kadar hayata geçirmiş fakat yazılımın yani IT tarafının desteğini hazır olacak şekilde haberleşebilecek makina parkına sahip değil.

O yüzden ilk başta yapılması gereken, mevcut robotik hatları da olsa, üretim makinaları, üretimde kullanılacak makinalara kadar otomasyona uygun da olsa bunların haberleşmesini sağlayıp, tek noktadan erişmelerini sağlamak. Firmalar şöyle bir yanlışa düşüyor. Bir an önce hemen kestirimci bakıma başlayalım, verileri toplayalım, bana arızayı erkenden söylesin, kalitesizliği önceden söylesin veya planımı ne zaman değiştirmem gerektiğini, bu 3 konuda bana ön görücü bilgiler versin. Ön görü, gerçekten sonraki aşama. İlk başta bütün üretim tesislerinin, kağıtlarla veya günlük analizlerle yürüdükleri işi, anlık veriye dayalı yönetmeye öğrenmesi gerekiyor.

Bundan kastım şu, birçok fabrikada çalıştım, her sabah fabrikaların vardiya başlangıç saatine bağlı olarak, 08.30’da 09.00’da 07.30’da ‘Dün ne olmuş?’ toplantısı yapılır. Bu toplantının amacı, bir gün önce yapılan işlerin, bir an önce Excel’e, ERP’ye veya kullandıkları üretim sistemine girilip, oradan çıkan raporlarla dünün ne olduğunu anlamak, bugün ne yapılacağını konuşmak. Bu, günde 1 kere yapılır. Dünkü hatalardan öğrenilir, aksiyon alınır. ‘Bugün, bu plan yapılacak’ diye herkes dağılır, işini yapmaya başlar. Halbuki dijital dönüşüm, size bu toplantıyı iptal etmenizi ve aslında o kararları, günün her anında vermenizi sağlamak üzere geliştirilmiş bir sistem. Önce firmaların buna alışması gerekiyor. O sabah toplantısında gördüğü veriyi, her saat, her an görmesi…

Bundan kastım şu, benim bugünkü planım neydi, planın neresindeyim, arıza oranım ne kadar, ekipman etkinlik oranım, verimliliğim, herkesin üretim KPI’yı neyse; ona göre verimliliğim neydi ve ben şimdi, sonra ne yapmalıyım? Aksiyon almak için ihtiyacı olan bilgiye her an ulaşabilmeye alışması gerekiyor firmaların…

Kabaca böyle anlatmaya çalışayım. Tanımlayıcı analitik de aslında bundan bahsediyor. Ne oldu değil, neden oldunun elimin altında olması lazım. Yani hattım durdu, üretim durdu. Üretim şu an planın şu an %15 gerisine düştü değil ondan sonraki aşama neden böyle bir şey oldu ve ona göre alınacak kararları otomatize etmeniz gerekiyor. Bu aşamayı bitirmeden, yeterli veri ve bu alışkanlığı edinmeden kestirimci analitiğe yani kestirimci bakım, kestirimci kalite, kestirimci planlama… Buraya geçemezler. Birinci hata bu oluyor.

İkincisi ise bu stratejiye, bir anda her şeyi yapmaya çalışmak. En çok takılan yer de bu tek noktada erişim konusunda. Makinalardan veri almak için uğraştığınızda, makinaların dijital kapasitesi yani konuşabilirliği, endüstriyel protokollere hazırlığı, veri alıp verme işlemi hazır olmayabilir. Bunun için ilave bir yatırım gerekiyor. Bir bakıyor firmalar aslında işin yazılım tarafından daha çok donanım yatırımı geliyor ve firmalar korkuyorlar. Bunun için ilk başta çok basit verilerle, makinanın çalışıp, çalışmadığı verisiyle bile veya üzerinde bir counter alma verisiyle ilgili üretim ve bakım üretimini sağlayabiliyor firmalar. Arkasından gelecek olan konu ise tamamen firmanın hedeflerine, KPI’larına yani parametrelerine bağlı olarak geliyor. Elinde artırılmış gerçeklik süreçlerinin işe yaramayacağı birçok yer var ama insanlar veya firmalar, ellerindeki Hololens veya artırılmış gerçeklik uygulamasını kullanmak istiyorlar. Burada ilk aşamanın zorunlu, ikinci aşamanın ise bir geri dönüşüm hesabı yapılmadan olmaması gerekiyor. Yani kestirimci analitiğin size faydası ne olacak? Yıllık ne kadar kazanmayı hedefliyorsunuz veya süreçlerinizin tamamını dijitalleştirmenin size ne kadar faydası olacak ne kadar getirisi olacak? Bu yatırımın, geri dönüşüm süresi ne kadar olacak?

Hiçbir üretici, zannetmiyorum ki geri dönüş süresi 3 yıl olan bir projeye girmez. Çünkü üretimde hızlılık esastır. Az önce Ekin’in de bahsettiği gibi 3 yıl sonra hangi ürünü, kaç adet üreteceği bile belli değil. Üretim parkının tamamen değişmesi bile mümkün. O yüzden kısa kısa bir yılda geri dönüş sağlayabilecek projelerle ilerlemek mümkün. Ama tekrar söylüyorum, ilk baştaki o, ‘Anla’ kısmını yapmak zorunlu. Orayı Endüstri 3 teknolojisinin bitişi olarak algılayabiliriz.

Burada ikinci olarak, söyleyebileceğim konu da bu işi yaptıktan sonra, ikinci tarafa geçtikten sonra ne yapılmalı? Mevcut durumda bunun çalıştığı veya çalışmadığı yerler de olabilir ama makinalardan veya kaynaklardan PLC’lere, sahadan PLC’lere, oradan HMR’lara ve Scadalara, scadalara insanların veri girişi de olabilir. Arkasından MES gibi üretim yönetim sistemlerini yine makina ve insanların girdiği… Oradan da ERP ve SCM, PLM gibi sistemlere, böyle kulaktan kulağa oynayan sistemler mevcut. %95’i zaten böyle ki şimdiye kadar böyle işler yürüyordu.

Fakat bu iş, az önce Ekin’in anlattığı gibi Çin’i geçmek isteyen Avrupa ve Amerikalılar’ın işine yaramıyor. Çünkü bu yönetim tarzı, bu veriyi yönetim tarzı, sizin işinizi hızlandırmıyor, esnekleştirmiyor ve time to market yani ürünü daha hızlı çıkartacak, pazara girecek zamanı sağlamıyor. O yüzden biraz daha esnek, bütün veriye hâkim olmanızı sağlayacak bir yapıya geçmeniz gerekiyor. Bizim tavrımız veya bizim yaklaşımımız, bütün veri kaynaklarının -ki aşağıda görüyorsunuz; tedarik, çevre, makina, yazılım, veri tabanı, çalışanlar- fabrikanın kaynak olarak gördüğü herkes veriyi üretir. Bu verilerin tek bir yerden alınması ve tek bir yerden anlamdırılması… Bu verileri herkesten alıp, bunu biçimlendirip, depolayıp, ondan sonra her birinin kullanacağı ve ihtiyacı olacak şekilde ara yüzleri, hatta mümkünse web tabanlı ara yüzlere çevirmek.

Az önceki slaytta gösterdiğim gibi o anla meselesinde, anla aşamasında herkes ihtiyacı olan veriyi, ihtiyacı olduğu anda hiç hesap yapmadan, analiz yapmadan görmesi gerekiyor ki bu hızlandıracak, işi, prosesi ve süreçleri hızlandıracak kararlar hızlı alınacak. Bu geçen 5 yılda yaptığımız uygulamalarda ve dünyadaki gelişime bakarsak, herkes Endüstri 4.0’ın böyle kestirimci veya reçetesel tarafına takılıyor ama ilk başta herkesin para kazandığı ve ciddi oranda para kazandığı yer, karar almayı hızlandırdığınız zaman oluyor.

Süreçlerinizi veya işinizi yürütürken, ne kadar hızlı, doğru karar alırsanız o kadar çok para kazanıyorsunuz veya çok az para kaybediyorsunuz. Veya başka bir cümle ile anlatayım. Ne kadar erken farkına varırsanız, durumun ne olduğunun o kadar hızlı değiştirebiliyorsunuz.

Bu iş tamamlandıktan sonra Webinar’ın, bir sonraki konusunda anlatılacağı gibi iş kestirimci analitike, kestirimci bakıma gidiyor. Kestirimci ve reçetesel arasındaki fark şu. Kestirimcide siz arızaları, duruşları, kalitesizliği, kalite hatalarını veya plan değişimini tahmin etmeye çalışıyorsunuz. Geçmişten topladığınız verilerle oluşturduğunuz algoritmalar size yakın veya orta gelecekteki olası durumları söylüyor veya istediğiniz şartların olma olasılığını söylüyor. Reçetesel Analitik ise bunun bir adımın ötesine gidip, sizin olmasını veya olmasını istediğiniz, istemediğiniz koşulların gerçekleşmesi için ne yapmanız gerektiğini söylüyor. Çok basit bir anlayışla siz verimli makina, hat verimliliğinin %80’ken, bunun düşme olasılığı, %70’e düşme olasılığını veya arızanın çıkma olasılığını tahmin etmek istediğiniz zaman kestirimci analitik, makina verimliliğini %90’a çıkarmam için hangi parametrelerle çalışmam gerekiyor bilgisi için ise reçetesel analitik yapmanız gerekiyor. İkisinin de kaynağı, geçmiş veri. Fakat arada kullandığınız algoritmalar ve kullanım şekli değişebiliyor.

Ben yavaş yavaş devredeyim, buraya kadar anlatacaklarım. Çok daha fazla konuşabiliriz ama bu Webinar’ın konusu bu. Bundan sonra da çok keyifli ve güzel bir anlatım olacak.

Çağla Kaçar: Tamamdır, çok teşekkür ederiz Özgür Bey. Dediğiniz gibi; derya, deniz… Anlattıkça, anlatabildiğimiz bir noktadayız. Ben sadece şeyi sormak istiyorum, bizim birim tarafına geçmeden. Covid süreciyle biraz bunu nasıl bağdaştırıyorsunuz? Geldiğimiz nokta, sizce tatmin edilebilir mi? Nasıl bir noktadayız?

Özgür Aslan: Şöyle, tabii biz 5-6 sene önce bu işlere başladığımızda kimse böyle bir olasılığı tahmin etmiyordu ve böyle bir olasılıkla ilgili önlem alacak uygulamalar yapmamıştık. Fakat geçen sene, bu sürecin başında başladığımız iki tane proje; biri İstanbul’da, birisi İzmir’de. İki firmadan bir tanesi projeye devam etmekten vazgeçti. Böyle bir karşılaştırma yapayım. Diğeri devam etti, dedi ki, ‘Bu iş benim bu karantina dolayısıyla beyaz yakamın eve dönmesi, uzağa, fabrikaya gelememesine işe yarayacak. Ben bu dijitalleştirme sürecini devam ettirmek istiyorum’ dedi. Şubat ayında başladığımız projeyle, nisan ayında bütün beyaz yaka, fabrikayı uzaktan izleyebiliyordu. İş şuraya geliyor, şunu anlatmaya çalışıyorum. Aslında amacımız bu değildi. Yani herkes, evinden de fabrikayı yönetsin değildi. Zaten kimsenin değil, hiçbir firmanın, ‘Ben böyle dijital teknolojileri kurarak, uzaktan işimi yöneteyim’ deyip, az önce anlattığım gibi, ‘İşimin başındayken, doğru kararı, doğru zamanda alayım’dı. Fakat Covid, öğretti ki aslında ben bu işi uzaktan da yönetebiliyorum. Nerede olduğum önemli değil, sadece doğru araç-gereci, doğru sistemi kurarsam, ben bu işi her yerden yapıyorum oldu. Covid süreci biraz daha devam edecek ama firmaların maalesef kattığı özellikle işi yönetmek için insana değil, doğru sisteme ihtiyacı var. İnsan ise doğru karar verecek hala bu kestirimci analitik bakım yapsak da insanın o mühendislik kabiliyetlerini, karar verme ve ön görü kabiliyetlerini kopyalayabiliyor değiliz. Fakat insandan maksimum verimi almak için doğru sistemi kurmanın ihtiyacı ortaya çıktı. Bu biraz bize yaradı demeyeyim ama firmalara bu sistemleri, Endüstri 4.0 uygulamalarını, akıllı fabrika uygulamalarını anlatırken, faydası oldu. Çünkü onlardaki bilinç seviyesi, bizim anlattığımız yerlere gelmeye başladı. Bu kadar anlatabilirim. Teşekkür ederim soru için güzel bir soruydu.

Çağla Kaçar: Çok teşekkürler, dediğiniz gibi bizim herkese anlatmak istediğimiz noktayı, pandemi aslında son 1 yılda insanlığa anlattı diyebiliriz.

Özgür Aslan: Kesinlikle.

Çağla Kaçar: Sözü uzatmadan Tolga Bey’e sözü bırakalım o zaman. Şimdi sizin anlattıklarınızla Bimser’in BEAM ürününün nasıl bir bağdaştığı, nerede kesiştiği, biz neler yapabiliyoruz, onu Tolga Bey biraz anlatacak.

Tolga Girgin: Peki, öncelikle Özgür ve Ekin Bey’in, sunumları için teşekkür ederim. Çok aydınlatıcı bilgiler ve günümüzün bilgilerini bizimle paylaştınız. Öncelikle teşekkür ederiz.

Çağla hanım aslında sizin sormuş olduğunuz soruyla başlayalım. Aslında pandemi, mesela Bimser’de nasıl değiştirdi ve bizim en azından BEAM ürünümüzün bu pandemi sürecinde nelere katma ve değer sağladığıyla cevaplayayım. Sonra da ürüne geçeyim. Aslında biz de hani biliyorsunuz, Bimser firması olarak, dijital dönüşümde yol arkadaşlığı yapmayı hedeflediğimiz ürünlerimiz var, 4 ana ürünümüz. Bunlardan bir tanesi BEAM. İşte QDMS, Ensemble ve EBA ürünlerimizle bu yolda paydaşlarımıza çözüm üretmeye çalışıyoruz. Aslında Özgür Bey’in de söylediği gibi birçok firmanın, dijital dönüşüm yol haritasının 3-5 sene ilerisinde olduğu zamanı Covid, bize çok daha erkene çekti ve birçok yatırım, geçen senenin içerisinde hızlıca IT’ler tarafından yapılabilir duruma geldi ki hani bu Covid’den sonra bize öğrettiği şeylerden bir tanesi de aslında insanların daha halen evden çalışarak, süreçleri devam ettirebiliyor olmaları işverenler için de çok büyük bir katma değer sağladı.

Yani açıklanan verilere de baktığımızda birçok ülkemizdeki büyük şirketlerin, evden çalışma sürecini devam ettireceğini, en azından beyaz yakalar için üretim tarafındaki hatlarda çalışan arkadaşların ise fabrikalarda bulunup, süreçleri ilerleteceğini gösterdi. Bu süreç otomatik olarak, bize de yansıdı tabii bu Covid döneminde. Özellikle geçen sene enerji sektörünün katılımıyla bir Webinar daha gerçekleştirmiştik, buna benzer bir Webinar.

Oradaki kullanıcılarımızın anlattığı hikayelere baktığımızda bütün süreçlerin artık gerçekten ıslak imza olmadan ya da fabrikaya gitmeden, birçok dataya ve rapora sistemlerden ulaşılabiliyor olması ve her noktadan ulaşılabilmesi. Bu pandemi, bize mobilize ekiplerin yani mobil üzerinden erişmeyi de çok çok daha ön plana çıkarttı. Artık herkes web based değil, mobil taraflı uygulamalara çok daha talep göstermeye başladı. Biz de bu taraflarda, güçlü olduğumuz yanlarımızla müşterilerimize bu çözümlerimizi sunmaya başladık.

Şimdi asıl konumuza gelirsek, evet biz işte kestirimci bakım süreçleri var, akıllı fabrikalar var. Tabii ki bu akıllı fabrikaların oluşabilmesi için bu bakım periyotlarının, bakımsal faaliyetlerinin bir yerde takip edilmesi, dijital ortamda takip edilebilmesi ve bunlarla ilgili, envanterle ilgili hem maliyetlerin, neler oldu ki maliyetler şu anda günümüzdeki en popüler katma değer sağlayabileceğin şeylerde nasıl bakımlarının periyodik olarak veya kestirimci bakım önceliklerini sağlayabilirsek bunların yaşam döngülerini daha uzun sürelere yayabileceğiz.

BEAM ürünümüz, buraya geçeyim. Baktığınızda biz işte mobilite, cloud tabanlı, cloudda veya on premde çalışabileceğimiz bir uygulamamız var. PDM dediğimiz bugünkü işte konuştuğumuz kestirimci bakım uygulamalarına destek oluyoruz. IoT ve endüstriyeler nesnelerin internetiyle birlikte beslediğimizde aslında BEAM ürünümüz, farklı dataların, farklı mecralardan oluşmuş datalardan bizim tarafımızdan konsülte edilerek, raporlanmasını sağlayabilen bir yapıya sahibiz.

Baktığınızda işte dijital varlık yönetimi kapsamında McKinsey ‘in açıklamış olduğu raporlara baktığımızda ‘How we do it?’ ve ‘What we do?’ gibi sorularımızı yine Gartner raporlarına baktığımızda da aslında bugün konuştuğumuz predictive forecasting dediğimiz kestirimci bakımların aslında şirketlerin Asset Performance Management (APM) dediğimiz yapıyı oluşturabilmeleri yani varlıkların performanslarını yönetebilir bir yapıya kavuşturmaları için gerekli bir altyapıyı oluşturması. Aslında hani varlık yönetimi veya bakım yönetimi ortaya çıktığında işte reaktif bakımlar vardı, preventive bakım dediğimiz koruyucu, planlı bakımlarımızı zaman bazlı ya da şey bazlı kullanım bazlı, zaman bazlı veya sayaç bazlı olarak sağlayabiliyorduk.

Ama bunun üzerine artık bizim condition based, PDM ya da kestirimci bakım dediğimiz faaliyetlere de ihtiyacımız var ki şirketlerin, Özgür’ün de slaytında gösterdiği gibi o verileri ilk önce öğrenme modunda bir yerde birleştirmesi, bu verilerden de anlamlı datalarıyla birlikte yapacağı faaliyetleri ya da iyileştireceği veya yeni yatırım yapacağı yerlerde bu dataları kullanabilir hale getirmesi gerekiyor.

Bu da bizi finansal optimizasyona kadar götüren süreci sağlamış oluyor, Enterprise Asset Management seviyesindeki uygulamalar. Aslında Enterprise Asset Management toolu olarak, Bimser’in bir ürünü olarak hayatını devam ettiriyor. Baktığınızda uygulamamız, kurumsal varlık yönetimi yazılımımız birçok farklı sensörlerden, işte IoT cihazlarından, MES cihazlarından işte dış veri kaynaklı ERP, MES/MOM, scada, gis gibi birçok sistemden verilerle entegre olarak, datalarını buraya aktarabiliyor. İşte burada kestirimci bakım, ölçüm paketleri, MCM dediğimiz süreçleri yönetebiliyoruz. Toplam verimli bakım dediğimiz TPM yani otonom bakım süreçlerini yönetebiliyoruz. Varlıklarımızla ilgili bir envanterimiz olabiliyor. Bu varlıklarla ilgili hem risklerini değerlendirebiliyoruz, performanslarını analiz edebiliyoruz, maliyetlerini analiz edebilir duruma geliyor bu analiz sayesine.

BEAM gibi bir uygulamanın işletmeye sağladığı faydalar, öncelikle risk ve uyum yönetimi, mevzuata uygunluklarda destek olabiliyoruz. İşte karar, destek sistemlerinin işte yatırımlarının doğru yapılması, stratejik hedeflerinin desteklenmesini sağlıyoruz. Operasyonel mükemmellik sağlıyoruz. İş çevikliği yani konsolidasyon verilerin tek bir ortamda toplanarak, maliyet analizlerinin doğru yapılabilmesini sağlayabildiğimiz bir yapıya sahibiz.

Peki üretkenliği artırmanın yolu nedir? İşte; planlanmamış duruşların sürelerini azaltabilmemiz gerekiyor, varlık hatalarını en aza indirmemiz gerekiyor, bu süreçlerin hepsini de kestirimci bakım ve periyodik bakım süreçleriyle desteklenmesi gerekiyor ki hem duruş sürelerimizi azaltalım hem varlıklarımızın hatalarını ve maliyetlerini azaltalım. Bütün bu sistemler birbirleriyle entegre, çalışan sistemler olarak BEAM tarafında da BrandIT’nin çözümüyle de birlikte bu şeyi sizlere sunabiliyoruz. İşte kaynak kullanımı en üst düzeye çıkartabiliyoruz. Buradaki temel amaç, varlıklarımızın temel ömürlerini uzatıp, yeni yatırımlardan minimum seviyeye tutabilmek.

Baktığımızda kurumsal varlık yönetimi yazılımımızı bakım yönetim modülüyle, envanter ve satın alma yönetimiyle, saha-servis yöntemiyle birlikte filo yönetimi olan toplam verimli bakımlılığı artırabileceğimiz işte TPM veya da kalıp bakım gibi birçok sürecin içerisinde kestirimci bakım faaliyetlerini yürüten birçok fabrikada konuşlandırabiliyoruz.

Ürünümüz modüler bir yapıya sahip. İşte varlıklarımızı yönetebiliriz. Bunlarla ilgili bakımsal periyotları yönetebiliriz, tedarik zincirlerini yönetebiliyoruz. İşte varlık performansı dediğimiz Asset Performance Management dediğimiz işte OEE’lerin izlenmesi, proses kalitelerinin izlenmesi gibi birçok datayı da dışarıdan verileri alarak, bizler tarafından sağlanabilmekte.

BEAM hangi birimler için fayda sağlıyor? İşte payda, işletmedeki birçok paydaşa dokunabiliyor. Üst düzeydeki yöneticiler için hızlı raporlamayı sağlayabiliyoruz. Bakım ekipleri için düzenli bir veri havuzu oluşturuyoruz. Kim, nerede, nasıl çalıştı? Hangi arızalar giderildiği gibi birçok dataları sağlayabiliyoruz. İşte satın alma tarafı için fiyatların karşılaştırılmasını sağlayabiliyoruz. Finans ekibi için envanterindeki ekipmanların neler olduğu, sadece finansal anlamda değil bütün envanter havuzu içerisinde neler olduğunu gösterebiliyoruz. İşte bilgi-işlem için aynı şekilde onların envanter ve kaynakların uçtan uca nasıl yönetebildiğimizi sağlayabiliyoruz. Bu kısmı geçiyorum.

Bizde de aslında BEAM’in içerisinde bir hiyerarşik yapıya sahibiz. İşte fabrikalarımız var, bunların sarf yerleri, kısımları ve ana varlıklar şeklinde bir operasyonel asete inebildiğimiz bir yapıya sahibiz. Bütün bu şeyleri, görsel, grafiksel varlık ağacı dediğimiz pointler üzerinde göstererek, varlıklara arızaları bildirmesi. Ya da bu varlıklardan third party uygulamalarla entegrasyon sağlayarak, bu taraftaki alarmının bizim sistemimize aktarılması şeklinde konuşlandırabiliyoruz.

BEAM’in temel kabiliyetleri neler diye sorarsak, işte teknik yeterliliğe göre otomatik olarak görev ataması yapabiliyoruz. Yetenekler ve vardiya planlamalarını yapabiliyoruz. İş talepleri ve iş emirlerini yönetebiliyoruz. Kestirimci bakım ve periyodik bakım gibi tüm süreçleri BEAM’in içindeki modüllerde rahatlıkla yönetebiliyoruz ve bunlarla ilgili raporlar üretebiliyoruz. Mobil tarafımız çok güçlü. Birazdan birkaç tane ekranda göreceğim. Mobil tarafında sahada aslında verilerin girilmesini sağlayarak, canlı datalar üzerinde sistemin çalışmasını sağlıyoruz.

Bundan yaklaşık 5 sene önceye kadar aslında mobil hayatımızda çok yokken, herkes kâğıt çıktılar üzerinde dataları girip, bu dataların tekrardan sisteme girilmesi şeklinde ilerlerken, son 3 senedir bence burada pandeminin de büyük bir etkisi var. Biz artık datalarımızı mobil cihazlarımızdan, online olarak girip, işlemleri yapabilir duruma getirdik.

Uygulamanın içerisinde 10.000’e yakın farklı raporlar var. İşte bu kestirimci bakımlarla olabilir, periyodik bakımlarla ilgili olabilir, varlık ömürleriyle ilgili birçok raporu sizlere sunabiliyoruz.

Çeşitli sistemlerle entegrasyonlar sağlayabiliyoruz, bunlar; ERP sistemi olabilir. Bu tarafta bulunan malzemeleri BEAM tarafına aktarabiliriz. MES veya IoT ile buradaki arızaların oluştuğu anda bizim tarafta bir bildirimlerin oluşması, bu süreçlere burada devam edilmesi, arızaya müdahale süresi işte arızanın bildirilme süresi gibi SLS sürelerinde sistemden takip edebiliyoruz. Bunun dışında işte birçok farklı sistemle entegrasyon sağlayabiliyoruz. Bunlardan bir tanesi işte kartlı geçiş sistemi ile çalışan personellerin içeride olup, olmadığı gibi süreçleri takip edebiliyoruz. İş üretkenliği ve üretim verimliliği çözümlerimizde de bahsettiğim gibi işte RCA dediğimiz kök neden analizlerinin yapılması. Ondan sonra World Class Management yapmak isteyen, genellikle otomotiv sektörüne hizmet eden firmaların çözümleri olarak, işte ne, neden analizlerinin yapılması, bunun dışında işte otonom bakım süreçlerinin yönetilmesi, MTBF ve MTTR (arızalar arası ortalama süre ve ortalama tamir süresi) gibi konularda oluşturmuş olduğumuz raporlarla müşterilerimize çözümler sağlamaya çalışıyoruz.

Dijital dönüşüm tarafında aslında Özgür’ün de bahsetmiş olduğu gibi işte bir PLC’den olabilir, MCM’den olabilir, scada sisteminden olabilir veya sensörlerden… Aslında verilerin toplanılması gerekiyor. Bu veriler bir SQL, Oracle veya third party bir veri tabanına saklanılıyor. Sonra bunların analitik olarak ölçülmesi ve BEAM tarafında işte arıza limitlerine göre tanımlanması ve ölçüm paketlerinin tanımlanması, bu belirlemiş olduğumuz trash hold değerlerinin dışına çıktığında otomatik olarak, ilgili kullanıcıları bilgilendirmesi, otomatik olarak iş emirleri oluşturulması ve bakım aksiyonlarının alınması ve bunları isterseniz Key Performance İndicator olarak,  dash board ekranları üzerinde gösterilebilmesi ve bunlarla ilgili n raporu, zamanlayıcılarımızla ilgili kullanıcılarımıza gönderilmesi şeklinde ilerletebiliyoruz.

Varlıklar için risk yönetimi de bizim için çok önemli. Varlıklarımızı, risklerine göre sınıflandırarak, bunların periyodik bakım süreçlerinin nasıl olması gerektiği de bizim için katma, değerli diğer altyapılarımızdan biri. Kalite yönetim sistemlerinin standartlarında birçok standardı zaten varlık ve bakım tarafında, risk ve iş akışı toolarımızda birçok şeye dokunabiliyoruz bu tarafta. Kalite yönetim standartlarına göre, varlık yönetimin sağlayacağı faydalardan en büyüğü, bütçe artışı taleplerinin %88’ini frenleyebiliyoruz.

Çünkü elimizdeki envanterlerle ilgili birçok datayı hem online cihazlardan alabildiğimiz gibi hem sisteme girilmiş datalarla da sağlayabiliyoruz. Önceliklere odaklanma sağlayabiliriz, yatırım stratejilerinin belirlenmesinde %65 oranında bize katma değer sağlıyor. Maliyetsiz kazanımlar dediğimiz yani ister stoktaki malzeme bulundurma, isterseniz işte işlerin kâğıt ortamından, dijital ortama aktarılması gibi süreçlerde katkılarda bulunuyoruz. En önemlilerden birisi de sermaye ve işletme gibi yerler arasındaki dengeyi korumada da %52’lik bir performans, %52’lik bir oranda sağlayabiliyoruz.

Burada uygulamanın içerisinde işte çeşitli örnek ve ekran görüntülerimiz var. İş emirlerimiz açılıyor. Bu dediğimiz gibi kestirimci bakım süreçleri içerisinde de olabilir. Farklı sistemlerden gelecek arızalarla birlikte önceliklerimizi değiştirebiliyoruz.

Bu mobil tarafta işte QR kod veya barkod, günümüzün en popüler konularından biri. Artık ekipmanların üzerlerine QR kod yapıştırarak, o ekipmanla ilgili arızayı sahada açabilmek, sahadaki oluşan arızayla ilgili gördüğünüzde o ekipmana; kim, ne zaman, ne bakım yapmış, hangi sıklıkla bakım yapıyor, en son periyodik bakımı kim yapmış gibi birçok sorunun cevabını mobil uygulamamız ile sizlere sağlayabiliyoruz.

Dash board ekranlarımızla Key Performance Indıcatorler’i belirleyebiliyoruz. Burada çeşitli dash board örnekleri var. İşte bir harita üzerinde ekipmanlarımızı yine aynı şekilde gösterebiliyoruz.

BEAM mobil uygulamasından da kısaca bahsedeyim. İşte uygulamamız içerisinde koruyucu bakım, arızi bakımları, kestirimci bakımları, planlı bakımları, bütün aslında bakım tarafındaki takip etmek istediğimiz türdeki tüm iş emirlerini, mobil cihazlarımız üzerinde de yönetebiliyoruz. Az önce bahsettiğimiz gibi işte QR kod ile o ekipmanların okutularak, o ekipmanın hangi bölgede olduğu, hangi arızaları yaşadığı, hangi periyodik ve arızi bakımları hayat döngüsü içerisinde gerçekleştirmiş olduğunu sorgulayabiliyoruz. Endüstriyel mobilite dediğimizde de aslında hani Özgür’ün bahsetmiş olduğu sunumunda da işte makinalardan, PLC’lerden ya da IoT cihazları ile verilerin bir ortak havuz içerisinde toplanılması, bu toplanılan dataların da BEAM serverleri tarafında aksiyonları ister web ortamında ister mobil ortamda ilgili kullanıcılara push notifactions dediğimiz ya da SMS ile bilgilendirmelerde bulunarak, farkındalığı hızlı bir şekilde sağlayabilmeyi hedefliyoruz uygulamamız ile. Bu arada geçiyorum, bu tarafta alarmlarla ilgili gelen bilgileri tam özetlerini görebiliyoruz.

Birçok özelleştirebilir alanlarımız mevcut. İşte alınan formlarda müdahalenin edilmesi, bu müdahaleye göre süreçlerin yönetilmesi ve bunlarla ilgili personellerin bilgilendirilmesi kısmında sizlerle destek olabiliyoruz.

Baktığımızda çok büyük 450’ye yakın müşteri kitlesine ulaştık. Burada da birkaç tane referansımız var. Bu referanslar doğrultusunda aslında ürünümüz, her geçen gün yeni özellikler kazanıyor. Yine çözüm ortaklarımız sayesinde oluşturulmuş olan uygulamalarla da entegre olarak, çalışarak BEAM yoluna devam etmekte. Benim söyleyeceklerim bu kadar, teşekkürler.

Tolga Girgin: Dediğimiz gibi mail adreslerimizden bizlere ulaşabilirsiniz. İstediğiniz zaman daha ayrıntılı sunumlar, sizlere gerçekleştirebiliyoruz. Herkese o zaman katıldıkları için teşekkür ederiz, tekrardan Özgür, Ekin… Sizlere de sunumlarınız ve bize zaman ayırdınız ve bu Webinar’ı birlikte gerçekleştirdiğimiz için teşekkür ederiz sizlere de.

Özgür Aslan: Ben teşekkür ederim.

Ekin Tazegül: Biz teşekkür ederiz.

Çağla Kaçar: Aynı şekilde herkese çok teşekkür ediyorum.

Write A Comment